“İnsanoğlu, çevre felaketlerinin tek sorumlusu olmuştur”

Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi “2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü” önemine dikkat çekmek için basın açıklaması yaptı.

544
Gelişen teknolojiye rağmen insanoğlunun; canlıların yaşam kaynaklarını oluşturan sulak alanların önemini bir kenara bırakarak, doğal kaynakları bilim dışı kullandığını ve yaşanan çevre felaketlerinin tek sorumlusu olduğunu bildiren Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclis`nin yaptığı açıklamada; “2 Şubat 1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzalanan ve sulak alanların korunmasını ve akılcı kullanımını hedefleyen, kısaca Ramsar Sözleşmesi (Özellikle Su Kusları Yasama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözlesmesi) olarak anılan sözleşmeye göre, tabiî veya sunî, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel – git hareketlerinin çekilme derecesinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyeler sulak alanlardır. Gerek ekolojik gerekse ticari değeri yüksek, değişik türden binlerce canlının yaşamasına olanak sağlayan sulak alanlar, tropik ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir ve başka hiçbir ekosistemle karşılaştırılamayacak işlev ve değerlere sahiptir. Bu özellikleri itibarıyla tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilmektedirler. Sulak alanlar başta su kuşları olmak üzere çok zengin yaban hayatını barındırmalarının yanı sıra bölgenin su rejimini düzenler, iklimini yumuşatır, tortu ve zehirli maddeleri tutarak suyun kalitesini artırırlar. Balıkçılık, avcılık, sazcılık ve turizm faaliyetleriyle bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlarlar. Sulak alanlar, yüz binlerce yıllık doğal süreçler sonucu oluşmuş ve ortama karakterize olmuş zengin bitki ve hayvan türleri ile yoğun organizma koleksiyonuna sahip yeryüzünün en önemli genetik rezervuarlarıdır. Sulak Alanlar, tropik ormanlardan sonra biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu ekosistemlerdir. Pek çok tür ve çeşitteki canlılar için uygun beslenme, üreme ve barınma ortamı olan sulak alanlar, yalnız bulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilmektedir. Yakın çevresinde yaşayan halkın hayatında önemli yer tutan, bölge ve ülke ekonomisine katkılar sağlayan sulak alanlar; doğal dengenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması yönünden de diğer ekosistemler içinde önemli ve farklı bir yere sahiptirler. Sulak alanlar yeraltı suyu dengesi, taşkın kontrolü, taban suyu gibi işlemler ile bulundukları bölgenin su rejimine katkı sağlarlar. Bulundukları çevrenin nem oranını yükselterek başta yağış ve sıcaklık olmak üzere iklim elemanları üzerine olumlu etkisi ile sulak alanlar, atık sulardaki organik ve inorganik maddelerin arıtılmasında önemli rol oynamakla birlikte tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ve besin maddelerini kullanarak suyu temizlerler. Türkiye; Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi’ne 30 Aralık 1993 tarihinde taraf olmuş, Sözleşme 94/5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 17.05.1994 tarihi ve 21937 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yerkürenin en zengin ve en üretken ekosistemleri olan akarsularımız, göllerimiz, yer altı sularımız, denizlerimiz canlı topluluklarının hayatta kalmaları ve gelişmeleri için çok önemli ve kritik öneme sahiptir. Gelişen teknolojiye rağmen insanoğlu; canlıların yaşam kaynaklarını oluşturan sulak alanların önemi bir kenara bırakarak, doğal kaynakları bilim dışı kullanmış ve yaşanan çevre felaketlerinin tek sorumlusu olmuştur” ifadelerine yer verildi.
Paylaş