Gelibolu Belediye Başkanı Mustafa Özacar, 24-25 Nisan törenleri sırasında yaptığı konuşması ile büyük alkış aldı. Barışa ve kardeşliğe vurgu yaptığı konuşmasında “Hepimiz aynı anda nefes alıyoruz. Dilimiz, dinimiz ayrı olabilir ama hepimizin gözyaşlarının rengi aynı. Dünya, aslında hepimizin ülkesi. Sizler dünyamızın bir ucundan bugün Gelibolu’ya, bu topraklarda huzur içinde uyuyan atalarınızı anmaya geldiniz. Dün bu topraklarda savaşanların torunları bugün bu topraklarda kardeş oldu. Bu toprakların altındaki atalarınız da, üstündeki sizler de misafirlerimizsiniz, kardeşlerimizsiniz. Önemli olan kardeşçe yaşamak değil mi? Çünkü ölmek kolaydır. Zor olansa yaşamaktır. Ve savaş bazen kolaydır, asıl zor olan barıştır. Bugün sizler ve bizler zor olanı yaptık. O koyda 100 yıl önce karşı karşıyaydık. Bugün bu koyda yanyanayız. O gün Anzac Koyu`nda çarpıştık, bugünse Hamzakoy`da kucaklaştık. Ve 100 yıl sonra bugün, bu sahilde aynı geceyi paylaşıyor, aynı yıldızların altında soluk alıyoruz. Uzak topraklardan gelen konuklarımız, Savaşın iyisi ve barışın kötüsü olmaz. Çünkü barışta oğullar babalarını, savaşta ise babalar oğullarını gömer. Ve orduların savaşından geriye sadece, `gaziler ordusu` ile `yas tutanlar` ordusu kalır. Onun için savaşa, savaş açmalıyız. Büyük önderimiz Atatürk’ün dediği gibi gerekmedikçe savaşı bir cinayet saymalıyız. Onun içindir ki savaşlar bitmelidir. Aksi takdirde insanlığın biteceği bilinmelidir. Sizler `bumerang`ı çok iyi bilirsiniz. İnsan bu dünyada ne yaparsa bumerang gibi kendisine dönecektir. Kavga eken, kin ve nefret biçecektir. Evet savaşı kazananlar kuvvetliler olabilir. Ama barışı kazananlarsa kudretliler olacaktır” ifadelerini kullandı.
Birazdan karanlık, yerini aydınlığa terk edecek. Doğacak güneş hepimizi ısıtsın. Doğacak güneş yolumuzu aydınlatsın. Rüzgar, buradaki kardeşliğimizi ve sevgimizi, denizlerin ve dağların ardına, savaştan başka bir şey bilmeyenlerin kararmış kalplerine taşısın. Gelibolu’dan `kan kokusu` değil, `çiçek ve barış kokusu` yayılsın. Yeryüzünden `Kurşun sesleri` değil, `çocuk sesleri` yükselsin. Savaş zamanlarında doyacağımıza, varsın barış zamanlarında aç kalınsın. Ve siz dostlarımıza seslenmek istiyorum, Bilinsin ki; Savaşın karşısında, her zaman Gelibolu Kalesi gibi dik duracağız. Kim olursa olsun Gelibolu Mevlevihanesi gibi herkese kapımızı açacağız. İki denizi birleştiren Gelibolu gibi bizde her zaman birleşeceğiz. Gelibolu topraklarının altındakileri, Gelibolu toprağının üzerindekiler olarak unutmayacağız. Bir yanda ölen askerleri kahraman olarak, bir evlat olarak gören Mustafa Kemal Atatürk, bir yanda da oğlunun ardından bağrına ateş düşen bir annenin gösterdiği saygı. Bir yanda babalığın yüceliği, bir yanda anneliğin saygınlığı. Ne bizde bir kin, ne sizde bir düşmanlık… Bu toprakların kahramanı ve ülkemizin kurucusu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk gibi `Yurtta Barış, Dünyada Barış` diyoruz ve sizleri hep barışla kucaklıyoruz.
Bu sözlerden sonra konuşmamı bir Avustralya atasözüyle bitirmek istiyorum. O söz şöyledir: `Biz bu zamana ve yere misafiriz. Geçip gidiyoruz. Amacımız, gözlemek, öğrenmek, büyümek, sevmek ve sonra eve geri dönmek` Bir gün ben de eve döneceğim.
Bir gün siz de eve döneceksiniz. Ama şunu bilmenizi isterim: Eve dönmeden önce bu gece sizi gördüğüm için çok mutluyum. Bir gün eve dönüş yolculuğum başladığında bu geceyi hatırlayacağım. Mutlulukla sizi hatırlayacağım.