sermet@canakkaleolay.com
2015 yılının 10 Ekim'i bir Cumartesi günü Ankara'dan gelen haberle sarsıldım. Türkiye'nin dört bir yanından gelen barış gönüllüleri barış taleplerini haykırmak için Ankara'da düzenlenen barış mitinginde bir araya gelmişlerdi. Mitingin henüz başlangıcında barış coşkusu ile halaya duran, barış gönüllüleri faşizmin iğrenç saldırına maruz kaldılar 101 canımızı kaybettik, yüzlerce insanımız yaralandı. Bir kez daha gördük ki barışa demokrasiye özgürlüklere tahammül edemeyen faşist güçler, vahşi kapitalist düzenin tüm temsilcileriyle işbirliği içerisinde barış sesini boğmak üzere ter türlü katliama başvurmaktan geri durmuyor.
Katliam adeta bağıra bağıra gelmişti.
Katliamla ilgili devletin resmi güçlerine ulaşmış birçok istihbarat var iken hiçbir önlem alınmadı, bırakın önlem alınmasını her zaman en küçük bir etkinlikte bile alınan önlemlerden eser yoktu.
Adeta katliamın yapılmasının önü açılmış, katillerin arkası sıvazlanarak biz sizler için gerekli kolaylıkları yarattık, şimdi sıra denmişti!
İşte böylesi şartlarda gerçekleştirilen katliam haberini televizyonlardan duyduğumda, bir akşam önce güle oynaya barışı savunmanın coşkusu ile Çanakkale’den hareket eden kafiledeki arkadaşları düşündüm, içimde bir fırtına koptu.
Akşamüstü iskele meydanında bir araya gelen arkadaşlarla, giden arkadaşların sağlık haberlerini aldıkça; biraz olsun rahatlıyordum, ancak içimdeki sıkıntı hala sürmekteydi.
Yaralanan arkadaşların sağlık durumlarının iyi olduğu bilgilerine rağmen içimdeki sıkıntıyı bir türlü atamadım.
Çünkü Ercan Adsız arkadaşımızdan ilerleyen saatlere rağmen henüz bilgi alınamıyordu.
Bu durum içimdeki sıkıntıyı iyice arttırdı, bir yandan da umutla iyi haberlerini beklerken doğrulanamayan çeşitli kaynaklardan gelen ‘hastanede yaralıymış’ haberleriyle rahatlarmış gibi olurken, bir anda üzerime bir kabus çöktü.
Katliamı protesto edip dağıldıktan sonra bir arkadaşımın telefonumu çaldırmasıyla daha telefonu açmadan dünyam karardı, sanki bu telefon bu acı haberi verecekti bana…
Nitekim öyle oldu.
Ercan Adsız arkadaşı kaybetmiştik.
Bir an gözlerimin önünden kendisiyle paylaştığımız çeşitli anılar geçti.
Önce böylesine duygusal bir hal yaşadım, sonrasında bu vahşi düzenin savaş ve şiddetten beslenen, yıllardır haklarımıza acı ve gözyaşından başka bir şey vermeyen uygulamalarına karşı öfkem daha da yoğunlaştı.
Sakin olmaya çalışıyordum.
O günkü siyasal konjonktürde yaratılan şiddet ve savaş halinin siyasal iradenin bizzat kendi tercihi olduğunu düşündükçe, öfkem daha da artıyordu.
7 Haziran seçim sonuçları sonrasında halkların demokrasi ve barış tercihinin güçlenmesi AKP’yi tek başına hükümet olmaktan alıkoyunca, AKP bu durumu kendi lehine çevirmek için yeni bir planı devreye koydu.
Savaş ve şiddet politikaları eşliğinde barış demokrasi taleplerini, terörle ilişkilendiren bir dezenformasyon politikası rehberliğinde her türlü demokrasi ve barış talebine karşı şiddet uygulamalarını devreye sokan, ülkenin önemli bir sorunu olan Kürt sorununu karşısında milliyetçi şoven duyguları kışkırtarak, şiddeti kutsayan politikalar ile yeni bir seçim hazırlığına giren siyasal erk aynı zamanda düne kadar koruyup kolladığı şeriatçı güçlerinde devreye sokulmasıyla Suruç’ta 33 devrimci gencin katledilmesiyle başlayan Ankara’da sürdürülen katliamlar sürecini başlatmıştı.
İşte Ankara’da yitirdiğimiz Ercan Adsız ve diğer arkadaşlar, kendi vahşi düzenlerini sürdürmek isteyen barışa karşı savaşı, özgürlüklere karşı baskı ve yasaklamaları, demokrasiye karşı diktatörlüğü savunan kesimlerin karanlık planlarının sonucu katledilmişlerdir.
Yitirdiklerimizi yaşatmak, onların anısına saygılı olmak için, şimdi demokrasi emek ve barış güçleri barış demokrasi ve özgürlük taleplerini daha da yükseltmeli ortak bir muhalefet dili ve yöntemi için dayanışma ve birlikteliklerini geliştirmelidirler.
Bunun için 10 Ekim Ankara katliamının 1. yıldönümünde bir başlangıç yapmak son derece anlamlı olacaktır.
Çanakkale’de de 10 Ekim Pazartesi günü Ankara katliamında yitirdiklerimizi anmak için düzenlenen saat 18.00 deki Golf Çay Bahçesi önündeki buluşmaya katılalım.
Hep birlikte barışı demokrasiyi özgürlükleri istediğimizi bir kez daha gösterelim.
Bu buluşmaya en kitlesel şeklide katılmak, siyasi kimliklerimizi bir yana bırakarak, ocu bucu gibi günümüzün köhnemiş anlayışının dışına çıkarak bir insanlık görevi olarak barışa demokrasiye özgürlüklere sahip çıkmak adına bu katliamı lanetleyerek Çanakkale’de demokrasi ve barış değerlerinin savunulması adına yeni bir sayfa açalım.
Unutmayın ki her bir katılım, yangını söndürmek için ağzıyla su taşıyan karıncanın iradesi kadar değerlidir.
Sistem, varlığını sürdürmek için bu katliamları sürdürmektedir ve de sürdürecektir.
Buna dur diyecek olan halkın iradesi ve göstereceği direnç olacaktır. Ercan Adsız’ı ve yitirdiğimiz tüm barış gönüllülerini saygıyla anıyor, bir kez daha her türlü şiddet ve katliamı lanetliyorum.
İNADINA BARIŞ