Kadir Kenar

akadirkenar@hotmail.com

Yeni yıl, meni yıl!..

3208
Garip şiirimizin gariban şairi rahmetli Orhan Veli en sevdiğim şairdir. Genç yaşta hayata veda edip gitmiştir. İşte bana şiiri sevdiren ve bütün şiirlerini ezberleten Orhan Veli, küçük kısa bir şiirinde şöyle seslenir; `Eskiler Alıyorum`
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum.
Ama artık biz ne eskiler alabiliyoruz, ne eskiler satabiliyoruz. Ne de şiir yazabiliyoruz. Musiki ruhun gıdası ama onu da bulamıyoruz. Ve 2021 giriş yaptığımız bu ilk yazıda yine hasret ve ibretle hayatımıza bakıyoruz!
***
Mimar, imar, harita, yol su elektrik!
Son on yıldır imarı mimarı haritayı konuşuyoruz. O güzelim; bahçeli, tek katlı evlerimizi müteahhitlere verip, kuşlar gibi katlara yerleştiğimizden beri ne kadar mutluyuz bilemiyorum. Üst üstü, yan yana dairelerde yaşamak! Genç neslin hiç bilemeyeceği, yaşayamayacağı duyguları yaşamış, evinin kapısından girince avlusuna, tavuğuna, horozuna, rengarenk çiçeklerine dokunmuş bizler için, bir ıstırap böyle yaşamak. Apartman dairelerinde yaşlanmak. Gerçekten çok zor. Geçimsiz, suratsız komşularla bir arada olmak. 
Çanakkale`miz son on yıldır büyük bir değişim yaşıyor. Ürettiğimiz tek şey neredeyse konut. Kahvede herkes daire hesabı yapıyor. İki daire üç daire.. Sanki herkes zengin olmuş! Satmazsan kirası gelir, satarsan, parayı üç beş yılda tüketir hatıralarınla baş başa kalırsın o kadar. 
Karacaören ovası imara açıldı. Buğday tarlaları yok artık. Onun yerine apartman tarlaları var! Yapacak bir şey de yok. Ama diyorum ki, şu mimari işene biraz dikkat etsek. Bakın mezarlığın karşısında mantar gibi biten apartmanlara. Bakın her bir ayrı telden çalıyor. Hani önceden şehir girişlerine konulan reklam tabelaları gibi sanki. Hiçbiri birbirine benzemiyor. Sanki yarışma yapılmış da, şekil şekil apartmanlar görücüye çıkmış gibi. Ne kadar çirkin. 
 
Birde belediyeye de seslenmek istiyorum. Yeni yerleşim yerlerinin yollarına dikkat edelim. Geniş olsun. Ferah olsun. Nasıl olsa kat kat verdik imarı değil mi. Gökyüzüne doğru sınır yok ama, aşağıyı bari kurtaralım..
***
Uzaylılar gibi olduk vesselam!
Hepimizin elinde bir telefon, sokaklarda uzaylılar gibi dolaşıyoruz. Eskiden büyüklerimiz suyu oturup içerdi. Öyle derlerdi; otur da iç. Şimdi suyu geçtim, şu telefon denilen alete oturun da bakın diyeceğim. Yolda yürürken, otobüse binerken, inerken. Kaçarken, sıçarken. Ve de yatarken. Bu ne arkadaş. Nasıl bir bağımlılıktır bu! Hayatımızın içine ettik diyeceğim, dilim varmıyor. İnsanlıktan çıktık galiba diyeceğim, telefonlarda binlerce insan birbirini gözetliyor. Teşhircilik diz boyu. 
 
Evet bütün bunlar oldu artık yapacak bir şey de yok.. Hayat böyle akıp gidiyor. Ama, bu halimiz fallı sakızlara da sirayet etmiş iyi mi! Bakın şu fala mesela; 
 "Eşsiz benzersiz endamın.
Son aramalarında hep sen varsın.
Telefonunu bir açsan
Gerçek aşkı bulacaksın!
Boyun posun devrilsin senin fal yazarı emi!