“15-16 Haziran Direnişi’nin bugünün Gezi’sidir...”

15-16 Haziran Direnişi`nin yıldönümünde, DİSK Genel-İş Çanakkale Şube Başkanı Erdin Uslan gazetemiz Çanakkale OLAY`a özel açıklamalarda bulundu. 15-16 Haziran Direnişi`nin bir yönüyle Gezi Direnişi`ne benzediğini ifade eden Uslan; “O dönemde yükselen hareketle birlikte, beraberce her şeyin yapılabileceğine inanan insanlar topluluğu, bir anda, 100`er kişilik, 500`er kişilik, 1000 kişilik derken, 100-150 bin kişilik bir orduya dönüşüp, Marmara Bölgesi`nde çeşitli illerden bir araya gelip, 15-16 Haziran olayları olarak adlandırılan toplumsal bir mücadele haline dönüşmüştür. Özüne baktığınız zaman Gezi ile arasında çok büyük bir benzerlik vardır. Kimsenin önceden göremediği bir patlama şekline dönüşmüştür. 15-16 Haziran`ın günümüz yansıması Gezi`dir” diye belirti.

613
DİSK`in kapatılmak istenmesine karşı 15-16 Haziran 1970 tarihinde başlayan ve Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük işçi direnişine dönüşen büyük mücadelenin yıldönümünde, DİSK tarafından Bursa`da yürüyüş düzenlendi. DİSK Genel-İş Çanakkale Şube Başkanı Erdinç Uslan da, 15-16 Haziran Direnişi`nin önemini gazetemiz Çanakkale OLAY`a yaptığı ‘özel’ açıklamalarla değerlendirdi. 15-16 Haziran Direnişi`nin Türkiye`de yaşayan herkes tarafından iyi bilinmesi gerektiğini ifade eden Uslan; “1970`te yaşanmış olan olayların günümüzde de işçi sınıfına örnek olmasını umut ederek, o günlerin neden yaşandığını, nasıl yaşandığını bilmeyenlerin de bilmesi gerektiğini düşünüyorum. 1968 döneminde dünya üzerinde etkili olan, kapitalizme karşı ayaklanmayla başlayan bir gençlik hareketi olarak adlandırılan 68 hareketinin Türkiye`deki yansıması da denebilir. Ama işin özünde dönemin DİSK`in kurulması, DİSK`e bağlı sendikaların ulusal mücadeleye dönüşecek şekle getirdiği, işçi sınıfının hak mücadelesi ve başarıların elde edilmesi, DİSK`in işçi sendikaları arasında öne çıkmasını sağlayan bir süreç. 70`li yılların başında DİSK`in tasfiyesine kadar giden bir kanun tasarısı hazırlıyorlar. Bu da o dönemin CHP`li bazı milletvekilleri tarafından hazırlanan bir kanun tasarısı. Çok ilginçtir ki 70`lerin sonunda DİSK`in genel başkanı olacak olan Abdullah Baştürk de bunların içerisinde. 1970 yılının 17 Haziran tarihine DİSK bir eylem çağrısı yapıyor. Amacı ise; bu tasfiye kararına karşı durmak ve ulusal anlamda ses getirici bir eylemde bulunmaktı. Fakat 17 Haziran`ı beklemeden çok garip bir şekilde, hızlı bir şekilde DİSK`in örgütlü olduğu işyerlerindeki işçiler arasında yayıldı” diye belirti. “15- 16 Haziran yol gösterici olmuştur” 15-16 Haziran döneminde gerçekleşen direnişin, sınıf mücadelesi açısından bugüne benzemediğini belirten Uslan; “1980 darbesinden sonra günümüzde artık sendikacılık anlamında masaya yumruğunu vurabilecek, ya da bunu bir ideolojik mücadeleye, bir sınıf mücadelesine dönüştürebilecek anlayışının çok büyük darbeler aldığını söyleyebiliriz. O dönemde yükselen hareketle birlikte, beraberce her şeyin yapılabileceğine inanan insanlar topluluğu, bir anda, 100`er kişilik, 500`er kişilik, 1000 kişilik derken, 100-150 bin kişilik bir orduya dönüşüp, Marmara Bölgesi`nde çeşitli illerden bir araya gelip, 15-16 Haziran olayları olarak adlandırılan toplumsal bir mücadele haline dönüşmüştür. Günümüze bakıyorsunuz, gezi olaylarında yaşanan dışa vurum gibi 1970`te de bir dışa vurum yaşandığını görüyorsunuz. İşçi sınıfı bu 15-16 Haziran Direnişinden sonra ne kazanımlar elde etmiştir? Ne olmuştur? O mücadele verilmiştir de iyi mi olmuştur? Bugüne yansıması nasıl olmuştur? Bunlar zaman zaman tartışılan konular. Bugün bile üzerinden 45 sene geçmiş olmasına rağmen, o hareketin varlığını bile bilmek, çeşitli zamanlarda işçilerin hakları için mücadele eden kişilere ve işçilere ciddi anlamda yol gösterici olmuştur” dedi. “Yaşatılması gereken bir tarih; 15-16 Haziran” “15-16 Haziran Direnişi`nin Gezi Direnişi`yle de benzerlik taşıdığını ifade eden Uslan; “DİSK`in kapatılmasına karşı başlatılan bir eylem kararlılığı içerisinde, insanlar tepkilerini dışarı vurarak, bir anda kimsenin anlayamayacağı boyutlara taşımıştır. Özüne baktığınız zaman Gezi ile arasında çok büyük bir benzerlik vardır. Kimsenin önceden göremediği bir patlama şekline dönüşmüştür. 15-16 Haziran`ın günümüz yansıması Gezi`dir. Bütün işyerlerinde iş bırakmıştır işçiler. Gebze`de, Kocaeli`nde, Sakarya`da, Bursa Gemlik`te yürüyüş başlatmışlardır İstanbul`a doğru. Örneğin 16 Haziran akşamında Kadıköy`de 500 bin üzerinde insan toplandığı söylenir. Geri adım atılmıştır, o yasa tasarısı değiştirilmiştir, bir takım kazanımlar olmuştur. Bizim tarihimizde önemli bir yerde olduğuna inandığım bir mücadeledir. Fakat o dönemi yaşayanlar, o dönemden tecrübeye sahip olanlar, bugün hala benzer tepkilerin verilebileceğini ummaktadır bu ülkede. Gariplik de burada başlıyor. Neden 1970 ruhunu yeniden doğuramıyoruz? Neden 70`teki mücadele ruhu bugün insanlarda yok? Sorgulanması gereken çok şey var. Çünkü ne zaman kendilerine dokunan bir sıkıntı olursa, o zaman insanlar bir duruş göstermeleri gerektiğine inanarak, kendilerini dışarı atabiliyor. Örneğin Soma`daki gibi. 1980 sonrasında özellikle sağ iktidarlarla yönetilen bir ülkede, korku imparatorluğunun kurulduğu bir ülkede, insanların gelecek kaygılarının olduğu, kendileri dışında çocuklarının geleceğinin de kaygısında olduğu için mücadelen geri durabiliyor. 1970`te insanların verdiği mücadele onurlu bir mücadeledir. 15-16 Haziran unutulmaması gereken, yaşatılması gereken bir tarihtir” diye belirtti. “Metal direnişi toplumsal harekete dönüşememiştir” Geçtiğimiz ay Bursa`da Renault Fabrikası`nda başlayan, daha sonra birçok fabrikaya yayılan metal işçilerinin direnişini de değerlendiren Uslan, metal sektöründe yaşanan direnişin işçi sınıfının gücünün görmesi açısından önemli olduğunu, fakat direnişin kendini dışa kapatmasından dolayı 15-16 Haziran Direnişi`ne benzemediğini belirtti. Uslan; “15-16 Haziran`da mücadele eden işçiler dönemin iktidarının yapmak istediklerine karşı bir hareket gösterdiler. Metal sektöründe yaşanan direniş öyle değil. Bursa`daki, İzmit`te, Sakarya`daki otomotiv sektöründe yaşanan, mevcut sendikadan memnun olmayan işçilerin, sendikayı değiştirmek isteme talepleri, mevcut sendikaları tarafından bir takım haklarının aranmamasına karşı başlattıkları bir direniştir. İşçiler dışarısına kendilerini kapadılar. Dışarıdan hiç kimsenin, oraya gidip destek amaçlı bile olsa gelmelerini istemediler. Bu bizim kendi mücadelemizdir dediler. En son otomotiv sektöründe yaşanan birliktelik gücü ortaya koyulduğunda, ‘beraber olabilirsek kazanabiliriz’e örnek verebileceğimiz çok güzel bir mücadeledir. Bu açıdan bakıyorum metal direnişine. Ama bir toplumsal hareket değildir o. Toplumsal harekete dönüşmemiştir. Biri içine kapanık bir hareket, biri herkese açık bir hareket. Dolayısıyla 15-16 Haziran direnişiyle metal direnişi arasında çok büyük bir fark var” dedi. (Tekin Bozkurt)
Paylaş