Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) KİT Komisyonu CHP Grubu üyesi ve Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, gazetemiz Çanakkale OLAY`ı ziyaret ederek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve kara para operasyonu olarak nitelendirilen, bakan çocuklarının, üst düzey bürokratların ve işadamlarının da isminin geçtiği 17 Aralık operasyonu sürecini de değerlendiren Sarıbaş, hukuk sürecinin sonuna kadar işletilmesi ve suçluluların açığa çıkarılması böylelikle toplum vicdanının da rahatlaması gerektiğini dile getirdi. “CHP olarak da biz bunu savunuyoruz” diyen Sarıbaş, CHP`nin operasyonlar sürecinde izlediği tutumun, doğru olduğunu da ifade ederek, “Burada yargıya müdahale edilmeden, polisin savcıların ve geneli itibariyle tüm adalet mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi gerektiğini savunduk” ifadelerini kullandı. Ülke gündeminin ardından Çanakkale yereline ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Sarıbaş, CHP`deki adaylık süreci, Kazdağları ve termik santraller konusunda önemli bilgileri kamuoyu ile paylaştı. Yürütmeyi durdurma kararlarının rehavet yaratmaması gerektiğini ifade eden Sarıbaş, AKP iktidarındaki bu türlü kararların kendisine güven vermediğinin de altını çizdi.
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş`ın Çanakkale OLAY`a yaptığı o açıklamalar;
OLAY: 17 Aralık tarihinde gerçekleşen ve ülke tarihinde önemli bir nokta olarak görülen operasyonlar sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz. AKP-cemaat arası bir savaşın sonucu olduğu üzerinden tartışmalar yaratıldı, bakanlar istifa etti, bazı bakanlar yeni kabinede yer alamadı ve bunlara bağlı olarak “skandallar” dizisi ardı ardına geldi. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Sarıbaş: CHP olarak bunun neden ve niçinleri bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren boyutu, her zaman söylediğimiz gibi öncelikle yargının bağımsız olması gerekir. Yargı herkes içindir ve yargı herkese lazım olacaktır. “Dün dündür, bugün bugündür” felsefesiyle yaklaşmıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti`nde, 11 yıldır ülkenin siyasal anlamda, özellikle devletin tüm kurumlarının geleneksel yapısı, hukuksal, anayasal, kısacası tüm düzenlemelerini yok ettiler. Giderek bozulan ve sonunda, kendilerine de sıçrayan bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üzerinin örtbas edilmesinin bir anlamı yok. Olay çok net; dünyada görülmemiş, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de bugüne kadar yaşanmamış, bakanların olmuştur ama başbakanların çete kuracak kadar pevasızlaştıkları bilinmez. Son güncel gelişmelere gelirsek, konuyla ilgili bakan sayısının dört olduğunu da düşünmüyoruz. İstifa edenlerin yanı sıra, kendisinin görevden aldığı bakanların da bu anlamda sorunlu olduğunu düşünüyoruz. Çünkü görevden alınanlar bizim gensoru verdiğimiz bakanlar var bunların içinde. Kendi bakanı istifa ederken, “Bunlarda başbakanın imzası var, onun oluru ile yaptık” demesi, dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Siyasete büyükşehir belediyesinde başlayan ve istifa gününe kadar, ihale-yapım işlerini birlikte yaptığı, direkt başbakana bağlı olan TOKİ`den ayrıldıktan sonra şehircilik bakanlığına getirilerek, imar ve yatırım işleri ile ilgili bir bakan kademesine kadar yükseltildiği biliniyor. Burada asıl sorulması gereken, neden hep aynı kişi ile çalıştığıdır. Türkiye`de baktığımızda tüm erkleri ellerinde topladılar, kurullar da dahil olmak üzere tüm imar ve ihale yetkisini direkt başbakana bağlı hale getirdiler ve iki dudağının arasında ihaleler verildi. Bürokraside de hem denetleyen hem de denetleten kurumda aynı kişi çalıştı. Bunların hepsi hem KİT komisyonu hem de meclis tutanaklarında vardır. Plan ve Bütçe görüşmelerinde geçen yıl Sayıştay raporları hiç getirilmedi. Bu sene ise Sayıştay 5-6 yapraklık bir sunum yaptı. Her bakanlığı direkt inceleyen bir kurum, detaylı raporları vermesi gerekirken vermedi. Bu şunu ifade ediyor; “Biz birşeyleri gizliyoruz, biz denetimden kaçıyoruz” dediklerini anladık. Bize burada, tüm halkın bütçesinin doğru harcanmadığı izlenimi yaratıldı. Nitekim arkasından herşey çorap söküğü gibi geldi. Bu durum ya da olayların “savaş” diye tabir edilmesi bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren boyutu, Türkiye`de sistemin bozulması, çok büyük yolsuzlukların başlamasıdır. Bunun sonucunda da kim varsa, en tepeye kadar çıktığıdır. O dönemki açıklamalar ve istifalar göstermiştirki, başbakan ve bakanları bunun içindedir. Kendi yarattıkları şirketlerde ve son 10 yıl içinde yaratılan yeni zengin sınıfı ile bu işin içindedirler. Siyaset-bürokrat-işveren, yolsuzlukların üç ayağıdır, Türkiye`de başbakan ve bakanlar kurulunun içinde bulunduğu bir çete vardır. Bu çetenin de başı da Recep Tayyip Erdoğan`dır. O zamanlarda da biz bunu söyledik. Dedik ki, “Başbakan ve bakanların istifa etmeleri gerekir.” İstifa etmeliydiler, daha fazla bu ülkeye, bu halka zarar vermemeliydiler.
OLAY: CHP`nin bu süreçte izlediği politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Sarıbaş: CHP`nin bu süreçte izlediği politikanın doğru olduğunu düşünüyorum. Biz bu süreç içinde AKP iktidarının eline bundan önce olduğu gibi, insanları kutuplaştıracak bir siyasi koz vermemeye çalıştık. Burada yargıya müdahale edilmeden, polisin savcıların ve geneli itibariyle tüm adalet mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi gerektiğini savunduk. Bundan önce ülke gündeminde yakından bilinen davalarda olduğu gibi yargı mekanizmasının sağlıklı ve bağımsız bir şekilde çalışmasının önemli olduğuna dikkat çekmeye çalıştık. Burada biz yokuz, bu pislikleri kim yaptı ise, bunun cezasını yargı önünde vermesi için sürece destek vermeye çalıştık.
OLAY: Tüm bu yaşananlar, Gezi Parkı olayları ile birlikte değerlendirdiğimizde kısa vadede sandığa yansır mı?
Ali Sarıbaş: Türkiye`de insanların özel hayatına, yaşantısına, çocukların eğitimine karışan, “Ben bu çocuklara eğitim vereceğim, kindar ve dindar” yapacağım diyen, insanların yatağına kadar müdahale eden, bunları baskı altına almaya çalışan, sivil toplum örgütlerini baskı altına alan bu anlayışın karşısında mutlaka dik durmanın ve bağırmanın zamanının geldiğini kesinlikle gördük. Gezi Olayları da aslında bunu göstermiştir. İnsanlar, baskıcı bir iktidardan kaynaklı olan korkularını yıkmışlardır, hak arama mücadelesinin bizzat içinde bulunmuşlardır. Bu toplum hiçbir zaman baskıyı sevmez, hakkını da kimseye yedirmez. Bu anlamda da tüm yaşanan gelişmelerin sandığa yansıyacağını düşünüyorum, hatta düşünmenin ötesinde bunu görebiliyorum.
OLAY: Siz bu sürecin ilk günlerindeki açıklamalarınızda bu işin sonununun belediyelere kadar sıçrayacağını söylemiştiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Ali Sarıbaş: Doğrudur, ben bu durumun belediyeler ayağının olduğuna inanıyorum, üstüne gidildiği takdirde belediyelere de sıçrayabilecek bir operasyon olduğunu düşünüyorum. İstediğini yaptıramadığı belediyelerden, “siz yapmazsanız biz yaparız” diyerek imar yetkilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na verdi. Burada şu vardır, bunların belediye yönetimlerine ve şirketlerine sıçrayacağına eminim. Zaten, devletin denetleme yetkileri vardır. Siz bu 11 yıl içinde dış denetimleri yok edip, sadece talimatlarda yönetilebilen ülkeye dönüşüyorsanız burada bir sıkıntı var demektir. Kendi belediyelerine değil de muhalefet belediyelerine soruşturma açıyorsanız burada bir soru işareti vardır. Denetimin yok olduğu yerde, sistemsel çökmeler başlar ve bu türlü pis kokular çıkmaya müsait ortam haline gelir. Bu sürecin daha da derinleşerek denetimden kaçan AKP`li belediyelere, doğru sıçrayacağına eminim.
OLAY: Biraz da Çanakkale yereline gelirsek, Mart ayındaki seçimler için CHP, uzunca bir sürede, biraz da tartışmalı bir şekilde adayını belirledi. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Sarıbaş: Cumhuriyet Halk Partisi, hem halkın hem de örgütlerinin içinden demokratik bir şekilde aday belirleyebilmeyi gerçekleştirdi ve bunu bir sistem haline getirmeye çalışıyor. Her zaman ifade edilen ve sizlerin de bildiği gibi, bu süreçte kendi mevcut belediyeleri için performans kriterleri koymuştur. Üyeleri ve halkın kent yönetimindeki aday belirleme sürecine katılımını sağlamıştır. Bununla birlikte kamuoyu anketlerini sıkça yaparak, bunların denetimlerini de çapraz bir şekilde yaparak başarılı olmayan belediye başkanlarını kendi parti üyeleri, bakın delegeleri ile demiyorum, üyeleri ile sandıkta belirlemiştir. Başarılı olan belediye başkanları ile de yoluna devam etmiştir. Tersi de vardır, büyük şehirlerde önce anket yaparak aday adayı sayısını ikiye, üçe indirmiştir ve bunları da sandıkta belirlemiştir. Her iki yöntemde de içinde mutlaka örgüt de vardır, örgütün görüşleri de vardır. Burada örgüt dediğimizde ise sadece yönetimler anlaşılmamalı, örgüt tüm üyeleri kapsayan geniş bir tabirdir.
OLAY: 2014 seçimlerine yönelik değerlendirmelerinizi de öğrenebilir miyiz?
Ali Sarıbaş: Cumhuriyet Halk Partisi, Çanakkale`de il genelinde birinci parti olacaktır. Bunu bir iddia ya da temenni olarak değil, gördüğüm ve edindiğim izlenimler temelinde söylüyorum. Genel seçimlerde gördük ki bu başarı yakalanıyor. CHP önümüzdeki yerel seçimlerde net bir şekilde birinci parti olacaktır ve AKP hem Çanakkale`de hem de Türkiye genelinde hızlı bir şekilde inişe geçecektir. Artık insanlar ekonomik olarak çökmüştür. Çiftçisi çökmüştür, küçük esnafı çökmüştür, üreten her insan bu ülkede son 11 yıl içinde “çalışan cezalandırılır” izlenimi edinmiştir. Onun için üreten kesimler, daha doğrusu ranta dayalı olmayan her üretim kesimi son 10 yılda ciddi bir geriye gidiş yaşamıştır. Onun içinde bu ekonomik sorun içinde, insanların özgürlüğü, ekonomisi ve son yolsuzluk gelişmeleri göz önüne alındığında bu hükümetin olumlu bir yönü kalmamıştır. İnsanlar ötekileştirilmenin de faturasını ödemiştir, insanlar kardeşçe yaşamanın da faturasını ödemiştir. Çanakkale`de insanlar demokrat yaşamı sever ve Çanakkale insanlar, kendisinin geleceğini görmektedir, mevcut belediye başkanının başarılı olduğunu görmüştür, bu anlamda vereceği karar bellidir. CHP`nin belediye başkanlarının başarısı diğer yerlerde de örnek alınacaktır. Her türlü olanaklar kendilerinde olmasına rağmen AKP`li belediyelerin başarısızlığı da ortadadır. Tüm bu gelişmelerin karşılığının sandığa yansıyacağına biliyorum. Bütün bunlar nedeni ile Çanakkale`de vatandaşların tepkilerini ve iradelerini sandıkta CHP`den yana kullanacaklarını biliyorum. İnsanca yaşamak, demokratik bir kent hayatında yaşamak için tüm kesimlerin CHP çatısı altına geleceklerine inanıyorum.
OLAY: 2013 yılı çevre mücadelesi ile geçen bir yıl oldu ve yıl sonuna doğru Çanakkale İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu gelişmeleri nasıl okumalıyız?
Ali Sarıbaş: Çanakkale`de özellikle altın madenciliği konusunda dikkat edilmes gereken hususlar var. Örneğin Koza şirketi, özellikle isim vererek söylüyorum, bunlar bilinmeli, bu şirket altın üzerinden deyim yerindeyse devleşti. Bunun üzerinden Türkiye`de altın borsası kuruldu. Borsa kuruluşunu da KİT komisyonunda biz denetliyorduk. Söz konusu bu altın borsası bu şirket için kuruldu, Kazdağları`nı ve ülkenin bir çok yerini altın madenleri eli ile talan etmek için kuruldu, işbirlikçi uluslararası şirketler için kuruldu. Biraz önce söylediğim gibi denetimden kaçmak için 2012 yılında bu borsa denetim dışı bırakıldı. Bu borsa devletin denetimi dışına çıkarıldı. Son gelişmeler nedeni ile de zarar ettikleri tahmin ediliyor. Çevre konusuna bu yönüyle de bakmak gerekiyor. Bunlar zarar ettiği zaman geri çekilirler.
OLAY: Bu kararların yani, hem termik santraller hem de altın madenciliği noktasındaki kararların yürütmeyi durdurma kararlarının seçim yatırımı olduğu izlenimini de yaratıldı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Sarıbaş: Seçimlerle ilgili bir kararları var. Özellikle bu bölgede, yani hem Balıkesir`de hem de Çanakkale`deki adayları üç dönem milletvekilliği yapmış kişiler. Bu süreçte seçimde AKP, altıncılarla ilişkileri ve destekleri nedeni ile oy alamayacaklarını biliyorlar. Bu işi seçim sürecinde dondurma stratejisi ile rafa kaldırıyorlar. Ancak, bu demek değil ki, bunu devam ettirmeyecekler. Çok net söylüyorum, ben güvenmiyorum. Bu anlamda güvnesiz olduğumu daha önce de söyledim. Mecliste de bu konudaki sorularıma net cevaplar alamadım. Çünkü biliyorum ki, bunun arkasında da pis kokular var. Orman Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı bütçeleri ile Maden yasası noktasında meclis konuşmalarım mevcut. Orada söylediklerim gibi, Türkiye`de Orman Bakanlığı altın ve madenlerle ilgili cevap vermediği gibi, desteklemediklerine yönelik bir imajda yaratılmadı. Yerel ve genel seçimden sonra AKP iktidarda kalırsa, ki ben kalacaklarına inanmıyorum, çevreyi kurtarmamız çok zor. Ancak AKP hükümetten gittiğinde biz çevremizi ve Kazdağları`nı kurtarabiliriz. Altın madenleri ile ilgili olarak oy potansiyeli noktasında ciddi bir düşüşe geçen AKP, yerel seçim planlaması içinde. İstifa eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, istifa ederken ne dedi? “Başbakan bana yap dedi yaptım.” Bu altın ve termik santraller konusunda da geçerli bir durum. Benim verdiğim bir soru önergesine, “Biz artık ithal kömür ile çalışan termik santrallere izin vermeyeceğiz” dedi. Ancak gördük ki, son dönemde yine izin verdiğini gördük. Bu canlı bir örnektir. Herşeyi ÇED`in dışına çıkardılar, zaten ÇED raporları da artık güven vermeyen bir duruma döndü.
OLAY: Son olarak 2014 yılından beklentileriniz nelerdir?
Ali Sarıbaş: 2014`te öncelikle kendi ilimden çok umutluyum. Neden? Çünkü Çanakkale, başta Kazdağları olmak üzere Saros Körfezi ile denizi ile önemli varlıklara ve güzelliklere sahip bir il. İnsanları demokrat ve özgür yaşamayı seven bir yapıda. Çevresi ile barışık, mücadele eden Çanakkale insanının 2014`te daha güzel yaşayacağına eminim. 2014`te demokrasiyi yerleştirecek bir Mart ayı seçimleri geliyor. Bu seçimler Çanakkale halkı için özgür yönetim biçimine sahip yerlerde bu anlayış devam edecektir, diğer yerel yönetimlerde ise kendisini daha iyi yönecek bir anlayışa yönelecektir. 2014 yılı AKP zulmünden, batıya sırtını dönmüş tamamen diktatörlük ve faşizm üzerine kurulmuş bu anlayıştan kurtulmanın yılı olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti`nde ve `barışın kenti` Çanakkale`de banış içinde yaşamaya devam edeceğiz, yerel seçimlerin ardından umutlu insanlar, gülen yüzler çoğalacaktır. 2014`te çok güzel günler CHP`yi de bekliyor, Türkiye`yi de bekliyor.
OLAY: Teşekkür ederiz...
Ali Sarıbaş: Ben teşekkür ederim...