“Duvarın ortasında koyu pembe granit üzerinde heykeltıraş Hüseyin Gezer imzalı bir bronz Atatürk büstü yer almaktadır” diyen Perinçek, “Alt bölümde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyaca ünlü aşağıdaki veciz sözleri altın harflerle kazılı:
`Bu yurdun toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır` Bilindiği gibi Çanakkale’de Gelibolu Yarımadası’nda Anıt yakınında Atamızın Çanakkale`de Türklere karşı savaşan ve hayatını kaybeden tüm askerler için sarf ettiği anlamlı cümleler 1934 yılında Atamız tarafından kaleme alınmış bir tablet olarak anıt yakınında yer almıştır” şeklinde konuştu.
Avustralyalı annenin duygulandıran cevabı
Atatürk`ün ANZAK analarına yönelik mektubuna ise cevap gecikmediğini ve Avustralyalı bir annenin aynı duygusallık ile Atatürk`e cevap verdiğini ifade eden Perinçek, Avustralyalı bir annenin “Gelibolu toraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi. Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla...” şeklindeki sözlerini de hatırlattı.
Peki ya o heykel?
“Avustralya Savaş Müzesinde bulunan `Tahliye` adındaki heykelin, 89 yıl sonra hâlâ koleksiyonda yer alması tarih araştırmacılarının da tepkisini çekti”
diyen Perinçek, “18 Mart günü bazı ulusal ve yerel gazetelerde Avustralya başkenti Camberra şehrinde bulunan Avustralya Savaş Anıtı Müzesi koleksiyonunda yer alan haberlerde, ‘Tahliye’ adındaki heykelin, `89 yıl sonra hâlâ koleksiyonda yer alması tarih araştırmacılarının da tepkisini çekti` konusu işlendi. Heykelde, bir Anzak askeri bir silah arabasına yaslanıyor, ayaklarının altına aldığı ise Türk bayrağı gösteriliyor.
Müzeye ait internet sitesinde de fotoğraf ve bilgileri yer alan heykelin Wallace Anderson tarafından 1925 yılında kilden yapıldığı, 1926 yılında alçıya döküldüğü ve 1927’de Melbourne’de bronz döküm olarak yenilendiği belirtiliyor. Avustralya Savaş Anıtı Müzesi tarafından satın alınarak koleksiyona dahil edilen heykel, internet sitesinde yer alan bilgilere göre 82 santimetre yüksekliğinde.
Muhakkak ki bu heykelin hala Avustralya`da müzede olması Türkiye açısından hoş karşılanacak bir durum değildir. Ancak, 1927 yılında Savaş Anıtı Müzesi tarafından ısmarlanarak müzeye konulan bir heykelden söz etmektense, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’lü yıllarda dile getirdiği dünyaca ünlü veciz sözlerini hatırlamamız daha uygun olacaktır. Atamız ülkemize savaş açan, Çanakkale kapılarına dayanan ülkelerin ölen askerleri için `Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz` diyerek ne kadar yüce bir lider olduğunu göstermiş düşmanlarını affetmekle kalmamış, onları onurlandırmıştır. Atamız `Yurtta Sulh Cihanda Sulh` sözüyle Türkiye’nin komşuları ve diğer ülkelerle barış içinde yaşamasının yollarını açmıştır. Bu Mustafa Kemal Atatürk`ün en beğenilen sözlerinden birisi olmuştur. Öyle ki dış politikamızın temel ilkesi bu cümleyle özetlenmiştir.
Çatışmalardan yetmiş yıl sonra, Avustralya ve Yeni Zelanda birliklerinin çıkarma yaptığı yer Türk Hükümeti tarafından `Anzak Koyu` olarak tanınmıştır. Avustralya Hükümeti de bu jeste karşılık olarak Canberra da Anzak Bulvarında Atatürk Anıtı `nın yapımını gerçekleştirmiştir.
Ardından 2002 yılında Avustralya da Albany Kenti liman girişine Atatürk Girişi (Atatürk Entrance) adı verilmiş ve bu limanı tepeden gören bir noktaya Atatürk heykeli dikilmiştir.
Bunlar gerçekleşirken bizim 1927 de yapılan bir heykeli neden göstererek tatsız geçmişi hatırlatmak yerine politik yaklaşımla konuyu hükümetler seviyesinde görüşüp çözmemiz, daha uygun olacaktır. 1934, 1985 ve 2002 de bu yöntemi uygulayarak her iki ülke, Türkiye de Avustralya da kazandı. 1927 tarihinde yapılan bir heykel için bu neden olmasın.
Bir derdin acısını çoğaltmak, yaraya dokunmak, yarasını deşmek yerine `Yaraya Merhem Olmak` yolunu seçmeliyiz.