Soma`da hayatlarını kaybeden maden işçileri için Çanakkale`de bir grup vatandaş, önceki akşam İskele Meydanı`nda oturma eylemine başladı. Dün de devam eden eylemde, Soma halkının acısını paylaşan vatandaşlar sabaha kadar uyumadılar. Ateş yakarak sabahlayan vatandaşlar, “Kader değil cinayet, hesabını soracağız” yazılı pankart açtılar. Soma`da yaşanan felaketin bir kaza olmadığını, ülkemizdeki güvencesiz çalışma koşullarının bir yansıması olduğunu ve bunun adının da “iş cinayeti” olduğu ifade edildi.
Soma`da yaşanan maden faciası tüm yurdu yasa boğarken, yaşanan olaya ilişkin tepkiler de yine eylemlerle karşılık buldu. Yaşanan olayın ardından dün yurdun birçok üniversitesinde olduğu gibi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi`nde de öğrencilerin boykotlu tepkisi yaşandı. Hem Terzioğlu Kampusu hem de Anafartalar Yerleşkesi`nde öğrenciler, oturma eylemleri ile iş cinayetlerini tepki gösterdiler. Soma`da yaşanan facianın, “Bu mesleğin fıtratı” olmadığını, bu yaşananların kaza değil cinayet olduğunu ifade eden öğrenciler, Soma halkının acısını paylaştıklarını söylediler.
Çanakkale tepkisini İskele Meydanı`ndan gösterdi
Soma`da yaşanan felaketin ardından dün öğle saatlerinde İskele Meydanı`nda DİSK, KESK ve TTB`nin çağrısı ile bir araya gelen kalabalık grup Türkiye`de yaşanan iş cinayetlerine ve Soma`da onlarca işçinin hayatını kaybetmesine tepki gösterdi. Ellerinde pankartları ve sloganları ile tepkilerini dile getiren kalabalık grup, iş cinayetlerine, güvencesiz çalışma koşullarına ve işçilerin ölüme itilmesine karşı, “Genel grev, genel direniş” sloganı attılar. Basın açıklamasını KESK, DİSK ve bağlı sendikaları ile Türk tabipler Birliği üyeleri, CHP, Emek Partisi, ÖDP, TKP, HDP, Yeşiller Sol ve Gelecek Partisi gibi siyasi partiler, Halkevi, Öğrenci Kolektifi, Emek Gençliği, Gençlik Muhalefeti, Fikir Kulüpleri Federasyonu, Sol Cephe gibi demokratik kitle örgütleri ile gençlik örgütleri katıldı. Kalabalık kitle adına açıklamada bulunan Büro Emekçileri Sendikası Şube Başkanı Salih Ersoy, “Koskoca bir şehir, kent, babalarının, kardeşlerinin, çocuklarının ölüm acısıyla perişan halde. Her geçen dakika Soma`dan yeni ölüm haberleri gelmekte. Şimdiye kadar 200`ün üzerinde madenci öldü, yüzlercesi yerin yüzlerce metre altında maalesef ve büyük ihtimalle ölü durumda çıkartılmayı beklemekte” dedi.
“Soma`da insanları kandırıyorlar”
“İş cinayetleri hayatımızın normal gündemleri halinde umursanmaz bir hale geldi, bu bizleri korkutmalıdır!” diyen Ersoy, “Soma`daki ölümler hariç 2014`ün ilk 4 ayında çeşitli iş kollarında 500`den fazla işçi hayatını kaybetmiştir. Açıktır ki dün olduğu gibi bugünde hükümet ve patronların çanak yalayıcısı durumundaki siyasetçiler, işbirlikçi sendika ağaları kar için her şeyi hiçe sayan patronlar kadar bu cinayetlerin katilidir. Zonguldak`ta ölen madencilere `güzel öldü` diyenler, bugün Soma`da insanları kandırmak için ellerinden geleni yapmaktalar. Çalışma bakanı Faruk Çelik hiç zaman kaybetmeden ocağın düzenli olarak denetlendiğini ve son teknoloji ile donatılmış olduğunu söylediği maden ocağında denetimler sonucu hiçbir eksiğin olmadığını söyleyerek sorumluluğu üstünden atma çabası içindedir. Bu bir suçluluk psikolojisidir. Yine enerji bakanı Taner Yıldız dünden beri yaptığı basın bilgilendirmelerinde ölen işçi sayısını gizlemek için elinden geleni yapmıştır ve açık bir fotoğraf vererek hükümetin ve kendilerinin bu işin üstünü örtmek için elinden geleni yapacaklarını göstermiştir” ifadelerini kullandı.
“Bu ölümler cinayettir”
Ersoy, torba yasa ve güvencesiz çalışma koşullarını işçilere dayatan siyasetçilerin bugünkü göz yaşlarının timsah gözyaşı olduğunu ifade ederek, “Bir diğer durum ise kurtarma çalışmalarının ne kadar aciz ve yetersiz olduğudur. Madende mahsur kalan işçilerin sayısının yarısı kadar bile olmayan kurtarma ekipleri uzun saatler boyunca henüz işçilerin çoğuna ulaşamamıştır. Bölgeden gelen ilk fotoğraflar da yardım görevlilerinden çok jandarma ve polis ekiplerinin görevlendirilmiş olması hükümetin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu göstermektedir. Torba yasalarla esnek ve güvencesiz çalışmanın önünü açıp işçilerin hayatını hiçe sayan tüm siyasetçiler bugün çıkmış meydanlarda `işçi kardeşlerimiz` diye timsah gözyaşları dökmekte. Bölgeye heyetler yolladığını açıklayarak ölümlerin sorumluluğunu üzerlerinden atma çabası içindedirler. On yıllarca Zonguldak`ta Kütahya Tunçbilek`te, Elbistan`da ve daha bir çok yerde aynı cinayetlerle yüz yüze gelmiş biz emekçiler kaza denilen bu ölümlerin cinayet olduğunu haykırıyoruz. Katiller takım elbiseler içinde makam arabalarıyla aramızda dolaşmakta, lüks makam odalarında, villalarında keyif çatıp karına kar katmakta, işçilerin kanıyla beslenmekte” dedi.
“Omuz omuza mücadele etmeliyiz”
“Bizler hayatın her alanını var eden işçiler emekçiler, inşaat işçileri, maden işçileri,sanayi işçileri, kamu işçileriyiz” diyen Ersoy, “Hayatları hiçe sayılan ve işyerlerinde katledilen dışarda açlığa ve yoksulluğa mahkum edilenleriz. Tüm egemenler bilmeli ki acımız büyük öfkemiz acımızdan da büyük. Ölümler karşısında `işçi kardeşlerim` söylemleriyle basında boy gösteren ikiyüzlü katiller sermayedarlarla servetlerine servet katmanın peşindedir. Sokaklarda çocuklarımızı, gençlerimiz öldürmekten çekinmeyenler işçilerin öfkesinden korkun. 1991 de 100 binlerce madencinin gerçekleştiği büyük madenci yürüyüşü ölümlerin önüne nasıl geçilebileceğinin bir resmidir. İşçiler hep birlikte tüm iş kollarında kollarını mücadeleye sıvamadıkça ne sokakta ne işyerlerinde ölümler durmayacaktır. Şimdi yapılması gereken ülkenin bir çok yerinde, greif çuval işçilerinin yaptığı gibi, yatağan termik santrali işçilerin yaptığı gibi hep birlikte omuz omuza mücadele etmek olmalıdır. Bu işin fıtratında bu var diyen başbakan başta olmak üzere bütün egemenlerine ve onların uşaklarına gerekli cevabı vermek biz çalışanların, işçilerin emekçilerin boynunun borcudur” şeklinde konuştu.