1950'lerden günümüze kentlerin popülist imarı!

582
Kahramanmaraş`ta 6 Şubat tarihinde meydana gelen iki yıkıcı depremin ardından kentler yaşanmaz hale geldi. Yıkıcı afetlerin ardından devam eden şiddetli artçı depremler ve bu depremlerden bağımsız olarak meydana gelen depremlerin ortaya çıkardığı tedirginlik ise devam ediyor. 45 bini geçkin yurttaşın yaşamını yitirdiği ve yüz binlerce vatandaşın evsiz kaldığı depremlerin ardından, fay hatlarında yer alan şehirlerde deprem risk raporları ve kaçak yapı denetimi arttı. Uzmanlar hangi bölgelerin imara açılması gerektiğini ve nasıl bir konutlaşma yapılması gerektiğine dair bilimsel görüşlerini kamuoyu ve yetkililerle paylaşırken, kaçak yapıların yıkımına da hızla başlandı. Çanakkale Belediyesi CHP`li Meclis Üyesi Jeoloji Mühendisi Ercüment Furuncu, Cumhuriyet`in ilk yıllarında MTA, DSİ, TPAO gibi kurumların temellerinin atıldığını hatırlatarak, "Bu kurumlarımızın bilimsel çalışmaları ve arşivleri varken bunları göz ardı ederek popülist kararlar alıyoruz. Sonuç binlerce ölüm, milyarca dolar kayıp" dedi. Furuncu, "Her yoksul vatandaş, ülkeye yönetenlere; `Neden doğru yerde seçilmiş, doğal ve yerel malzemelerle yapılmış sağlam evlerde oturmuyorum?` diye sorması lazım. Yaşadığımız felaketlerin bir uyanışa dönüşmesini diliyorum" diye belirtti
 
"Sistem hala oturmadı"
Furuncu, konut dağılımında adaletsizlere değinerek, "Herhangi bir toplumsal yapıyı incelerken, o toplum ne üretiyor, nasıl üretiyor, nasıl bölüşüyor, o toplumdaki mübadele ilişkileri nasıl gerçekleşiyor, buna bakılır. Türkiye`de inşaat ve konut sorununa da bu açıdan bakmamız gerekiyor.1950`lilerden bu yana izlenen sağ popülist politikalar "Her mahalleye bir milyoner" sloganıyla Menderes hükümeti ile başlamıştı. 1956 yılından beri proje ve inşaat denetimine geçilen sistemi hala oturtamadığımız gözüküyor" ifadelerine yer verdi.
 
"Rant odaklı yaklaşımlar tercih edilmiş"
Jeoloji Mühendisi Furuncu, konut yerlerinin seçiminde yanlış yaklaşımların olduğunu ileri sürerek, "Yerleşim yerlerinin seçiminde "bilimsel ilkeler ve kamucu" yaklaşımlar değil rant odaklı sermayeye ucuz iş gücü sağlayacak yaklaşımlar tercih edilmiş. Bu anlayış hala devam ediyor. Bu anlayışı terk etmek zorundayız. Çanakkale özelinde yerleşimlere bakıldığında yukarıda belirttiğim sağ popülist yaklaşımların tümünü görmek mümkün. Çanakkale yerleşmeler 1950`li yıllardan sonra coğrafi konumu gereği NATO`cu ve güvenlikçi politikalar nedeni ile askeri ve sivil bürokratik yapıların tercihlerine göre şekillenmiş, bu yapıların etrafında gelişmiş" dedi.
"TOKİ`den mimari tasarım, estetik çıkmıyor"
Çanakkale`nin geçmiş demografik ve kültürel yapısına dikkat edilerek konutlaşma yapısının devam etmesi gerektiğine dikkat çeken Furuncu, " `Coğrafya kaderdir` sözü Çanakkale için söylenmiş olmalı diye düşünüyorum bazen. 6-7 Eylül olayları, 12 Mart, 12 Eylül faşist darbeleri Çanakkale`yi toplumsal olarak ülke genelinden daha fazla etkilemiş görünüyor. Cumhuriyet dönemi sonrası Çanakkale`deki sermaye sınıfı gayri Müslimlerden oluşuyor, yaşadıkları konutların bir bölümü hala ayakta ama büyük çoğunluğunu kaybettik. Kaybımızın ne kadar büyük olduğunu bu yapıların içine girdiğimizde çok daha iyi anlıyoruz. Bu insanlar buradan göçüp gittiler yerlerine gelenler bu binaların yerine çok katlı yapıları diktiler. Buna izin vermemeliydik. Şehirleri planlarken yaşayanlara yaşanmışlıklara saygı duymak zorundayız. Herkes bugün TOKİ binalarından söz ediyor. TOKİ`den mimari tasarım estetik çıkmıyor, çıkmaz da" sözlerine yer verdi.
 
"Anadolu zengin topraklara sahip ama insanlar yoksul"
Furuncu, Türkiye topraklarının büyük zenginliklere sahip olduğunu hatırlatarak, "Dünya çapında yerbilimcilerimiz cumhuriyet yıllarında temellerini attığımız MTA gibi DSİ gibi TPAO gibi kurumlarımız ve bu kurumlarımızın bilimsel çalışmaları ve arşivleri varken bunları göz ardı ederek popülist kararlar alıyoruz. Sonuç binlerce ölüm, milyarca dolar kayıp... Anadolu toprakları biyolojik çeşitlilik olarak dünyadaki 7 sıcak noktadan biri. Çok büyük zenginliğe sahip ama bu topraklarda yaşayanlar yüzyıllardır yoksul. Eğitim ortalamamız 6.1 yıl, okullardaki coğrafya derslerini eğitim müfredatından kaldırmış bir ülkeyiz ve cumhuriyetin 2`nci yüzyılına giriyoruz" diye belirtti.
 
"Neden kimliksiz beton kulelerde oturuyoruz?"
Furuncu son olarak, "Her yoksul vatandaş ülkeyi yönetenlere şunu sormalı; "Ben neden bu kimliksiz beton kulelerde oturmak zorundayım? Geniş uçsuz bucaksız Anadolu toprakları, güzelim Anadolu şehirleri varken, neden köyümden, şehrimden göç etmek zorunda kalıyorum? Neden doğru yerde seçilmiş, doğal ve yerel malzemelerle yapılmış sağlam evlerde oturmuyorum?` Yaşadığımız felaketlerin bir uyanışa dönüşmesini diliyorum" diye belirtti.
(Damla Yeltekin) 
 
Paylaş