Lapseki`de "ÇED olumlu kararı" alınan TÜMAD Madencilik projesi kapasite artışı ile 34 hektardan 429 hektara çıkarılmak isteniyor. 426 hektarı ormanlık alan içinde bulunan proje kapsamında 158 bin 437 ağacın kesileceği, yeraltı ve yerüstü su kaynakları ile 10 ülkeye ihracat yapılan meyve üreticiliğinin büyük zarar göreceği ifade ediliyor.
ÇED iptali ve yürütmenin durdurulması davası açıldı
Aralarında, Lapseki Çevre Koruma, Üretim ve Dayanışma Derneği, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Ayvalık Tabiat Derneği ve Yenice Meyve Ticaret Ltd.Şti. ile 32 katılımcının bulunduğu dava başvurusu yapıldı. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı`na karşı açılan davada, "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talep ediliyor.
"Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı"
TÜMAD`a ait kapasite artışı projesinin anayasaya, hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu vurgulanarak, "Madencilik faaliyetlerinin değerlendirilmesinde sadece şirketin elde edeceği kâr ve devletin elde edeceği vergisel kazançlar vb. değil, bu sürecin etkileyeceği tüm canlı cansız varlıklar birlikte değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, ekonomik olan ekolojik de olmak zorundadır" denildi.
"Kümülatif (toplam) etki değerlendirmesi eksik"
Bakanlık tarafından "ÇED olumlu" kararı verilen söz konusu proje dosyasının önemli eksiklikler barındırdığı ifade edilen dava dosyasında, özellikle madenin neden olacağı kümülatif (toplam) etki değerlendirmesine vurgu yapıldı. ÇED dosyasının özet kısmında ve Ek-27 bölümündeki Kümülatif Etki Değerlendirmesi Raporunun, projenin etkilerinden değil, kavram ve tekniğe ilişkin literatür bilgisine yer verildiği dile getirildi. Dava dosyasında, bu konuyla ilgili olarak, "Çok daha önemlisi, hiçbir analitik sorgulama yapılmaksızın başlıklar altında bilgi verilmesiyle yetinilmiştir. Proje, temelde bir `kapasite artırımı` projesidir. Bu nedenle, kümülatif etki değerlendirmesinin ayrıntılı olarak yapılması gerekir. Proje kapsamındaki etkinlikler tümüyle orman ekosistemleri için gerçekleştirilecektir. Yalnızca bu gerçeklik bile tek başına orman ekosistemi odaklı bir Kümülatif Etki Değerlendirmesini zorunlu kılar. Şahinli Projesi ÇED`i bu yönden de eksiklidir" denildi.
"Bölgede 15 bin hektarlık alanda 10 adet işletme bulunuyor"
Çanakkale`nin en önemli kıyı şeridi ilçelerinden biri olan Lapseki`nin yüzde 47`sinde arama ve işletme safhasındaki ruhsat alanları bulunuyor. Dava dosyasında bu konuya da değinilerek, Şahinli projesinin de içinde yer aldığı bölgede 15 bin hektardan daha geniş bir alanı kapsayan 10 adet işletme maden ruhsatının yan yana yer aldığı belirtilerek, söz konusu bölgenin adeta bir maden bölgesine dönüştürüldüğü ifade edildi. Dosyada, "Yine aynı mevkiide 15 bin hektar alanda da MTA arama çalışmalarına devam etmektedir. Bölgede bulunan madencilik faaliyetlerinin yanında Çan`daki ve Karabiga`daki termik santraller de bölgede çevreye insan eliyle yapılan etkinin bütünsel değerlendirilmesinde önemli bir yere sahiptir" denildi
"11 yılda 3 bin hektara yakın alan ormansızlaştırıldı"
429 hektarlık dava alanın 426,91 hektarı orman arazisinde bulunurken, 2,09 hektarı ise hazine arazisi içinde yer alıyor. ÇED alanı içerisinde fiziki kullanım alanları toplamı olan 309,08 hektarlık alanın ise tamamı orman arazisinde bulunuyor. Dava dosyasında, ormanlık alanlardaki ağaç tahribatına da yer verilerek, "Proje kapsamında 158 bin 437 ağaç kesilecektir. 2022 yılına kadar mevcut proje ile Şahinli Köyü`nün doğu-kuzeydoğu yönündeki 30 hektarlık yeşil alanın tamamı yok olmuştur. Kapasite arışı yapılmak istenen altın-gümüş madeni ocağının bulunduğu Lapseki ilçesinin 2010 yılında %49,35`i ormanlık alan iken 2021`de ilçe topraklarının sadece %46,08`i ormanlık alanla kaplıdır" denildi.
Lapseki özelinde 2010 yılı itibarı ile 42 bin hektar olan ormanlık alan, 2021 yılına gelindiğinde 39 bin 210 hektar değerine gerilerken, 2010-2021 döneminde en büyük yıllık ormanlık alan kaybı 2018 yılında 547 hektar olarak saptandığına vurgu yapılıyor.
"Su kaynakları ve meyvecilik zarar görecek"
Madenlerin su kullanım yoğunluğu göz önüne alındığında, bölgedeki yer altı ve yerüstü su kaynakları da tehdit altında. Öyle ki söz konusu proje alanının yer altı su kaynakları üzerinde bulunduğu, Bayramdere ve Umurbey Barajlarını besleyen kaynakların zarar görmesi halinde tarımsal üretimin de zarar göreceği belirtildi.
ÇED dosyasında "Su kaynaklarında herhangi bir kirlenme saptandığında faaliyetlerin durdurulacağı" belirtilirken, dava dosyası bu konuya "Ancak kirlilik herhangi bir su varlığına ulaştıktan sonra faaliyetler durdurulsa bile o kirliliğin yer altı birimlerinden temizlenebilmesi yıllar alır. Yapılan tüm araştırmalar, yer altı sularının günde ortalama 4 metre hızla aktığını gösteriyor. Yani,1 km uzaklıktaki bir su varlığına ulaştığında, daha en az 250 gün kirlenmiş su gelmeye devam edecektir" denildi.
Öte yandan Lapseki Kirazı ve coğrafi işaret tescili olan Lapseki Şeftalisi`nin bölge tarımına büyük bir ekonomik değer yarattığı da biliniyor. İlçede yaygın olarak üretimi yapılan bu tarımsal ürünlerin kalitesi ve marka değeri ile 10 ülkeye ihraç edildiği de vurgulanan dava dosyasında, adına Lapseki`de festival düzenlenen kiraz ihracatının zarar göreceği, tarımsal üretimin yok olacağı belirtildi.
(Seçkin Sağlam)