“Değişimin kaynağı; Farklılıklarımız...”

ÇOMÜ`de Şubat ayı içinde yapılması planlanan rektörlük seçimleri için adaylığını açıklayan Prof. Dr. Arzu Mirici, ÇOMÜ`de atama sorunlarından, sözleşmelere, kadro adaletsizliklerine ve mobbinge kadar tüm sorunlara değinerek, “ÇOMÜ`de değişim şart” dedi. ÇOMÜ tarihindeki ilk kadın rektör olarak tarihe geçmeye hazırlanan Mirici, “Kişisel çıkarları ve kişisel küçük anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak, üniversitenin engellenen işlevlerini geri kazandırmak için çalışmayı vadediyoruz. Üniversite mevzuatında varolan tüm kurulları düzenli olarak toplayarak ve sözde değil özde katılımcı, tartışma kültürüne sahip bir akademiyi yeniden kurmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

917
 
 
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi`nde şubat ayı içinde yapılacak rektörlük seçiminde aday olduğunu açıklayan Prof. Dr. Arzu Mirici, 23 yıllık ÇOMÜ`nün yaşıtı 22 üniversite arasında bile geride kaldığını ifade ederek, “Bu tablo, ne ÇOMÜ`ye ne de Çanakkale`ye yakışıyor” dedi. “Kazdağı, Assos, Truva, Çanakkale Boğazı ve Gelibolu yarımadasının ortasında bir `Üniversite Kenti` olmaya karar veren Çanakkale`de; Dünyanın en güzel kentindeyiz” diyerek açıklamasına başlayan Mirici, “Ancak bizler dünyanın en güzel üniversitesinde değiliz. Çalışanların mutsuz, üretimin yetersiz ve uygulamaların hukuksuz olduğu bir üniversitedeyiz. İçinde bulunduğu kentin doğal, sosyal, kültürel ve tarihi özelliklerinden aldığı güçle çok daha iyi konumda olması beklenirken bütün bu olumsuzlukların sonucu olarak, maalesef üniversitemiz aynı yıl kurulan yirmi iki üniversite arasında bile hakettiği yere gelememiştir. Bugün üniversitenin en büyük sorunu çalışanların karşı karşıya kaldığı hukuksuz uygulamalar ve yetkinliğe dayalı olmayan atamalardır. Kadrolarını alamayan isimler, beklenen süreler, yaşanan zorluklar gerçektir ve belgelere dayanmaktadır. Kadrolarını alamayan akademisyenlerin dörtte biri başka üniversitelere gitmek ya da emekli olmak zorunda bırakılmıştır. Bu durumun Yüksek Öğrenim Kurumundan kadro alınamaması ile açıklanamaz” ifadelerini kullandı.
 
“Mobbing alışkanlık haline geldi”
Üniversitedeki baskılara ve mobbing iddialarına değinen Mirici, “Akademik personel alımı akıl almaz hukuksuzluklara sahne olmaktadır. Kriterlere uymayan ilanlar, sınava girilmeden açılan kadrolar, uygunsuz jüriler, anabilim dalı ya da bölüm başkanının haberi olmadan açılan ya da ihtiyaç bildirildiği halde açılmayan kadrolar, üniversitede sistemli bir kayırmacılığın kanıtı olmuştur. Çalışanların özlük haklarının ihlali tamamen yasal bir sorundur, hukuka bağlı kalınarak, hızla düzeltilmelidir. Kadrolarının verilmemesi ve/veya geciktirilmesi yoluyla zarara uğrayan sadece kişiler değildir. Üniversite ve ondan beslenen kurumlar bir bütün olarak zarar görmektedir. Personelin herhangi bir kriter ya da sisteme dayanmayan yer değişiklikleri; bilgiye, yetkinliğe ya da deneyime dayanmayan atamaları, belli olmayan görev tanımları yalnız kişilerin motivasyonlarını kırmakla kalmayıp, üniversitenin bütün işleyişini tehdit etmektedir. Kasıtlı olarak engellenmiş dikey hiyerarşi ve bazı birimlerde hiç yapılmayan akademik kurul toplantıları fikirlerin paylaşılmasına engel olmaktadır. Özellikle personelin yer değiştirmesine ilişkin düzenlemeler ile usulsüz ve dayanaksız soruşturmalar geçtiğimiz dört yıl boyunca rekor düzeyde idari davaya konu olmuş ve yine rekor düzeyde idare aleyhine sonuç elde edilmiştir. Bu katılımcılıktan uzak, yetkinlikle ilgili olmayan ve mobbingi alışkanlık haline getirmiş yönetim anlayışı, sadece kişiler için değil üniversitemizin ve ülkemizin geleceği içinde önemli bir tehdittir” dedi.
 
“Bu orkestradan dünyanın en güzel eserlerini dinleyeceğiz”
Üniversite akademisyenlerini ve dinamiklerini bir orkestraya benzeten Mirici, “Önümüzdeki günlerde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi rektörünü seçiyor. Bizler kendimizi aydın ve sorumlu bireyler olarak tanımlayan ve üniversitenin gelişmesine katkı vereceği açık olarak görünen akademisyenler olarak hep birlikte ve uyum içinde üniversiteyi yönetmeye talibiz. Kendimizi uzun cümlelerle anlatmaya gerek duymayacağımız kadar net bir fotoğraf verdiğimizi düşünüyoruz. Kişisel çıkarları ve kişisel küçük anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak, üniversitenin engellenen işlevlerini geri kazandırmak için çalışmayı vadediyoruz. Yasalara göre suç kabul edilen tutum ve davranışlar dışındaki her türlü farklılığı üniversitenin zenginliği sayacak ve değişimin kaynağı olarak değerlendireceğiz. Üniversite mevzuatında varolan tüm kurulları düzenli olarak toplayarak ve sözde değil özde katılımcı, tartışma kültürüne sahip bir akademiyi yeniden kurmaya kararlıyız. Bütün birimlerin kendi nitelik ve gereklilikleri konusunda söz sahibi olması gerektiğine inanıyoruz. Yetkinliğe dayalı bir atama sisteminin yerleşmesi ile bu orkestradan dünyanın en güzel eserlerini dinleyeceğimizi biliyoruz. Temel sorunların çözümünde uygulanabilir somut ve denenmiş projelerle ilerleyeceğiz. Birimlerin özgün sorunları için ilgilileri ile tartışarak çözüm üretmeyi kurum kültürü olarak benimseyeceğiz” dedi.
 
“Birlikte eğlenecek, birlikte üreteceğiz”
“Yerleşkelerimizin, sadece bilimin güçlü nefesinin değil, kültürün, sanatın ve sporun da hissedileceği alanlar olmasını planlıyoruz” diyen Mirici, açıklamasını “Birlikte eğlenecek, birlikte dinlenecek, birlikte üreteceğiz. Üniversitenin bilimsel bilgi üretmeye devam etmesi ve toplumun sorunlarına çözüm sunabilmesi, ancak yönetimdeki insana /doğaya saygılı,hukukun temel ilkelerine bağlı , birleştirici ve güvenilir bireyler sayesinde mümkün olacaktır. Saygın bir üniversiteyi emekliye ayrılanlar dahil olmak üzere tüm çalışanlarımız, öğrencilerimiz, mezunlarımız ve içinde bulunduğu kentle bütünleşerek, yeniden inşa edeceğiz. İhtiyaç duyduğumuz gücün içimizde olduğuna inanıyoruz” ifadeleri ile tamamladı.
Paylaş