havadurum

1 Mayıs ve 7 Haziran

Başta Soma ve Ermenek yitirdiklerimiz büyük bir acı olarak kalplerimizde izlerini sürdürürken, geçen yıl iş cinayetlerinde kaybettiğimiz işçi sayısının 1886 olduğunu düşündükçe; bu acıların bir isyan duygusuna dönüştüğü gerçeği ile birlikte iş cinayetlerinde Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olan bir ülke olduk.
Sömürü koşularının bu denli vahşice olduğu günümüzde bu koşulların acı sonuçları karşımıza iş cinayetleri olarak çıkıyor.
Kapitalist sömürü sistemi çalışanlara her yönüyle sıkıntı ve zorluklarla dolu, insani koşulların dışında bir hayatı dayatmaktadır.
Bu temel gerçek; her türlü demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesi, baskı, şiddet, savaş ve çatışmalar ile toplumsal hayatta karşılık buluyor.

401
İşçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olarak yaktığı ateş 1891 yılından beri aynı zamanda işçilerin enternasyonal dayanışmasına hizmet edecek şekilde, her geçen yıl daha da büyüyerek yanmaya devam etmektedir.
Sömürünün sonlandığı, insanca yaşam koşularının yaratılacağı gerçek eşitlik ve özgürlüğün tesis edileceği yeni bir dünya yaratılıncaya kadar bu ateş sönmeyecektir.
İşte 1 Mayıslar bu ateşin tazelendiği günler olarak emekçiler açısından son derece değerlidir.
Bu yıl 1 Mayıs’ta, emekçilerin insanca bir yaşam için öne sürdüğü taleplerin7 Haziran seçimlerinde yeni bir yaşam çağrısıyla birleşerek süreceği demokrasi barış ve özgürlükler adına yeni bir adımın atılacağı bir süreci yaşayacağız.
Bu mücadele sürecinin emekçiler açısından anlam kazanması sınıfın taleplerinin daha görünür olmasına bağlıdır.
İnsanca çalışmak ve insanca yaşamak hakkımızı, örgütlenme özgürlüğümüzü kazanarak sendikalı ve grev hakkının engellenmediği gerçek demokratik ortamı yaratarak hayata geçireceğiz.
İşçilere sefalet koşularını dayatanlar; önce grev hakkını yasaklarla kullanamaz hale getirip , taşeron çalışma sistemi ile işçilerin birlikte mücadelesini engelleyerek, güvencesiz esnek çalışma koşullarıyla çalışma düzenini tam bir kölelik düzenine çevirdiler.
Böylesi bir sömürü düzeni karşısında; işkolu barajı başta olmak üzere, işçi ve emekçilerin sendikal örgütlenmesi önündeki bütün engeller kaldırılmalı, grev hakkı değil lokavt yasaklanmalı, işçiler, kamu emekçileri ve tüm emekçiler için toplu sözleşme, grev, genel grev, dayanışma grevi, hak grevi tamamen serbest olmalıdır.
Demokratik hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine karşı her türlü ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere özelikle yeni güvenlik yasası ile demokratik haklarımızın kırıntılarının bile yok edilmek istendiği koşullarda; başta 12 Eylül faşizminin tekçi, gerici, anti demokratik Anayasası olmak üzere, Terörle Mücadele Yasası, YÖK Yasası, Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası ve yeni çıkarılan İç Güvenlik Yasası ve her türlü anti demokratik düzenleme ve uygulamalara karşı eşitlik, özgürlük ve demokrasi talepleri yükseltilmelidir.
Türkiye’de ve bölgede savaşa, işgallere, emperyalist müdahalelere karşı barış ve kardeşliği savunmalıyız.
Baskı ve sömürüye karşı ortak mücadeleyi yükseltmeliyiz. Silahların ebediyen susup, Kürt sorununun demokratik çözümünün sağlanması yıllardır hepimizin özlemidir.
Halklar arasında barış ve kardeşlik duygularının güçlendiği bir ortamın yaratılması, barış düşmanları dışında toplumun tüm kesimlerinin ortak beklentisidir.
1 Mayıs’ta tüm bu taleplerin daha güçlü bir şekilde savunulması esas alınmalı, 1 Mayıs’ın kitlesel bir şekilde her alanda kutlanması, bu talepler temelinde yükseltilecek mücadelenin  7 Haziran seçimlerine taşınarak sürdürülmesi bu yılın özgün bir niteliği haline gelmiştir.
7 Haziran’da AKP’yi gerileten, faşizm ve gericiliğin sömürü ve baskı şiddet ve özgürlükleri yok sayan uygulamalarına karşı yeni bir yaşamın başlangıcı olmak üzere 1 Mayıs mücadelesini aracı kılmak vazgeçilmez bir görev olmalıdır.
Paylaş