“İnadına yaşamın içindeyiz”

Çanakkale OLAY Gazetesi Haber Merkezi olarak Cuma Pazarı`nda bulunan `emekçi` kadınların görüşlerini aldık. Çalışma hayatının içinde bulunan ve yaşandıkları zorlukları gazetemize aktaran Cuma Pazarı`nın kadın esnafları, Türkiye`de kadının zorluklar içinde yaşadıklarına dikkat çekerek, şiddet ve taciz konularına da değindiler.

610
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, yine şiddet, taciz, tecavüz gibi konuların yoğun tartışıldığı bir dönemde, kadının ucuz işgücü ve cinsel sömürüsünün, toplum içinde ötekileştirilmenin arttığı bir süreçte “kutlanıyor”(!) Kadınların uluslararası mücadele günü olan 8 Mart, tüm dünyada olduğu gibi Çanakkale`de de çeşitli etkinliklerle talepler yerine getirilecek. Biz de Çanakkale OLAY Gazetesi olarak Cuma Pazarı`nın emekçi kadınlarına, 8 Mart`ı sorduk. 8 Mart`ın onlar için ne ifade ettiği, toplumda ve hayatın içinde kadın olarak ne gibi zorluklar yaşadıklarını sorduğumuz kadınlar, gazetemize yaptıkları açıklamada, ekonomik özgürlüklerinin kazanmalarının kendileri açısından önemli olduğunu dile getirdiler...
 
İşte Cuma Pazarı`nın emekçi kadınlarının OLAY`a yaptıkları o açıklamalar;
 
Süheyla Liman:
Kadınların sadece yılda bir gün hatırlanması kötü bir durum. Çünkü hayatın bütün yükünü çeken biz kadınlarız. Pazarda esnaflık yapıyoruz, eve gidince de ev işlerini yapıyoruz. Temizlik, bulaşık, yemek yapma, çocuklara bakmak derken kendimize hiç vakit ayıramıyoruz. O yüzden kadınların sadece senede bir hatırlanması yetmez. Bu samimi olmaz. Ama bütün bu zorluklara rağmen, kendi ekonomik özgürlüğümüzü kazanmış olmamız güzel bir şey. Türkiye` de kadınlara gereken değer verilmiyor. Bunu yaşanan kadın cinayetlerinden, kadına yönelik şiddet ve tacizden görüyoruz.
 
 
Nahide Ceylan:
10 senedir bu işi yapıyorum. Bu sattığım giyim ürünlerini kendim dikiyorum. Daha önce bavullara doldurduğum bu ürünleri dolaşarak satıyordum. 7 aydır cuma pazarında satış yapıyorum. Günümüzde hayat şartları zaten zor, kadın olarak bu zorlu hayat şartları karşısında mücadele etmek daha zor. Yaptığımız iş hem ağır hem tehlikeli. Eğer bir kadın olarak pazarda çalışıyorsanız, her türlü tehlikeyi göze almalısınız. Çevredekiler tarafından gelen olumsuz tepkilere yüzünüzü çevirmelisiniz. Bir kadın olarak pazarda çalıştığınız için, bazı erkek esnaflar tarafından hoş karşılanmıyorsunuz. Bu yüzden biz de işimizi rahatça yapamıyoruz. Kendimizi içimize kapatmak zorunda kalıyoruz. Pazarda çalışan bir kadının yanında eşi veya erkek çocuğu varsa ona kötü bakılmıyor, ama bir kadın yalnız çalışıyorsa ona ters bakılıyor. Burada alnımın teriyle, çocuklarıma bakabilmek için çalışıyorum. O yüzden erkeklerin, kadınların çalışmasına böyle bakmaması lazım. Kadınların sadece 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü`nde hatırlanmasını doğru bulmuyorum. Her gün hatırlanması lazım. Kadınların çalışma hayıtında engel oluşturmasınlar. O zaman kadınlar gününün anlamı olur.
 
 
Aysel Yılmaz:
Kadın iç giyim üzerine satış yaptığımız için, kadınlarla muhatap oluyoruz. O yüzden benim işim pazarda çalışan diğer kadın arkadaşlara göre biraz daha rahat. Ama ilk zamanlar birçok zorlukla karşılaştım. 1983 yılında Almanya`dan gelip, pazarda çalışmaya başladım. O günden beri Çanakkale`de pazarcılık yapıyorum. Pazarda ilk çalışmaya başladığım zaman, başka çalışan kadın yoktu. O zaman çok genç bir kadın olduğum için, pazardaki erkek esnafların kötü bakışlarına maruz kalıyordum. Kadın olarak pazarda çalışmam onlara tuhaf geliyordu. Ama bütün o zorluklara karşı pes etmedim, mücadele verdim. Almanya`ya gitmeden önce Taksi şoförlüğü de yaptığım için, bu zorlukları biliyordum. Erkeğin yaptığı birçok işi kadının da yapabileceğini gösterdim. Şimdi pazardaki erkek esnaflar böyle bakamıyor. Artık bizim de bu çalışma alanının bir parçası olduğumuzu kabul etmiş durumdalar. Kadınların sadece 8 Mart`ta hatırlanması yanlış. Her gün televizyonlardan kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti izliyoruz. Bu şiddetin temelinde ise erkeğin kendini aciz ve güçsüz hissetmesi yatıyor. Eğer bir kadının özgüveni yüksek ise, erkeğe göre daha iyi bir mevkide çalışıyorsa, ondan daha üstünse, erkek komplekse giriyor. Çünkü toplumda her zaman erkek güçlü gösterilip, kutsandığı için, kadına göre daha üstün gösterildiği için, kadının kendinden güçlü olmasını kaldıramıyor. Bu sefer güçsüzlüğünü, kadına sözlü yada fiziki şiddet uygulayarak bastırmaya çalışıyor. Kendinde eksiklik gören erkekler kadına şiddet uygular. Kadına yönelik şiddetin, tacizin önüne geçebilmek içinde, ailenin çocukları daha küçük yaştan eğitmeye başlaması gerekiyor. Erkek ve kız çocuklarının eşit olduğunu, birbirinden bir üstünlüğü olmadığını göstermesi gerekiyor. Ama en önemlisi de kadının bütün baskılara rağmen, inadına çalışma hayatında olması gerekiyor.
 
 
Hatice Başaran: 10 yıldır pazarda çalışıyorum. Kadının çalışması hoş karşılanmadığı için, ilk zamanlarda ben de çok çekingen davranıyordum. Şimdi öyle değil, artık hiç çekinmeden çalışıyorum. Sonuçta ben de herkes gibi geçimimi sağlamak amacıyla çalışıyorum. Kadın olarak emeğimizin karşılığını hiçbir zaman alamıyoruz. Çünkü hem pazarda çalışıyoruz, hem de evde çalışıyoruz. Bir de annelik görevimiz var. Çocuklarımıza bakmak zorundayız. Kendimize ayıracak vaktimiz olmuyor. Hiçbir sosyal yaşantımız yok. Kısacası bir ırgat gibi çalışıyoruz. Bu yüzden kadınların sadece senede bir gün hatırlanmasını doğru bulmuyorum. Kadınlar gününde siyasetçiler çıkıp, göstermelik kadınlar gününü kutluyorlar. Ama ertesi gün kadınlar yine ölüyor, şiddete, tacize maruz kalıyor. Siyasetçilerse buna bir çözüm üretmiyor. Gereken adımları atmıyorlar. O yüzden bana samimi gelmiyorlar.
Paylaş