3 Haziran mitingi yaşamımızın dönüm noktası

3 Haziran’da Çanakkale Çevre Platformu organizasyonunda çeşitli sivil toplum örgütleri, sendika, siyasi partiler, meslek örgütlerinin destekleri ile Çan Etili’de yapılacak “Siyanürcü şirket Memleketi terk et” mitingi Kazdağları’na karşı saldırının bir üst perdeden başladığı koşullarda; çok önem kazanmıştır.

779
Hani, yaşamlarımızda hepimizin “dönüm noktası” dediğimiz anlar olmuştur.
İşte Çan Etili mitingi böyle bir andır.
“Altın’cı filo”nun çıkarmasının, ÇED raporlarının olumlu  kabulleriyle  başladığı şu günlerde Kazdağları’na sahip çıkacak olan bizler, şimdi bu çıkarmanın önüne insan setini  kurmalıyız.
Çan Etili mitingi bunun ilk adımı olacaktır.
Kazdağları’nı koruma mücadelesi bugüne gelinceye kadar çeşitli aşamalardan geçti.
Bugün gelinen noktada temel yaklaşım; halkın muhalefetinin örülmesi ve hukuk mücadelesinin itina ile sürdürülmesidir.
Her iki mücadelede birbirini tamamlayacak zincirin iki halkası gibidir.
Bu dönemde, ‘dayanışma ve birlik’ olmazsa olmaz kriterdir.
Ne yazık ki üzülerek izliyorum.
3 Haziran mitingine olumsuzluk getirecek özellik ile bu mücadelenin çok önemli bir paydaşı olan Kazdağı ve Madra Dağı  Belediyeler Birliğinin aynı gün bir otel odasındaki çalıştayı  çok şık olmamıştır.
Tabiî ki bu mitinge güç katacak bazı kişilerin çalıştaya katılıyor olması bir kayıptır.
Zaman henüz erken iken Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği, çalıştayın 3 Haziran tarihindeki programını Etili mitingine katılarak sürdürmelidir.
Kazdağları ve Madra Dağı  Belediyeler Birliği bu konuda mantıklı davranacaktır, buna inanıyorum.
3 Haziran mitingi gerçekten Çanakkale ve bölgesinde yaşayan herkes için çok önemlidir.
Bu önemini kavrayarak, o gün gücümüzü öyle bir gösterelim ki sesimiz Toronto Borsalarında yankılansın.
Bilsinler ki; Çanakkale halkı  direniyor, 1915 ruhu dirildi, altıncılar buradan geçemeyecekler,
Hisse senetleri tepe taklak olsun.
Altıncıların cephesinde  bu duygular hakim olurken bizlerde havamıza suyumuza toprağımıza sahip çıkmanın onurunu hep birlikte yaşayalım.
Geçimini bu toprakların bereketi ile sürdüren milyonlarca köylümüzün çıkarı hiçbir şekilde birkaç kapitalist tekelin çıkarlarına peşkeş çekilemez.
 
Bu mücadelede fedakârca sorumluluk alan bir arkadaşımızın mektubundan bir bölümünü sizler ile paylaşmak istedim.
 
“Biga Yarımadasında toplam 2,5 (iki buçuk) milyon insanın içme kullanma ve tüm zirai faaliyetlerinde kullandığı su, Kazdağı ve Yöresinde oluşuyor, toplanıyor.
Biga Yarımadasında toplam 750.000 kişi tarımsal faaliyetlerde çalışıyor.
İşletmeler faaliyete geçerse 2 (iki) milyon ağaç kesilecek.
1 gram altın çıkarmak için 3 (üç) ton su kullanılıyor.
 
Bugün Kazdağı ve Yöresinde başlıca Söğütalan Ağı Dağı, Bayramiç Muratlar, Halilağa, Kızılelma ve Kirazlı’da yüzlerce noktada yapılan sondaj faaliyetlerinde şimdiden yüz binlerce ton su kullanılmış, binlerce ağaç kesilmiş, onlarca köyün suları bulanmış ve içilmez hale gelmiştir. Halk damacanadan su içer hale gelmiş, yöre kaynaklarından, çeşmelerinden su içen insanlar hastalanmış ve toplu hayvan ölümleri başlamıştır. Yeraltı suları geri dönüşümsüz bir şekilde kirletilmiş ve tahrip edilmiştir. Şirketler işletme aşamasına geçerler ise milyonlarca ton su kullanılacağı hesap edilirse “bin pınarlı ida”nın pınarları kuruma noktasına gelecektir.
Bayramiç, Çan, Biga, Ezine, Ayvacık, Yenice halkının ana geçim kaynağının tarım ve hayvancılığa dayalıdır.
 
Ekonomiyi olumsuz yönde etkilemeye başlayan altın madeni arama ve çıkarma çalışmalarının durdurulması için geç kalınmadan harekete geçilmelidir. Eğer yöremizde bu çalışmaların önüne geçilemezse Bayramiç`te tarım, meyvecilik ve hayvancılık bitecektir. Bu da yöre halkının fakirleşmesine ve yöreden göç etmesine neden olacaktır.
 
Göç eden halk nereye yerleşecek?
Tarımsal üretimi kimler yapacak?
Kendi topraklarımızda üretimi, tarımsal faaliyetleri büyük çiftliklerde yabancılar mı yapacaklar?
Bizim insanımız kendi topraklarında ırgatlık mı yapacak?
 
Kısacası Biga Yarımadasında, Kazdağı ve Yöresinde planlanan Altın Madeni İşletmeciliğinin hiçbir kamu yararı yoktur.
Ortaya çıkacak su, toprak ve hava kirliliği yüzlerce yıl geri dönüşümsüz zararlara yol açacaktır.
Yöre halkı istemiyor,
Zaten bu çalışmalar başlar iken onlara hiç sorulmadı.
 
Tarım, ormancılık ve hayvancılıktan başka hiçbir çalışma alanı olmayan köylüler nereye göç edeceklerini, ne iş yapacaklarını bilmiyorlar.
Yöre halkı, seslerini çok uzaklara Kanada’daki Toronto Borsa’sına kadar duyurmak için çok güçlü bir şekilde bir kez daha topluca haykıracaklar. Son çare bu kalmıştır.”
O zaman hep birlikte 3 Haziran saat 14.00 Çan  Etili Pazar yerinde buluşuyoruz.
 
Başkanın basın açıklaması
Çanakkale Belediye Başkanı  Ülgür Gökhan Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğünde yapılan operasyon ve ardından gelen tutuklamalar ile ilgili olarak basın karşısına geçti.
İki önemli mesajı vardı.
Birincisi tutuklamaların tamamen polis bulguları ile yapıldığı ve gerekli incelemenin yapılmaması nedeniyle adaletli olmadığı noktasındaki bir tespitti.
Bu tespit ile son zamanlarda ülkemizde yaşanılan tutuklamalar gerçeği bir kez daha üzerinde durulması gereken toplumsal bir sorun olarak önemini gösterdi.
İkinci olarak da bir takım dezenformasyon çabalarına dayanak oluşturmak için yapılan “asılsız ve yalan habercilik”  tespiti idi.
Bu yönü ile  Gökhan’ın sunduğu tablo da, ülkemiz anti demokratik tablosundan yansımalar vardı.
Gökhan tabiî ki devam eden bir soruşturmanın detayları ile ilgili açıklamalarda bulunamazdı bu aşamada.
Fakat dirayetli bir başkan olarak; insani, bir o kadar da vicdani yönü ile olaylar karşısındaki duruşunu ortaya koydu.
Hakkında yapılan spekülasyonlara da gerekli cevabı verdi.
Paylaş