Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Denetleme Kurulu Başkanı ve Orman Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı Salih Sönmezışık, Çanakkale’nin tek içme ve su kaynağı Atikhisar Su Havzası’nda yapılmak istenen siyanürlü altın madenciliği sahasında dernek olarak yapılan çalışmaların raporunu düzenlenen basın açıklaması ile sundu. Truva Atı önünde yapılan açıklamaya Belediye Başkan Yardımcıları Rebiye Ünüvar ve İrfan Mutluay ile çok sayıda sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar katıldı. Vahşi madenciliğin en son örneğinin Kirazlı`da yaşanmakta olduğunu belirten Sönmezışık, Kanada kökenli Alamos Gold şirketi, Çanakkale`nin tek içme ve kullanma suyu olan Atikhisar Barajı’nın su toplama havzasında orman alanını, Danıştay kararını beklemeden ve Gayri Sıhhi Müessese Belgesi almadan tıraşlayarak kestiğini belirtti. Sönmezışık, 1924 yılında kurulmuş, Cumhuriyetle yaşıt olan derneğin, olayın yerinde incelenmesi amacı ile içinde kendisinin de bulunduğu bir heyetle maden sahasında ve büroda 3 gün yapılan çalışma sonucunda rapor hazırlandığını belirtti. Raporda yer alan tespitleri aktaran Sönmezışık, Kirazlı maden sahasında 209 hektar ormanın sıyrılarak orman ekosistemini tamamen yok edildiğini ifade eden Sönmezışık; “Böyle bir orman alanının madencilik faaliyetine tahsis edilmesi geçmişte verilen yargı kararlarına göre suçtur” dedi. Proje sahasının yüzde 97’sinin orman olduğunun altını çizen Sönmezışık, bu ormanlarda 7 tanesinin endemik olmak üzere 283 tür bitkinin bulunduğunu ve alanın tamamının tıraşlandığı için o bitkilerin sahadan silindiği gerçeğinin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini ifade etti. Proje sahası, devlete ait Amenajmanın (Orman Kaynakları Yönetim) planlarında, Muhafaza Ormanı (Erozyon önleme sahası) olarak belirlendiğini söyleyen Sönmezışık, bu gerçeğin gerek ÇED ve gerekse yargı süreçlerinde gizlendiğini ve yaratacağı sonuçların örtbas edildiğini ifade etti. ÇED Raporunda, kesilecek ağaç sayısının 45.650 olarak belirtilirken, heyetin resmi kayıtlara dayanarak yaptığı inceleme sonucu kesilen ağaç sayısının 347.815 adet olduğu tespit edildiğini ifade eden Sönmezışık; “Özetle, Kirazlı`da ahlaki değerler göz ardı edilerek, ihanet ve ihmalin egemen olduğu bir cinayet işlenmiştir” dedi.
Vahşi madenciliğin en son örneği Kirazlı`da yaşandı”
Ulus ötesi şirketlerin gerçekleştirdiği vahşi madenciliğin en son örneğinin Kirazlı`da yaşandığını belirten Söznmezışık; “Kanada kökenli Alamos Gold şirketi, Çanakkale`nin tek içme ve kullanma suyu olan Atikhisar Barajının su toplama havzasında, Kirazlı Köyü, Balaban mevkiindeki altın ve gümüş işletme sahasındaki orman alanını, Danıştay kararını beklemeden ve Gayri Sıhhi Müessese Belgesi almadan tıraşlayarak kesmiştir. Çok büyük bir orman alanının yasalara aykırı biçimde yok edilmesi, toplumda büyük tepkiler yaratmıştır. Bu süreçte en çok sorgulanan konu ise, sahada kesilen ağaç sayısı olmuştur. Tema Vakfı tarafından 195.000 olarak belirlenen bu sayı, ÇED Raporunda 45.650 adet olarak belirtilmesine karşın ilgili bakanlıkça 14.300 olarak deklare edilmiştir. Yapılan bu spekülasyonlardan ormancılık kamuoyu da rahatsız olmuştur. Aslında, ormancılık meslek disiplini için ağaç sayısından öte var olan orman ekosisteminin bozulması veya tamamen ortadan kaldırılması önem arz etmektedir. Ancak bu konuda yapılan spekülasyonlara son vermek, kamuoyuna doğruları aktarmak amacı ile, 1924 yılında kurulmuş, Cumhuriyetle yaşıt olan derneğimiz, olayın yerinde incelenmesi amacı ile, içinde benim de bulunduğum bir heyet oluşturmuştur. Çanakkale`de 17 Eylül`de toplanan heyetimiz, maden sahasında ve büroda 3 gün çalışma yapmıştır. Hazırlanan rapor sonucu yapılan tespitlerimiz aşağıda belirtilmiştir” dedi.
“209 hektar orman sıyrılarak orman ekosistemi tamamen yok edilmiştir”
Rapor sonucunda yer alan tespitleri sıralayan Sönmezışık; “AIHM ve ülkemiz mahkemelerinin "altın işletmeciliğinin insan ve çevre sağlığına zarar verdiği için kamu yararı taşımadığına ilişkin" kararları vardır. Buna karşın TC Anayasa Mahkemesin’in "Ormanların Üstün Kamu Yararı" taşıdığına ilişkin birçok kararı vardır. Kirazlı maden sahasında 209 hektar orman sıyrılarak (Binlerce yılda oluşan, çok değerli bu humuslu toprağın nereye kaçırıldığı belli değil) orman ekosistemi tamamen yok edilmiştir. Böyle bir orman alanının madencilik faaliyetine tahsis edilmesi geçmişte verilen yargı kararlarına göre suçtur” dedi.
“Buraları hakkında orman idaresinin olaya el koyması gerekmektedir”
ÇED dosyası için yalnızca Çanakkale Müdürlüğü’nün görüşü alındığı, diğer müdürlüklerin görüşünün alınmadığını ifade eden Sönmezışık; “Kanada kökenli şirket ilk aşamada 342 hektarlık ruhsat sahası içinden 26 hektarlık bir alan için Halloysit Madeni izni alarak yapacağı kimyasal uygulamaları gizlemiştir. Daha sonra kapasite artırımına giderek tüm saha için kimyasal işletmesini meşrulaştırmıştır. Proje sahası, 3 ayrı Orman İşletme Müdürlüklerinin (Çan, Bayramiç ve Çanakkale) sınırları içine girmektedir. Ancak ÇED dosyası için yalnızca Çanakkale Müdürlüğü’nün görüşü alınmıştır. Diğer müdürlüklerin görüşünün alınmaması ÇED dosyası için eksikliktir. Maden sahasında, yapılması gerekli yollar, enerji iletim hatları, depolanma alanları, su temin etme alanları ve hatlarının ÇED Raporunda hiç gösterilmediği ve bu faaliyetlerin ÇED ve ruhsat alanı dışında genişletildiği tespit edilmiştir. Bu alanlar nedeniyle oluşacak orman kayıpları hesaplamalarda göz önüne alınmamıştır. Buraları hakkında orman idaresinin olaya el koyması gerekmektedir” dedi.
“Siyanür Çanakkale`de başta insanlar olmak üzere tüm canlılar için büyük bir risk oluşturmaktadır”
Altın üretimi sürecinde alanda 18.900 ton siyanür kullanılacağı ifade edildiğini belirten Sönmezışık; “Bu durum Çanakkale`de başta insanlar olmak üzere tüm canlılar için büyük bir risk oluşturmaktadır. Çünkü Çanakkale, deprem üretme potansiyeline sahip diri faylar üzerinde yer almaktadır. Kaldı ki proje sahasında bulunan Topalkaya, Kabakoz, Gökbüvet, Bent, Nur Kayası dereleri bir yandan, Hacıkırı, Koyunsuyu, Balıklı ve Armutçuk dereleri diğer yandan Kocaçay`a ulaşmakta, Kocaçay da Atikhisar Barajı’nı beslemektedir. Bu ise, üretim aşamasında açığa çıkan ağır metallerin Atikhisar Barajı’nın kullanılamaz hale gelebileceğini göstermektedir. Proje sahasının yüzde 97’si ormandır. Bu ormanlarda 7 tanesi endemik olmak üzere 283 tür bitkinin bulunduğu ve alanın tamamının tıraşlandığı için o bitkilerin sahadan silindiği gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır” dedi.
“Maden sahası erozyonu önleme sahası olarak belirtilmiştir”
Maden sahasının erozyonu önleme sahası olarak belirtildiğinin altını çizen Sönmezışık; “Maden alanından ağaçlar kesildiği için, onların yarattığı fonksiyonlar da kesilmiş, yok edilmiştir. Bu bağlamda alanda 59.650 ton karbon birikimi kaybolmuştur. Yanı sıra, her yıl üretilen 1.391 ton oksijen de kaybolmuş ve bir daha üretilmeyecektir. En önemlisi: Proje sahası, devlete ait Amenajman (Orman Kaynakları Yönetim) planlarında, Muhafaza Ormanı (Erozyon önleme sahası) olarak belirlenmiştir. Bu gerçek, gerek ÇED ve gerekse yargı süreçlerinde gizlenmiş ve yaratacağı sonuçlar örtbas edilmiştir. Bunun adı suçtan öte vatana ihanettir” dedi.
“Kirazlı`da ihanet ve ihmalin egemen olduğu bir cinayet işlenmiştir”
Sonuç olarak, alanda 347.815 ağacın kesildiğini beliren Sönmezışık; “ÇED Raporunda, kesilecek ağaç sayısı 45.650 olarak belirtilmiştir. Ancak heyetimizin resmi kayıtlara da dayanarak yaptığı inceleme sonucu kesilen ağaç sayısının 347.815 adet olduğu tespit edilmiştir. Özetle, Kirazlı`da ahlaki değerler göz ardı edilerek, ihanet ve ihmalin egemen olduğu bir cinayet işlenmiştir. Bu nedenle, proje hemen iptal edilmeli ve ruhsatı bir daha uzatılmamalıdır” dedi. (Eren Aşnaz)