Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek`e de tepki gösteren Pavey; "Ankara Belediyesi`nin insanların sağlığını çok ciddi derecede tehlikeye atan kirli suyundan ben de bir Ankara sakini olarak etkilendim. Diğer arkadaşlarım ile birlikte tedavisini oldum. O yüzden bizi denetleyen belediye başkanlarının değil bize iyi bakan ve hak ettiğimiz kaliteli hayatı sunanları seçmekte bizim görevimizdir diye düşünüyorum. Bence kendisi hakkında daha fazla zaman kaybetmeye hiç gerek yok. O yüzden şimdi kadınlarımızın hak ettiği haklara konuyu çevirmek istiyorum" diye konuştu.
Pavey`den Başkan Gökhan`a tebrik
"Çanakkale Belediyesi`nin web sitesinde Belediye Başkanımızın özgeçmişinde eşiyle birlikte yer almasını bir kez daha kutluyorum" diyen Pavey; "Bu benim için büyük bir umuttur. Çünkü ancak yan yana olduğumuzda ve omuz omuza olduğumuzda beraber bu yolculuğu tamamlayabileceğiz. Bu mücadele sadece kadınların mücadelesi değildir aynı zamanda erkeklerimizle yapılacak bir mücadeledir. İnsan hakları yolculuğunda ancak iki cinsiyet eşit olmayı ve yan yana el ele olmayı öğrendiğimizde başarabileceğiz" şeklinde konuştu.
"Bir asırdır kadın hakları için mücadele ediyoruz"
Dünyada ve Türkiye`de kadınların yaşadığı sorunlara değinen Pavey şu şekilde konuştu: "Dünya nüfusunun yarısından fazlayız. Ama dünyanın yarısından daha büyük bir alanda şiddet görüyor, eğitimliyor, önemsenmiyor ve değerli bulunmuyoruz. Neden? Madem günümüzde kalabalık olmak baskın olmayı da sağlıyor, neden buna rağmen biz hala gururla eşit haklara kavuştuk diyemiyoruz. Dünyanın ve ülkemizin bir yerlerinde kız çocukları okutulmuyor. Para karşılığı satılıyor. Daha yeni Hatay ve Gaziantep`ten geldim. Sığınmacı kız çocukları buna dahil. Gönüllü ya da zorla seks kölesi yapılıyorlar. Çünkü nerede yaşadığınızın önemi yok ki. Aile kültürü, diğer çevresel bütün koşullardan daha etkili ve hayata bakışımızı oldukça zor değişecek hatta hiç değişmeyecek bir şekilde belirliyor. Bunu siz seçemiyorsunuz. Siyasi yönetim düzeyine bakıldığında da kadını güçlendirmeyen politikalar ve kültürü hızla yaygınlaştırıp toplumun değeri haline dönüştürüyor. Hatırlarsanız `Kızlar tacize uğrayınca çığlık atsın` diyen bir bakanımız bile oldu. Hala Kadından sorumlu bakandır. Pardon aile diyorlar artık. Dünyanın herhangi bir yerindeki kadın sorunu bize ulaşmıyor. Sosyal yaşamımızı etkilemiyor diye bir huzur içinde olmak fazlasıyla lükstür. Çünkü tıpkı teknoloji gibi kadın hakları sorunu da küreseldir. Ve bizim toplumumuz tüm kadın sorunlarının buluştuğu karmaşık bir meydan gibi. Çünkü aynı meydanda özgür, eğitimli ve karşı cinsle eşit haklarını kullanan bizlerde varız. Sizlerde varsınız Çanakkale`nin güzel kadınları. Radyodan aşk şarkısı istediği için öldürülen genç kızımız da var ama. Bir asırdır kadın hakları için mücadele ediyoruz. Ne yazık ki, insan hakları için verdiğimiz mücadele, kadınların insan haklarında yer almamızı oldukça yavaşlatıyor. Çünkü insan haklarının esası olan kültürel hakların korunması öteki açıdan kadın haklarının ihlali oluyor. Birbiriyle çelişen iki ana insan hakları başlığımız var. Dünyanın bir çok yerinde kadın hakları ihlali olarak karşımıza çıkıyor bu. Erken evlilikler, namus cinayetleri, kadının çalıştırılmaması ya da kız çocuklarının okutulmaması gibi ihlallere baktığımızda bu hakla çok derin bir ilişkisi olduğunu görüyoruz. Bir, ailelerin erkekleri kızlara göre önde tutan geleneksel ön yargıları. İki, kız çocuklarını kapalı ekonomi içinde çalıştırarak bir yandan sosyal olarak kontrol ederken, öte yandan aile gelirine ek katkı sağlamaları. Üç, çoğunluk ailelerin kızlarının bir an önce evlenmesini, eğitimden daha önemli görmesi. Dört, ailelerin bulundukları çevre içindeki ahlaki yargıları, iyi hayat kalitesinden çok daha önemli bulması bu geleneklerin ilk sırada yer alanları ve ayrıca evde ilk okutulacak var ise her zaman oğlan çocuğudur. Kadının toplumsal yaşama ve mücadeleye katılmasının önündeki engellere karşı mücadele bizzat o toplumun katı değerleriyle etkisizleşiyor. Kadın yasalar karşısında ne kadar eşit olursa olsun, bu eşitliği kültür olarak benimsemedikçe bunu hayata geçirmekte oldukça zorlanıyor."
"Sağlam cesaret gerektiriyor"
"Toplumda oldukça baskın olan bu değerlere baktıkça şiddetten korunmuş, kendi ayaklarının üstünde özgür durabilen kadın hayalimize oldukça uzakta olduğumuzu görüyorum. Daha da vahimi gittikçe uzaklaştığımızı hissediyorum. Sizlerinde hissettiğinizi biliyorum" diyen Pavey; "Oysa kurucumuzun bu ülkenin kadınları için öngördüğü gelecek bu değildi. O halde bizim yapmamız gereken artık sloganlarla değil, bu saatten sonra kültürel haklar şemsiyesinin altına gizlenmiş olan ön yargı ve geleneği kadın özgürlüğü ile nasıl uzlaştıracağımız üstüne düşünmek ve bunun için çalışmaktır. Bu sağlam cesaret gerektiriyor. Çünkü içinden geçtiğimiz çağda toplumların kültürel değerlerini sorgulamak o kadar da kolay değil. Her an bir kültürü aşağılamaktan suçlu bulunup uçurumdan aşağıya yuvarlanabilirsiniz. Çok ağır propaganda saldırılarına maruz kalabilirsiniz. Ama cesaret toplumlara bir hediyedir. Daha değerli olan bu cesaretin gelecek kuşaklara özgürlük ve güç olarak dönüşmesidir. Bu bizim borcumuzdur" şeklinde konuştu.
"Demek ki, düşmanımız gelenek"
İngiltere`de göçmen topluluklar üstüne yapılan ve ancak adeta Türkiye`deki gerçekliği anlatan bir araştırmaya da değinen Pavey; "İngiltere Sosyal Uyum Merkezi`nin 2010 yılında hazırladığı rapor, İngiltere`de her ay bir kadının namus adına işlenen cinayetlerin kurbanı olduğunu ortaya koyuyor. Zorla evlendirme ve dini gerekçelere dayalı olarak bütün bunların sonucu bulunuyor. Edindikleri sonuç, geleneğin bu kronik sorunun en büyük suçlusu olduğu. Demek ki, düşmanımız gelenek. Bu sonuçlardan size bir analiz yapmak isterim. Evlerinde yaşadıkları şiddetten kaçan kadınlar, yine göçmen olan polis, belediye yetkilileri ya da kamu görevlileri tarafından evlerine geri götürülüyorlar. Çünkü, gelenek yasadan önce geliyor. Böylece kapalı toplumlarda namus gerekçesiyle işlenen suçlar, güvenlik güçleri için yılgınlık derecesinde bir sorun oluşturuyor. Kadın ile ilgili her türlü mücadelenin kültürel ahlak tanımı ile birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ahlak algısının küresel tanımı yok. Dolayısıyla bir çok toplumda karşı cephenin en önemli silahı kadına ahlak üstünden saldırmak. Toplumumuzda çoğunluk ailenin tercihi ile sadece kızlar değil, erkeklerde mutlak itaat, büyüğün çizdiği şekilde yaşamak, gelenek ve göreneğe mutlak bağlılık değerleriyle yetişiyor. Bu değerler iki cinsiyetinde özgür birey gelişimini ipotek altına aldığı gibi aynı zamanda erkeklerin kadınları kontrol etmesini de güvence altına alıyor. Derin kültüre karşı, modern toplum diğerleriyle ortaya çıkan kadın hakları savunucuları, bu nedenle ağır ayrımcılığa uğrayan kadınları temsil edemiyorlar. Toplumsal dönüşümü sağlayamıyorlar. Bunun yanı sıra özgür ve bağımsız davranmayı kültüre aykırı bulan çoğunluk tarafından uzole ediliyorlar. Böylece kadın toplulukları, içinde itibar ve statü kaybediyorlar" dedi.
Pavey, AKP hükümetini eleştirdi
Kadına karşı şiddetle mücadelede kadın ve erkeklerin duyarlılıklarının arttırılması, farkındalık yaratılması ve bilinçlendirilmesi için hükümetin ahlak tanımında öz kültürel kampanyalar sunması gerektiğini kaydeden Pavey; "Elbette, hepimizin yapacağı şeyler var. Büyük bir yanlış olarak AKP hükümetinin 12 yıllık bir geçmişi olduğu var sayılıyor. Oysa bugünkü hükümetin pek çok üyesi, 1990`lı yıllardan beri oldukça yetkili siyasi yerlerdeydiler. Ve o zamandan bu zamana değil kültürel kampanyalar yapmak, tam tersine sistemli olarak yürüttüler. Derin kültürü uyandırdılar. Kürtajın yasaklanmasından çok çocuğa kadar ahlaklı dindar değişik kampanyalarından ahlaksız batı değerlerine ilişkin komplolara kadar pek çok karşı kampanyayı bilinçli olarak yürüttüler. Ellerindeki devlet gücüyle hem de. Çünkü bu onlara çoğunluk olmanın akmasıyla geri dönüyor. Derin kültüre konuşuyorlar. Hiç bir şeyi değiştirmek istemiyorlar. Neden böyle? Çünkü ne kadar bağnaz bir popülizm yürütülürse o kadar çok oy alınıyor. Kadın ve erkeği birlikte eğitmeye karşı olup, yurtlarından okul sıralarına kadar ayırıp arkasından kadın şiddetine karşı kampanya yürüttüklerini iddia ediyorlar. Böyle bir konuda çok yönlü bir çalışma yürütülebilinir mi bu kafayla? Bu mümkün mü? Kadına en temel haklarını iade edilmesinde erkeklerin eğitiminin çok önemli bir rol düştüğünü düşünüyorum. Ancak bence kız çocuklarının eğitimi doğrudan kadın özgürlüğü ile ilişkili olduğu için erkek eğitiminden daha da önemlidir. Fakat eğitimde ne öğrettiğiniz kesinlikle eğitimin konusundan daha da önemlidir. Popüler olmayan içinden bilim çıkarılmış bir eğitim, kadının ahlak tanımı içinde kontrol edilmesine ve kadının gönüllü olarak geleneğin kurbanı olmasına yarar sağlar. Yani eğitirken dönüp dolaşıp en başa geliyoruz yeniden" ifadelerini kullandı.
"Cesaretimizi toplamalıyız"
Kadını gelenek içinde allayıp pullayıp yeniden sunan anlayışa karşı cesaretli olunması gerektiğine dikkat çeken Pavey şu şekilde konuştu: "Siyaset sistematik bir şekilde kadına düşmanlığı bir sosyal değer olarak muhafaza edince yasalar misafir odasını süsleyen aksesuarlar olmaktan öteye geçemiyor. Bugün Türkiye’mizde olan budur. Bir kere daha bu mücadelemizde bize onurlu yaşamayı herkesten önce layık gören ve bize özgürlükle-rimizi hediye eden Mustafa Kemal`i minnetle anıyorum. Onun değerli anısına, kanaatime göre kadını gelenek içinde allayıp pullayıp yeniden sunan anlayışa karşı cesaretimizi toplamalıyız. Ve gelecek yüzyılda torunları-mızda bu sorunları ve bu utançları konuşmamalı. Bence yapmamız gereken bu ve size söz veriyorum ki toprakları-mızda kadının ve sanatın özgürce yaşadığı geleceğimiz için hep beraber olacağımıza hem söz veriyorum hem de hiç yılmayacağımıza söz veriyorum." Çanakkaleli kadınların yanı sıra ülkenin dört bir yanından gelen kadınlar, CHP Parti Meclis Üyesi ve İstanbul Milletvekili Şafak Pavey`e yoğun ilgi gösterdi. Etkinliğe katılan kadın-lar, Pavey ile birlikte fotoğraf çektirdi. Kadın Buluşması`na katılarak destek veren Pavey`e çiçek takdim edildi.