“Altıncılar eğitimli yamyamlar”

LeMan çizerleri ve LeMan bünyesinde çıkarılan Yeni Harman Dergisi yazarlarından Mesut Ata, Doğan Pehlevan ve Erhan Candan Kazdağları’nda yaşanan talana duyarsız kalmayarak, yerinde incelemelerde bulunmak üzere yöredeki köylere ziyarette bulundu.

462
Kazdağları’nda yaşanan çevresel trajedi yanında köylülere siyanürün zararsız taraflarını göstermek adına altıncıların dağıttığı karikatür kitapçıklarını ti’ye alan çizerler, bölgede daha güçlü bir mücadele göstermek gereğinin altını çizerek önümüzdeki süreçte altıncıların siyanür broşürlerine karşı atak yapıp, anti siyanür broşürleri hazırlayıp köylülere tek tek dağıtmayı planlıyorlar.
 
OLAY: Kazdağları ile ilgili altın şirketlerinin bölgedeki köylüleri etkilemek amacıyla ölümcül siyanürlerin faydalarını anlattığı çizgi ve karikatürlerden oluşan kitapçığa sanatçı tepkisi gösterdiniz, bu sizde nasıl bir his uyandırdı?
 
Mesut Ata: Bizi harekete geçiren buydu. Çizginin namusu vardır, her işin namusu vardır. Sanatçı duyarlılığı olan biri bu işe alet olamaz. Onun üzerine harekete geçtik. Kalkıp buraya geldik.
 
OLAY: Yörede hangi köyleri gezdiniz, köylülerin tepkisi nasıl oldu, izlenimleriniz neler?
Başol Özyayla: Söğütalan, Halilağa, Murathan, Kirazlı köyleri ve yol güzergahındaki noktalara uğradık.
 
Erhan Candan: Köylüler ilk önce içlerine girince bir gerildiler. Kim bunlar? diye. Bizden önce çaycı köyde fotokopileri dağıtmış. Bizi altıncı mı zannettiler ne? Leman’dan geliyoruz deyince ortam sonra bir rahatladı. İçtenlikle anlattılar. Ben genelde doğal bir ortama, bir köye gittiğimde o yere ait bir şey yemek, içmek, tatmak isterim. Deresinden bir balık, ağacından bir meyve. Burada maalesef o olmadı. Derede kurbağa bile yaşamıyordu. Ama enteresan bir şey vardı. Yeni harman Dergisi için köylülerle röportaj yapmak istediğimizde bize: “Siz mizah dergisi olduğunuz için röportaj yapmayı kabul ediyoruz. Biz basına güvenmiyoruz” gibi bir yaklaşımda bulundular.
 
OLAY: Çanakkale’deki altıncılara karşı oluşturulan sivil örgütlenmeyi, direnişi nasıl buluyorsunuz?
Mesut Ata: Biz daha önce de çevre ile ilgili konularda birçok ilde bulunduk. Sinop’ta nükleerle ilgili, Akkuyu’da keza. Oralarda daha güçlü bir STK var. Ama burada örgütlenmenin zayıf olduğunu gördük. Oralarda büyük şehirlerden daha fazla destek vardı. Birtek Muratlı Köyü’nde toprak alıp orada yaşayan bir grup ekolojistin yanına uğradık. Kendi hazırladıkları doğal ürünleri tüketiyorlardı. Belki de dışarıdan gelenler, buradakilerden daha fazla toprağın, suyun, havanın kıymetini biliyor. Onun dışında gözlemlediğim kadarıyla gençler çok farkında değil, yaşlılar biraz daha duyarlı gibi.
 
Erhan Candan: Ben burada halkın çok bilinçsiz olduğunu düşünmüyorum. Köylüler de en azından birileri geliyor, bir tekliflerde bulunuyor, ama işin içinde ne var durumunda yaklaşıyor. Bir şeylerin farkındalar, algılamışlar. Ama temkinliler, biz gittiğimizde bize bizim yanımızda gibi davrananların çocuklarının altıncıların iş yerinde çalıştığını öğrendik. Elbette bunu söylemediler, çünkü onlar da yaptıklarının yanlış olduğunu biliyor ve bu yüzden gizleme gereği duyuyor.
 
OLAY: Çanakkale’de örgütlenme zayıf dediniz, köylüye yaklaşım nasıl?
Mesut Ata: Politik söylemler değil, köylünün anlayacağı dilden diyaloglar geliştirilmeli diye düşünüyorum. Orada maden şirketlerinin çalışmalarına karşı çıkan gücün dış destekli olduğu düşünülüyor. Oysa ki altın şirketleri yabancı destekli. Oraya gidip daha fazla hava solumak, daha iyi diyaloglar geliştirmek, daha çok anlatmak gerek. Sömürünün yerlisi yabancısı olmaz.
 
Başol Özyayla: Kazdağlarına daha fazla ilgiyi çekmek lazım. Biz biliyoruz ki iyi insanlar doğru insanlarla bir tarafta, diğerleri ise öbür tarafta.
 
OLAY: Altın firmalarının hamlelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Belli bir kamuoyu yaratıp, etki mekanizmasını artırmayı mı düşünüyorlar? Halk altın firmalarının çekici tekliflerine direnebilecek mi? Yoksa gelecek nesillere bu değerleri bırakmak için savaşacak mı sizin öngörünüz nedir?
Mesut Ata: İlk hamle onlardan geldi.
 
Doğan Pehlevan: Altıncılar sivil toplum kuruluşlarından daha atak. Bir gün herkes direnişten vazgeçse de onlar asla vazgeçmeyecek. Bu taraf bırakır da mücadeleyi, o taraf bırakmaz. Adamlar idmanlı
 
Mesut Ata: Çok zor, ama her yerde bilge şansı vardır, yalan çok çabuk herkese ulaşır, hakikatse yavaş ilerler. Köylü ben günü kurtarayım, en azından bir 10 sene rahat yaşayayım, geçineyim diye düşünürse çocuğuna, torununa bir parça toprak bile bırakamaz. Birilerinin doğruları daha çok anlatması, bilinmeyenlerin duyurulması gerek. Bunun için de her meslekten duyarlılığı olan herkes üzerine düşeni yapmalı. Mesela Tabipler Odası, çeşitli STK’lar, basın, biz de kendi cephemizden destek verelim. Mizah dergileri çok güçlüdür. Hem dalga geçer, hem ironi yapar. Etkileme mekanizması daha başkadır. Mesela Bergamalıların siyanürlü altın kampanyasında gösterilere katılanlardan biri vardı. Hep önde yürür, çıplak ve kilolu gövdesiyle, üniforma haline getirdiği, kalın mavi çizgili pijama altlığıyla dikkati çekerdi. Kendi adından çok, çizgi roman kahramanı Obeliks (Hopdediks) adıyla anılırdı. Altıncılar onu satın almak için çok uğraştılar. Sonra oğlu çıktı, babam kandırıldı dedi. Akabinde torunu siyanürlü havuzda yüzdü ve kanserden öldü. Bilinmeyenler halka daha çok anlatılmalı. Halk siyanürün zararları konusunda ve çevrenin tahribatı konusunda daha fazla bilgi sahibi olmalı.
 
Erhan Candan: Adamlar eğitimli yamyam. Afrikayı bile talan edip gelmişler. Bir zamanlar sigaranın sağlığa zarar vermediği ile ilgili de adam çıkıp reklam yapmıştı ya, al o hesap.
 
Başol Özyayla: Siyanürün tatlı olduğunu anlatan karikatür kitapçığı çıkarmışlar. Buna kargalar bile güler. Tam bir komedi.
 
OLAY: Bundan sonra mücadeleye destek vermeye devam edeceğiz dediniz, diğer adımlar neler?
Mesut Ata: Mücadelenin sonu ne olacak diye düşünmeden inandığınız şey için savaş vermelisiniz. Bir söz vardır. Bir kötülük gördüyseniz elinizle düzeltiniz, elinizle düzeltemezseniz, dilinizle düzeltiniz, dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle ediniz diye. Biz bunu yapacağız. Onların dağıttığı siyanürün tatlı tarafları ile ilgili komedi kitapçıklarına karşı biz de anti kitapçık hazırlayıp dağıtacağız.
 
Erhan Candan: Bizim zaten ömrümüz çirkinliklerden kaçmakla geçiyor. Çevremiz mahvedilmiş. İstanbul’da yaşıyoruz. Bugün alışveriş merkezinden değil, doğal bir ortamdan zevk alan herkesin bu mücadelenin içinde yer alması gerekir.
 
OLAY: Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler, önümüzdeki süreçte yine sizi Çanakkale’de göreceğiz o zaman.
Çizerler: Biz teşekkür ederiz.
Paylaş