“Halkların kardeşliği”ni söylüyorlar!

Çanakkale`de kurulan “DİNA Etnik Ensemble” isimli ve `sadece` kadınlardan oluşan müzik grubu, geçtiğimiz günlerde yaptığı provasının kapılarını Çanakkale OLAY`a açtı. Müzik alanında çalışma yapan, ikisi öğretim görevlisi, biri müzik öğretmeni 6`sı ise müzik bölümü öğrencisi olmak üzere toplam 9 kadının bir oraya gelerek oluşturduğu DİNA, kadına yönelik şiddete ve savaşlara karşı, `halkların kardeşliği`ni söylüyor. Grubun üyelerinden aynı zamanda ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı öğretim görevlisi Çigdem Ergun Güvenç, gruba dair açıklamalarda bulundu.

1118
 
 
Çanakkale`de ilk kez, 8 Mart Dünya “Emekçi” Kadınlar Günü`nde sahne alan ve büyük beğeni toplayan “DİNA Etnik Ensemble” kapılarını ilk kez Çanakkale OLAY okuyucularına açtı. Kurul süreci ve amaçlarından bahseden grup, son dönemde artan savaş ortamı, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı tepkili olduklarını, kendi alanları olan müzik ile bu duruma karşı `ses` oluyorlar. Tamamı kadınlardan oluşan “DİNA Etnik Ensemble” grubunun üye sayısı 9. Grup, çoğunlukla müzik bölümü öğrencilerinden oluşurken, grup içinde iki müzik bölümü öğretim görevlisi bir de müzik öğretmeni var. Anlamı “insanlara 70 ayrı dilde konuşmayı öğreten melek” olduğu ifade edilen “DİNA” için “Bizde zaten çok dilli bir müzikle barışı dile getirmek istiyoruz” diyen grup üyelerinden ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı öğretim görevlisi Çigdem Ergun Güvenç, “Irk farklılıklarının barışa engel olamayacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
 
“Erkeklerin kapattığı alanı kendimiz açmak istedik”
Grubun kuruluşu ile ilgili bilgiler veren Güvenç, “Grubumuz 2014 yılının Ekim ayında kuruldu. Dünyada yaşanan kadın cinayetleri, savaşlar, herkes gibi bizi de çok üzüyordu. Biz de kadın cinayetlerine, savaşlara dikkat çekelim istedik. Bunu yaparken de sadece kadınlar olarak yapalım, kadınlar olarak sesimizi yükseltelim istedik. Bir de genellikle müzik camiasında erkekler arkada çalar, önde bir kadın solist olur, genelde o söyler. Enstrüman çalan kadın az olur. Erkekler bu alanı kadınlara pek açmıyor. Biz de bu alanı kendimiz açmak istiyoruz. Bu yüzden de grubumuza erkeklerden katılmak isteyenler olmasına rağmen hiç düşünmedik. Kadınlar olarak elimizden hangisi geliyorsa, hangi estrumanlar varsa çalmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
 
“(Barış) diyoruz, (kadın) diyoruz”
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı öğretim görevlisi Çigdem Ergun Güvenç, yaptıkları müziği “halk ezgileri” olarak tanımlarken, çeşitli halklara ait halk türkülerini seslendirdiklerini, bu seslendirmeyi de o türkünün hikayesi ile süslediklerini dile getiriyor. “Dünya halk ezgilerinden oluşan müzikler yapıyoruz” diyen Güvenç, “Genelde kadınların yaptıkları müzikleri seçiyoruz. Barışla ilgili toplumsal mesaj veren parçalar seçiyoruz. Mesela `Jovano` adlı bir parçamız var. Çok acıklı Makedonca bir şarkı. Onu Tuğçe arkadaşımız seslendiriyor. Bu parçanın hikayesi şöyle; Hristiyan bir kadınla, müslüman bir erkek birbirlerine aşık oluyorlar. Ama kızın ailesi karşı çıkıyor ve bir türlü kavuşamıyorlar. Sonra kadın sevdiği erkek için bu parçayı yazıyor. Bizim bir felsefemiz var. Biz `barış` diyoruz, `kadın` diyoruz, kavuşamayan insanlardan söz ediyoruz. Biz bar müzisyenleri değiliz. Barlarda söylemek istemiyoruz. Sürekli gezmek ve gittiğimiz yerlerde konserler vererek mesaj vermek istiyoruz. Konserlerimizde her parçadan önce onu okuyacak arkadaşımız o parçanın hikayesini anlatacak. Ayrıca şöyle bir durum da var; grubumuz, müzik alanında görev yapan iki öğretim görevlisi, bir müzik öğretmeni ve müzik bölümü okuyan öğrencilerden oluşuyor. Bizim hayatımız müzik. Diğer gruplardan farkımız biraz bu. Hem kadın oluşumuz hem de hayatımızın müzik olması bizi bir araya getiriyor ve daha güçlü kılıyor. Müzik evrensel olduğu için, sınır tanımadığı için müzikle bir çok mesajın verilebileceğini düşünüyoruz. İnsanlar aslında sevginin, aşkın, barışın, özgürlüğün her dönemde var olması için mücadele etmiş ve etmeye devam ediyor. Bu parçalar da, bu mücadeleleri anlatan ve anlatacak olan parçalar. Müzik insanları değiştirmede çok önemli bir alan” ifadelerini kullandı.
 
 
“Sponsorlara ihtiyacımız var”
“Bizim yaptığımız iş, Çanakkale`de basitmiş gibi gözüküyor” diyen Güvenç, “İnsanlar `hadi çıkıp çalıverin` gibi bir yaklaşımda bulunuyorlar. Ama bu gerçekten çok zahmetli bir iş. Uzun süre ön çalışma yapılması gerekiyor. Dokuzumuz birden vokal yapıyoruz, sadece vokal için dokuz mikrofon gerekiyor. Ses sisteminin kaliteli olması gerekiyor. Sahne düzeninin iyi olması gerekiyor. Çok fazla estruman çaldığımız için haliyle çok teferruatlı bir iş. O algının biraz kırılması gerekiyor. Gözüktüğü kadar basit bir iş değil yani yapmaya çalıştığımız. Ama bunu diyen insanlar aynı zamanda bize en çok sahip çıkan insanlar. Yine diğer bir sorun Çanakkale`de bize göre ses kaydı yapabileceğimiz bir stüdyo yok. Biz de kendi olanaklarımızla kayıt yapmaya çalışıyoruz. Örneğin geçen gün bir arkadaşımızın Güzelyalı`daki evinde kaydımızı gerçekleştirdik. İstanbul`a gidip kayıt yapmak istiyoruz. Ama bu epey masraflı olduğu için, bir sponsora ihitiyacımız var. İlk hedefimiz kapalı bir mekanda arkadaşlarımıza güzel bir konser vermek. Ondan sonra kapalı mekanlarda çıkmayacağız. Festivallerde konser vermek istiyoruz. Bunun için de kayıt yaparak, CD`lerimizi Belediyelere göndermeyi düşünüyoruz. Şöyle bir karar aldık. Grubumuz içindeki arkadaşların her birinin memleketi ayrı bir yerde. Her arkadaşımız kendi memleketi olan şehirin Belediyesiyle görüşeceğiz. Grubumuzu tanıtacağız. Bu belediyelerin düzenlemiş oldukları festivallere katılmaya çalışacağız. En çok istediğimiz de, Mardin şehrinde bir konser vermek” şeklindeki ifadeleri ile sorunlardan da bahsetti.
 
“Repertuarlarında çeşitli dillerden halk şarkıları var”
ÇOMÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı öğretim görevlisi Çigdem Ergun Güvenç, grup ile ilgili açıklamasını “Genelde bizim derslerde tek öğrenciye ders veriliyor. Örneğin Çello dersini tek öğrenciyle çalışıyoruz. Böyle olduğu için de diğer hoca-öğrenci ilişkisinden farklı bir ilişkimiz var. Daha samimi, daha içten ve daha güçlü bir ilişkimiz var. Zaten grubu kurarken de hocaları olarak söyledik. Bizler bu grubun içerisinde hocalarınız değiliz. `Sizler ne kadar varsanız bizler de o kadar varız` dedik. Başta biraz bu ilişkiyi oturtmada zorlandık ama zamanla çözdük. Perküsyon, gitar, çello, flüt, klarnet, melodika, keman, bağlama, mandolin ve bunun dışında irili ufaklı ritim çalgıları gibi enstrümanları çalıyoruz. İleride tulumu da dahil etmek istiyoruz. Grubumuzda herkes farklı estrumanlar çalabiliyor. Kimsenin sabit çaldığı bir estruman yok. Parçalara göre değişebiliyor. Ayrıca grubumuzda bir solist de yok. Herkes çalıp, herkes söylüyor. Kimseyi de taklit etmemeye çalışıyoruz. Bilinen parçaları seslendirirken, onları kendimiz farklı düzenliyoruz bazen. Makedonca, İspanyolca, Arapça, Gürcüce, Türkçe, Rumca, Zazaca ve ingilizce dillerinde söylüyoruz. Süryanice`yi de repartuarımıza katmak istiyoruz. Haftanın 3 günü prova alıyoruz. Konser varsa her gün prova yapıyoruz” diyerek tamamladı.
Paylaş