Parti olarak milletin bütçe hakkına sahip çıkacaklarını belirten CHP İl Başkanı Hamza Karagöz; “Bütçe hakkı demokrasilerde devletin yapacağı harcamaların kapsamı ve büyüklüğüne, bu harcamaların finansmanını sağlamak üzere vatandaşın ne kadar vergi ödeyeceğine milletin kendisinin karar vermesidir. Millet bu hakkını parlamentodaki seçilmiş temsilcileri aracılığıyla “bütçe kanunları” çıkararak kullanır. Bu hak; vergilerin usulüne uygun olarak toplanıp toplanmadığı ile harcamaların kanunlara ve amacına uygun olarak yapılıp yapılmadığının denetlenmesini ve sonuçlarının parlamentoya sunulmasını da gerektirir. “Bütçe Hakkı” egemenliğin millete ait olması ilkesinin doğal bir Parlamentoların “Bütçe Hakkı” iktidarlar tarafından yok sayılır veya kısıtlanırsa demokrasiden, kuvvetler ayrılığından, hak ve özgürlüklerden söz edilemez. 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin ardından kamu mali yönetiminde mali saydamlık, hesap verebilirlik ve denetim konularına ülkemizde özel bir önem verilmiştir. Bu çerçevede, TBMM’nin bütçe hakkını etkin bir şekilde kullanabilmesi için uluslararası standartlara ve Avrupa Birliği normlarına uygun bir yapı kurulması öngörülmüştür. Ancak AKP hükümetleri kamu mali yönetiminde kurallılık, saydamlık ve öngörülebilirlik adına kendi dönemlerinde olanlar da dahil olmak üzere, atılmış adımları birer birer yok etmeye başlamıştır. Bugün ekonominin çapasız kalması ve buna paralel olarak ekonomide ortaya çıkan kırılganlıkların altında iktidarın hesap vermekten ve denetimden kaçınması da önemli bir rol oynamaktadır” dedi.
“TBMM tarafından denetlenemeden yasalaştı”
“Hükümetin, Sayıştay denetimini uluslararası standartlardan uzaklaştıran müdahaleleri daha 2010 yılında başladı” diyen Karagöz; “Sayıştay Kanununun TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında 2010 Aralık ayında AKP Grubu’nun kabul edilen bir önergesiyle Sayıştay’ın (Uluslararası Sayıştaylar Birliği) Denetim Standartlarına uygun performans denetimi yapma. Bunun nedeni Hükümetin, Sayıştay’ın 2010 yılında hazırlayarak TBMM ‘ye sunmaya hazırlandığı altı konudaki performans denetimi raporlarında yer alan, kamu kaynaklarının verimlilik, etkililik ve ekonomiklik ilkelerine uyulmadan savurganca kullanıldığına ve yüksek miktarda kamu zararına neden olunduğuna ilişkin bulguları TBMM’den ve kamuoyundan saklama isteğiydi. Bununla yetinmeyen AKP Hükümeti, daha sonra, 4.7.2012 tarihinde kabul edilen 6353 sayılı Kanunla, bukez mali işlem ve faaliyelerin yasalara uygunluğunun INTOSAI Denetim Standartlarına uygun olarak denetlenmesi olanaksız hale getirildi. Sayıştay yönetimi bu yasayı gerekçe göstererek, kamu idarelerinin 2011 yılı harcamalarına ilişkin denetim sonuçlarını kapsayan 132 adet Sayıştay Raporunu TBMM’ye bunun sonucunda AKP Hükümetinin 2013 yılı Bütçesi ile 2011 yılı Kesin Hesabı Sayıştay Raporları olmadığından TBMM tarafından denetlenemeden yasalaştı” şeklinde konuştu.
“Sayıştay denetiminin önemi yadsınamaz”
Yasama organının işlevini etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütmesinde Sayıştay denetiminin öneminin yadsınamayacağını kaydeden Karagöz şu şekilde konuştu: “Anayasa Mahkemesi CHP’nin açtığı dava sonucunda, anılan yasayı ( 6353 sayılı Kanun ) 27.12.2012 günlü, E.2012/102, K,2012/207 sayılı kararıyle iptal etti. İptal gerekçeleri arasında, “ Yasama organına tanınan bütçe hakkı, sadece bütçenin yapımını değil, bütçenin uygulanmasının denetlenmesini de kapsamaktadır. Sayıştay denetimi, TBMM’ye sunulan Sayıştay Raporuyla sonlanan bir süreci kapsamaktadır. Dolayısıyla yasama organının işlevini etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütmesinde Sayıştay denetiminin önemi yadsınamaz. Öte yandan Sayıştay denetimi, demokratik devlet ilkesinin bir gereği olarak yürütmenin, halka ve yasama organına hesap verme sorumluluğunun işlevselleştirilmesinin en önemli araçlarındandır. TBMM adına kamu idarelerinin gelir, gider ve mallarını denetleyen Sayıştay’ın bu görevini ifa ederken yürütme organından tamamen bağımsız olarak hareket etmesi gerektiği kuşkusuzdur.” ifadeleri de yer aldı. Ancak Sayıştay yönetimi, bu iptal kararına rağmen 132 Sayıştay Raporunu TBMM’ye göndermedi. AKP Grubu bu yıl da, 2012 yılı denetim raporlarını TBMM’ye gönderilmesini önlemek amacı ile yeni bir kanun teklifini Nisan 2013’de TBMM’ye sundu. Ancak başta CHP’nin muhalefeti olmak üzere, diğer muhalefet partileri ile Sayıştay denetçilerinin yasalaşması yönünde bir adım atılamadı. Ancak bu kez de iktidar, TBMM de hiçbir uzlaşma arayışına girmeden kendi çoğunluğuna seçtirdiği Sayıştay üst yönetimini devreye soktu. Sayıştay üst yönetimi Hükümetin arzusu üzerine Genel Uygunluk Bildirimi ile birlikte sunulan Sayıştay Raporlarından TBMM’ye gönderilen 2012 yılı Kesin Hesap KanunTasarısı’nı ilgilendiren yolsuzluk ve usulsüzlüklere ilişkin denetim bulgularını çıkardı. Böylece Parlamentonun sağlıklı denetim hakkı elinden alınmış oldu.”
“Bütçe hakkına sahip çıkacağız”
“Biz CHP olarak, milletin “Bütçe Hakkı” na, 2014 Bütçesinin TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi sürecinde de sahip çıkacağız” diyen Karagöz; “Milletimizin de bizi desteklemesini ve Meclisine emanet ettiği “Bütçe Hakkı”na sahip çıkmasını bekliyoruz. İktidarın bu yetki tecavüzü ve hak gaspını millete duyurmakta sadece bize değil, vergi verenler olarak size de büyük görev düştüğüne inanıyor; en derin saygılarımı sunuyorum” şeklinde konuştu.
“Ön seçim ve atama tüzüğümüzün bir gereğidir”
CHP İl Başkanı Hamza Karagöz, basın açıklamasının ardından partisiyle ilgili sorular yönelten basın mensuplarına cevap verdi. Yerel seçimler başta olmak üzere bir çok konuya açıklık getiren Karagöz, ilk olarak CHP`nin belediye başkanı adayının belirlenmesi için düşünülen meyil yoklaması ile ilgili soruya yanıt verdi. CHP`de hem ön seçimin hem de genel merkez atamasının parti tüzüğünün bir gereği olarak nitelendiren Başkan Karagöz; “Parti olarak yaz aylarında başvuruları aldık. Yani bütün partilerden önce aldık. Hangi ilçe hangi yöntemi istiyorsa bununla ilgili görüşleri genel merkeze ilettik. İlçe başkanlarının taleplerini Ankara`ya bildirdik. İlçeler düzeyinde bu taplerin büyük çoğunlu gerçekleşti. Merkez ile ilgili ise ön seçim talebi ilettik. Tabanın iradesi esastır. Demokrasilerde bu olmazsa olmaz kurallardan biridir. Ancak genel merkez ataması da tüzüğümüzün bir gereğidir. Ön seçimde tüzüğümüzün bir gereğidir. Bunları biz Çanakkale`de bekliyoruz. Ama örgüt olarak biz seçimlere hazırlıklıyız. Diğer partiler adaylarını açıklamış olabilir, CHP şu anda sandık görevlileri dahil eğitimini tamamlamak üzeredir. Adayımız belli olduktan sonra ev ev girmediğimiz nokta kalmayacak. Bu konuda genel merkezimizin vereceği karar il örgütümüzü de bağlar. Biz taleplerimizi iletiriz, genel merkezin vereceği karara da uyar ve yolumuza devam ederiz. Çanakkale`de çağdaş belediyecilik bayrağını taşımak ve daha ileriye götürmek için yolumuza devam edeceğiz” dedi.
“Parti açısından bir zaafiyet yaratmaz”
CHP`de belediye başkan adayının geç açıklanmasının parti açısından bir zaafiyet yaratmayacağına dikkat çeken Karagöz; “CHP olarak 68 yılından beri 84-89 seçimleri hariç yerel yönetimdeyiz. Çanakkale halkı, çağdaş halkçı belediyeciliğin ne olduğunu biliyor. Bu anlamda adayımızın geç açıklanması, rakiplerimize bir avantaj sağlamaz. Çünkü, CHP seçimlere çok hazırlıklıdır. Bu bir yarıştır, herkes umut eder ama kimse umutlanmasın. Çanakkale, CHP`nin kalesi olmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.
“Aradaki fark 10 puandan aşağı değil”
Yerel seçimler öncesi kamuoyuna açıklanan anketlerde AKP ile CHP arasındaki oranların birbirine yakınlığı ile ilgili soruya da cevap veren Karagöz, anketlerde çıkan oranların doğru olmadığını dile getirerek şu şekilde konuştu: “Çanakkale`de CHP ile AKP arasında bir puan olduğuna inanmıyorum. Kesinlikle bu doğru değil. Bizim elimizde de anketler var. Aradaki fark 10 puandan aşağı değil. Tabii bu bize bir rehavet falan getirmiyor. CHP olarak girmediğimiz yer kalmayacak. Rakibimizin adayının şu ya da bu kişi olması CHP açısından çalışmalarıyla ilgili bir engel teşkil etmez. Tam tersine çalışmalar konusunda bir kararlılık getirir.”
“Seçimleri açık ara farkla alacağız”
Kepez Belde Örgütü`nün görevden alınmasıyla ilgili sürece de değinen Başkan Karagöz; “Bu parti içi bir olaydır. Partimizin kuralları içerisinde merkez ilçenin bir tasarrufudur. Bu tasarruf doğrudur. Bu CHP içinde bir zaafiyet yaratmaz. Örgütler yenilenir ve yenilenen örgüt üyelerinin tecrübelerinden faydalanılır. Küslükler olmaz. Kepez`de de aynı Çanakkale`de gibi biz seçimleri açık ara farkla alacağız” dedi.
“Rektörün çok taraflı davranmaması gerekiyor”
Kentte göreve başladığı günden beri siyasetin içerisinde olan ÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner`in bazı uygulamalarını da eleştiren Başkan Karagöz; “Sayın rektörümüz göreve geldiğinden beri siyasetin içinde yer alıyor. Yani her konuda görüş bildiriyor. Görüş bildirmesi de demokrasilerde normaldir. Ama üniversiteyi ileri götürmeyi gerektiren çalışmalar yaparsa kendi daha kazançlı çıkar. Elbetteki yerel yönetimlerle üniversitelerin uyum içerisinde çalışması kentte bir yarar sağlar. Kargaşanın ve çekişmenin kimseye yararı olmaz. Nitekim, son mecliste yeni yapılan tıp fakültesine kanser tedavileri için alet alımıyla ilgili 400 bin TL`lik bir karar çıktı. Üniversite ile hem yerel yönetimin hem de Çanakkale halkının arasında bir sorun yok. Kişiler arasında sorunlar olabilir, bunlar da süreç içerisinde kimin haklı haksız olduğu kamuoyunca gözlenir. Sayın rektörümüzden de çok taraflı davranmaması gerektiğini düşünüyoruz. İşten çıkarılmalar ve bir bilim adamının ölümüyle ilgili olaylar yaşandı. Bu olaylar üniversiteye yakışmıyor. Bu anlamda sayın rektörün de bir bilim adamı olarak üniversitesini daha ileriye götürücü adımlar atılması konusunda bizde yanında oluruz. Esas olan görevini yapmaktır diye düşünüyorum” dedi.
“Utanç vericidir”
Gezi Parkı eylemlerine katıldığı gerekçesiyle 13. yaşındaki B.T. İ. hakkında dava açılmasının utanç verici olduğunun altını çizen Karagöz şu şekilde konuştu: “AKP, ilk başa geldiği zaman 3 ‘Y’ ile geldi. AKP iktidarı yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları kaldıracağım dedi. Yasakların ana hedefi dokunulmazlıklardı.Bu dokunulmazlıklara bir türlü dokunulamadı. Yolsuzluklar derseniz, ben bir şey söylemeyeyim ve günlük gazetelerin sayfalarına bakın. Neler oluyor görürsünüz. Yoksulluklar derseniz, işini kaybedenler başta olmak üzere bir çok kişi işsiz. İşsizlik oranı belli. Bu dediklerimi artırarak AKP yoluna devam ediyor. 13 yaşındaki bir çocuğun gezi olaylarından dolayı yargılanması utanç vericidir. Bir hukuk devletinde olmaması gereken bir olaydır. Ama unutmayın, bu ülkede 18 yaşındaki insanlar bile asıldı. Bunları biz ortadan kaldırmalıyız. Çağdaş uygarlık yolunda ilerlediğimiz ve ülkemizi o hedeflere doğru yönlendirdiğimiz ve hepimizin ortak amacı olan bu amaca ulaşmak için beraber mücadele edeceğiz. Yasaklar kimseye yarar sağlamamıştır. Demokrasilerde yaşanan herşey halkın gözü önünde geliştiği için demokrasilerde hiç bir kötülük olmaz. Ne yaşanırsa kapalı toplumlarda yaşanıyor. Bu anlamda bir an önce iktidarında bu uygulamalarından vazgeçmesini diliyoruz.”