Zonguldak madenlerinden, Golf Çay Bahçesine
Neoliberal ekonomi politikanın savunucuları emek karşıtı girişimler konusunda yaşamın her alanında ortaklaşıyor ve halk düşmanı yüzlerini türlü türlü yaklaşımlarla gösteriyorlar.
Maden işçilerinin kaybettikleri yüzlerce can sonrasında, verdikleri mücadelenin karşılığında torba yasa ile düzenlenmek sorunda kalan bazı kararlar nedeniyle Zonguldak’ta 22 maden işletmesi üretimini durdurarak yüzlerce işçiyi açlığa mahkûm ettiler.
Kapitalist sistemin başından beri patronların uygulaması böyle olmuştur, işçiler ne zaman kendi çıkarlarına uygun bir kazanım yaratırsa patronlar işçileri açlığa mahkûm etme adına bu uygulamalara karşı çıkmışlardır.
Böylesi durumlarda süreci işçilerin mücadelesi belirlemiştir, bundan sonra da öyle olacaktır.
Patron maden ocağını kapatırsa kapatsın, şimdi maden işçileri yeni bir talep ile mücadelesini sürdüreceklerdir.
Zaten devletin malı olan bu ocakların kamulaştırılması, bağımsız kurullar aracılığıyla denetlenerek işletilmesi talep edilmelidir.
Soma’da yaşanan katliam sonrasında ortaya çıkan talep de budur.
Bununda ötesinde işçiler bu ocakları kendileri çalıştırma talebiyle de harekete geçebilirler.
Açlığa ölüme terk edilmeleri karşısında yaşam haklarına sahip çıkarak, maden ocaklarının işçiler tarafından işletilmesi talebi de maden işçilerinin mücadelesini yeni bir boyuta taşıyacaktır.
Günümüzün neoliberal ekonomik düzeninin emekçiler aleyhine, azgın sömürü koşulları altında üretimi sürdürme talebi Zonguldak’taki maden patronlarının tehditleriyle yeniden gündeme taşınmasına rağmen, binlerce insanın güvencesiz çalışma şartları nedeniyle yaşamlarını yitirmesi sonrasında, bu alanda sürdürülen mücadelenin geldiği noktada artık geriye dönüş yoktur.
Maden işçileri yeni taleplerle mücadelelerini sürdürecekler, sistemin kendilerine dayattığı işsizlik ve açlığa mahkûm etme girişimlerini boşa çıkaracaklardır.
Neoliberal kapitalist sistemin felsefesi her alanda daha çok para kazanmak için sömürmek ve bunun içinde halkın lehine olabilecek her türlü uygulamanın karşısında olmak temelindedir.
Çanakkale’de geçen belediye meclis döneminde başlayıp bu dönemde AKP grubu tarafından sürdürülen Çanakkale Hizmet Grupları bünyesinde faaliyet gösteren, kamu hizmeti yapan Golf Çay Bahçesi, Sosyal Tesisler ve Özgürlük Parkı konusundaki tartışmalar tam da bu kapsamdadır.
Gözleri paradan başka bir şey görmeyen anlayış ile sosyal belediyecilik arasındaki bir tartışmadır bu tartışma.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; Çanakkale Belediyesi Hizmet Grupları AŞ zarar eden bir şirket değildir.
Bunun da ötesinde belediyelerin kurmuş olduğu şirketler kar amaçlı şirketler değildir.
Halka hizmet kriteri ile bazı faaliyetlerini, diğer gelirleri ile de sübvanse etmeleri kadar doğal bir şey olamaz.
Hizmet grupları bünyesinde faaliyet gösteren Golf Çay Bahçesi, Özgürlük Parkı ve Sosyal Tesisler bu işleyişe uygun olarak çalıştırılmaktadır.
Bu mekânlar, Çanakkale halkının Çanakkale’nin en güzel yerlerinde uygun ekonomik koşullarda hizmet almasını sağlayan ve Çanakkalelilerin takdir ettikleri mekânlardır.
Bu mekânların kar edip, etmemeleri hiç önemli değildir.
Önemli olan hizmet kalitelerinin niteliğidir.
Ucuz fiyatlarla satış yaptıkları için, vatandaşa kötü hizmet sunarlarsa bu kabul edilemez, eleştirilmelidir, takipçisi olunmalıdır.
Bu başka bir konudur.
Ama yok,’ kar elde etmiyorlar’ kriteri ile bu mekanlar üzerinden Çanakkale Belediyesi’ne eleştiriler yöneltmek Çanakkale Halkına verilen hizmeti yok saymaktır.
Böylesi yaklaşımları, zaten Çanakkale Halkı da yok saymaktadır.
Hele hele buradan hareketle bu mekânların özelleştirilmesini savunmak tam bir halk karşıtlığıdır.
Günümüzde özelleşmiş böylesi mekânların performansının örnekleri çevremizde çoktur.
Çanakkale halkının son derece uygun koşullarda faydalandığı bu mekânların özelleştirilmesi demek halka Çanakkale belediyesi aracılığıyla sunulan şartların yok edilmesi demektir…
Şartlar diyorum, bunu herkes anlayamaz.
Çanakkale Belediyesi’nin bu mekânlarında cebinde sadece bir çay parası olan insanda gelip hiçbir rahatsızlık duymadan boğaz manzarasında dinlenebilmekte ve vaktini geçirebilmektedir.
Bilmem anlatabildim mi? Kar elde etmek amacıyla hareket eden hiçbir işletme Çanakkale’nin en güzel yerinde adamı bir çay içip saatlerce oturtmaz.
Özetle sorun; kar elde etme kriteri olmadan vatandaşa hizmet etmek amacında olan bir işletme mantığıyla kar elde etme mantığı üzerine kurulmuş işletmeler arasındaki farktır.
Bu farkı ancak sosyal belediyecilik anlayışıyla hareket eden belediye gibi kurumlar sağlayabilir.
Bu koşullarda bu mekânların özelleştirilmesini savunmak günümüz neoliberal ekonomisini savunmaktan başka bir şey değildir.
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan böyle bir girişime izin vermeyeceğini birçok defa deklere etmiştir.
Ama her ne hikmetse acaba ‘açık bir kapı yaratabilir miyiz’ düşüncesinde olan bazı kesimler faaliyetlerini buna hizmet edecek kurgularla sürdürmektedirler.
Kim ne derse desin, ne kadar çamur atarsa atsın, Çanakkale Halkı belediyenin kendisine sunduğu bu imkânlardan memnundur ve bu olanakların birilerine peşkeş çekilmesine karşı çıkacaktır.
Bu konuda bazı karalamalarla sürdürülen çabalar nafiledir, söylenilenlerin hiçbir kıymeti yoktur.
Hayatın her alanını para üzerinden değerlendiren bu insanlar da bir gün gelecek paradan daha değerli şeylerin olduğunu anlayacaklardır.
Bunca karalama çabasından sonra benim Ülgür Başkandan beklentim;bu mekanlardaki hizmet kalitesinin artırılması halkımıza yeni imkanlar sunulması açısından yeni bir girişimde bulunmasıdır.
Bu karalama çabalarına verilecek en güzel cevap bu olacaktır.