“İnsanca yaşam mücadelesi veriyoruz”

Çanakkale Halkevi Başkanı Mehmet Öztürk, 24 Nisan tarihinde yapılan polis baskını, gözaltılar ve aramalarla ilgili açıklama yaptı. Öztürk, “İşte Halkevini basan zihniyet de korkuları da ortadadır. Bizler doğruları savunmaktan da, halk düşmanlarına karşı mücadele etmekten de, halkın hakları mücadelesini vermekten de, 1 Mayıs’ı örgütlemekten de geri durmayacağız. Yürüttüğümüz mücadele insanca yaşam mücadelesidir” dedi.

516
Çanakkale Halkevi Başkanı Mehmet Öztürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın da katıldığı 24-25 Nisan törenlerine saatler kala yapılan baskın, gözaltı ve aramalara tepki gösterdi. “Halkevleri yoksul halkın, taşeron işçinin, evi başına yıkılanın, kadınların, gençlerin örgütüdür” diyen Mehmet Öztürk, “Kazdağlarından Çağlayan Vadisine, Hevsel Bahçelerinden Kuzey Ormanlarına, Ergene nehrinden Hasankeyf’e, Sinop’tan Akkuyu’ya kadar yaşama ve doğaya sahip çıkanların örgütüdür. Halkı istismar edip soyanların korkulu rüyasıdır. Gericiliğe ve faşizme karşı mücadele edenlerin örgütüdür Halkevleri. Yapılan saldırılar yürüttüğümüz bu mücadelenin hazımsızlığıdır. Halk düşmanlarının öfkeleri korkularından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple her fırsatta vahşice saldırmayı alışkanlık haline getirdiler. Son bir aydır Çanakkale bunun birçok çeşidine maruz kaldı. Kurumlar basıldı, gözaltılar yapıldı, afişler söküldü, şehir ablukaya alınıp olağanüstü hal ilan edildi. Çanakkale’yi açık cezaevine dönüştürdüler. Tayyip Erdoğan kaybettiği uluslararası itibarını varmış gibi göstererek seçim çalışması yaparken Çanakkale’yi esir etti. Şehre tırlarca bariyer ve kamuoyunda söylendiği üzere 2500 kişilik `koruma ordusuyla` geldi. Bir cumhurbaşkanının cumhur ile olan ilişkisini açık bir şekilde ortaya koyuyor. İsimsiz, kimliği belirsiz bir kişinin ihbarını dayanak alan savcılık `Cumhurbaşkanı’na yumurta atabilecekleri ya da hakaret içerikli pankart asabilecekleri şüphesi ile` basılması `aranması` talimatını veriyor. Halkevinin kapısına dayanan polise avukatımız geliyor, gerekli işlemi onunla yaparsınız denmesine rağmen kapı kırılarak içeri giriliyor. Kapıyı kırıp içeri giren polisler hırslarını alamayıp odaları bölen ara kapıyı bile kırıp yerinden söküyor. Arkadaşlarımız yere yatırılıp, ters kelepçeleniyor üzerine tekmeleniyor. Hatta bir polis arkadaşlarımıza küfür edip, denk getirdiği yerde döveceği tehdidinde bulunuyor” ifadelerini kullandı.
 
“Polis oturup bildiri saydı”
“İşte filmlerde gördüğümüz bu polisiye baskının sebebi büyük suç delilleri olan `Yumurtaların` yakalanması içindi” diyen Öztürk, “Bir de Tayyip Erdoğan’a hakaret edildiği düşünülen `1 Mayıs’a çağrı` pankartımızın sabah vakitlerinde gizlice çalınmasından sonra onu yerine asılan aynı pankartın yakalanması içindi. Bu amaçla yapılan `baskında` polis, halkevinde oturmuş içeride bulunan bildirileri tek tek sayarak Tayyip Erdoğan gidene kadar `yasal` bir şekilde işgal etmiştir. Sonuç olarak Halkevinden yumurta çıkmadı! 1 Mayıs’a çağrı pankartımız ve 4 arkadaşımız gözaltına alındı. Halka dağıttığımız bildirilerimizden birer örnek ve geçen sene Newroz’da açtığımız pankartımızda kürtçe `newroz piroz be / newroz kutlu olsun` yazdığı için suç şüphesi ile el konuldu! İşte Halkevini basan zihniyet de korkuları da ortadadır. Bizler doğruları savunmaktan da, halk düşmanlarına karşı mücadele etmekten de, halkın hakları mücadelesini vermekten de, 1 Mayıs’ı örgütlemekten de geri durmayacağız. Yürüttüğümüz mücadele insanca yaşam mücadelesidir. Bunun için; Halk düşmanı küçük bir azınlığın milyonlarca insanın alınterini, emeğini çalarak saltanat sürmesine artık yeter diyoruz. İş cinayetlerinde ölmediğimiz, işsiz kalmadığımız, emeğimizin hakkını aldığımız, güvenceli iş güvenli geleceğe sahip olduğumuz bir ülkede yaşamak istiyoruz. Ülkemizin her karışını sermayenin talanına açanlara, parsel parsel satanlara karşı kentlerimizi, doğayı, ormanlarımızı, derelerimizi, zeytinliklerimizi… Yaşamı savunuyoruz” ifadelerini kullandı.
 
“Kardeşlik ve demokrasi istiyoruz”
“Eğitimden sağlığa, barınmadan ulaşıma bütün temel kamusal haklarımızın parasız sağlandığı, insanca yaşadığımız bir düzen istiyoruz” diyen Öztürk, “Kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmadığı, erkek şiddeti ile öldürülmediği cinsiyet ayrımcılığının yapılmadığı, şiddetin, tacizin, tecavüzün devlet tarafından meşrulaştırılmadığı, kadınların eşit ve özgür yaşadığı bir ülke istiyoruz. Yukarıdan aşağıya dinci gericiliği örgütleyen, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan kim varsa yok sayan, iktidarının devamı için mezhepçilik yapan, Alevileri aşağılayan AKP’nin karşısında hangi inançtan, hangi mezhepten olursa olsun herkesin eşit yurttaş olarak yaşayacağı laik bir ülke istiyoruz. Ülkemizde ve Ortadoğu’da barış istiyoruz! Ortadoğu’yu kana bulayan, yüzbinlerce insanı katleden, milyonlarca insanın yurdundan sürgün edilmesine neden olan emperyalistlere, cihatçı katillere ve bu politikalara ortak olan AKP iktidarına karşı Ortadoğu’nun bütün halklarının kardeşçe yaşayacağı bir coğrafyada ve dünyada yaşamak istiyoruz. İnsanlarımızın ölmediği, Kürtlerin, Türklerin, Arapların bütün halkların eşit haklara sahip olduğu, Kürt sorununun demokratik şekilde çözüldüğü kardeşliğin ülkesinde yaşamak istiyoruz. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi baskı altına almaya çalışan, basını sansürleyen, halkın haber alma hakkını engelleyen, eylem yasakları koyan, “iç güvenlik” diyerek halka karşı savaş yasaları çıkartanların; yağma, talan ve sömürü düzenlerini diktatörlükle sürdürmeye çalışanların karşısına `Demokrasi` talebimizle dikiliyoruz. Gerçek bir demokrasi temsili demokrasinin sınırlarına sığdırılamaz. Kaldı ki, halkın büyük çoğunluğunun seçim hileleriyle, yüzde 10 barajıyla temsil edilmesinin engellendiği bir sistemde `temsili demokrasiden` bile bahsedilemez. Biz üretenlerin yönettiği, söz yetki ve karar haklarına sahip olduğumuz gerçek bir demokrasi; halk demokrasisi istiyoruz. Gericiliğin, faşizmin, diktatörlüğün saltanatına izin vermeyeceğiz. Haklarımızı kazandığımız eşit, barış içinde kardeşçe yaşadığımız bir ülkeyi kuracağız” ifadelerini kullandı.
Paylaş