“İç güvenlik paketi; yaşama, hak ve özgürlüklere karşı”

Eğitim Sen Çanakkale Şube Yürütme Kurulu’ndan yapılan açıklamada, “Türkiye`nin uzunca bir süredir gündemini oluşturan ve iktidarın güvenlikçi yaklaşımını yansıtan `İç güvenlik paketi`, başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklere karşı bir düzenleme olarak dikkat çekmektedir” denildi.

516
Eğitim Sen açıklamasında, “Polisin, kolluk güçlerinin yetkilerini olağanüstü artıran "İç Güvenlik Paketi" TBMM Genel Kurulu`nda görüşülmeye başlanmıştır. Türkiye`nin sorunlarını sorunları çözmek bir tarafa, yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olacak olan düzenlemeye karşı Meclis içinde bile eylem yapılmış olmasına rağmen, siyasi iktidar bütün eleştirilere kulaklarını tıkamış ve tasarının ilk 16 maddesi, iktidar tarafından muhalefet milletvekillerine karşı zorbaca yöntemler uygulanarak kabul edilmiştir. Siyasi iktidar, güvenlikçi ve zaten sınırlı olan özgürlükleri kısıtlamayı hedefleyen iç güvenlik yasası ile devlet şiddetine yasal kılıf hazırlayıp, sıkıyönetim uygulamalarını meşrulaştırmaya çalışmaktadır. İç güvenlik yasasını giderek derinleşen siyasi kaos ortamından ve iktidarın uyguladığı baskıcı, otoriter ve saldırgan politikalardan bağımsız ele almak mümkün değildir. Bizler demokrasi, özgürlük, barış, kardeşlik ve insanca bir yaşam talep ettikçe AKP iktidarı haklarımızı, özgürlüklerimizi yok saymaya devam etmektedir. Varlığını halkı daha çok zapturapt altına almaya bağlamış olan AKP iktidarı, toplumun çeşitli kesimlerinin talepleri için mücadele etmesini bile "darbe girişimi" olarak algılamakta, iktidarını korumanın tek yolu olarak darbe dönemlerini hatırlatan bir düzenlemeye sığınmaktadır” görüşlerine yer verildi.
 
“Türkiye`nin darbe koşullarına dönmesi anlamına geliyor”
Siyasi iktidarın sokağa çıkılmasını istemediği vurgusu yapılan açıklamada şöyle denildi: “İç güvenlik paketinin yasalaşması durumunda, polis eylem yapacağı iddiasıyla veya hakkında istihbari bilgiler olduğu gerekçesiyle yoldan geçen vatandaşın üstünü, evini, işyerini, aracını rahatlıkla arayabilecektir. Daha da önemlisi dilediği anda ve dilediği kişiyle ilgili suç soruşturmasını doğrudan kendisi başlatarak yakalamadan arama ve gözaltı işlemlerine kadar her konuda kendi keyfine uygun biçimde işlemleri yürütecektir. Polise savcı izni olmadan 24 saat süreyle `önleyici gözaltı` işlemi yapma yetkisi verilecek olması ve gözaltı süresinin yeniden 4 güne çıkarılacak olması, Türkiye`nin 12 Eylül darbe koşullarına, 1990`lı yıllara yeniden dönmesi, bugüne kadar yaşanan polis cinayetlerinin katlanarak artması anlamına gelmektedir. İç güvenlik yasası ile artması kaçınılmaz olan hukuk dışı uygulamalarla önümüzdeki dönemde hak ve özgürlüklerin askıya alınması, kayıt dışı gözaltılar, işkence ve kötü muamele uygulamalarının belirgin bir şekilde artması kaçınılmazdır. Son dönemde kolluk güçlerinin gaz bombaları, silah ve değişik araçlarla yol açtıkları can kayıpları ve yaralanmalar ortadayken kolluğun yetkilerini sınırlamak yerine daha da genişletilecek olmasının sonuçlarının çok ağır olacağı açıktır. Önümüzdeki dönemde artık sokağa çıkılmasını istemeyen siyasi iktidar, buna rağmen çıkanlar olursa da en sert biçimde karşılık vereceğini bu yasa ile göstermektedir. Bu yasa ile AKP iktidarının baskılarına boyun eğmeyen, toplumun bütün örgütlü, mücadeleci kesimleri açıkça tehdit edilmekte, bilinçli bir şekilde hepimize gözdağı verilmek istenmektedir. Benzer örneklerini ancak faşist, baskıcı ve otoriter rejimlerde gördüğümüz, toplumu, emek ve demokrasi güçlerini sindirmeyi ve baskı altına almayı hedefleyen ve faşizmin kurumsallaşması dışında bir hedefi olmayan iç güvenlik yasası derhal geri çekilmelidir”
Paylaş