Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Üç+iki

1892
Çocukların özne olduğu, özneleştirilmek istendiği üç olaydan söz etmek istiyorum.
Konu ne 4+4+4, ne de Pozantı’da yaşananlardır.
 
Birinci olay; Adıyaman’da alevi yurttaşların kapılarına çizilen işaretlerle ilgilidir.
Bu olay, gündeme taşınınca toplumun hafızası geçmişte yaşanan Maraş, Çorum ve Sivas olaylarını yeniden bilince çıkardı.
Profesyonel katillerin ince ince planladığı, sahneye koyduğu ve bir faşist cuntanın gerçekleşmesine zemin hazırlamaya yönelttiği bu katliamlar anımsandı ve tartışıldı.
Sayın İçişleri Bakanı, Adıyaman’daki olayla ilgili olarak ilk araştırma sonucuna göre “çocuklar yapmış olabilir” açıklamasını yaptı.
Doğrusu bu çocukların (!)zekâsına, tüm alevi evlerini bilmelerine şaşırmamak elde değil.
Bu “zeki” ve “becerikli” çocuklar tehlikeli bir oyun oynamışlar.
Belki “beyaz bereli” çocuk ağabeylerini örnek almış olabilirler.
“Çocuk işi” diyerek kulak üstüne yatmamak gerektiğini bilecek kadar acı olaylar yaşanan bir ülke olduğumuzu unutmuyoruz !..
 
İkincisi; geçen yazımızda da değindiğimiz Erzurum da bir okul müdürünün söylediği sözlerdi. Bay müdür vatan-millet adına küçük yaştaki çocukların ilerleyen gen teknolojisi yardımıyla daha küçükken gen analizlerinin yapılmasını önererek zararlı olanların ayıklanarak öldürülmelerini salık veriyordu.
 
Üçüncü olay ise; İstanbul Maltepe Kaymakamı’nın liselerde dağıtılmasına izin verdiği, Ermeni düşmanlığını esas alan ve bilinen, tanınmış birçok aydın ve yazarı ismen hedef gösteren bir kitabın dağıtılmasına ilişkindir.(Yazarın ve kitabın ismini bilerek kullanmıyorum)
 
Söz konusu üç olay, üç farklı ilde, üç farklı biçimde gerçekleşmiş olsa da aralarında ideolojik, felsefi, politik,görüş ve kültürel ince bir bağlantı olduğu izlenimi yaratmaktadır.
 
Adıyaman’da kimler tarafından ve hangi amaçlarla yapılmış olursa olsun, Erzurum’da müdürün söylediği sözlerle, Maltepe’de dağıtılan kitapla aynı tarihsel ırkçı-şoven damara bağlantılıdır.
Bu damar; üzerinden bir asır geçmesine rağmen bugüne uzanan “tehcir” damarıdır.
Bu damar; Kahramanmaraş’a, Çorum’a, Sivas’a uzanan katliamcı-şoven damardır.
Bu damar; Madımak’a uzanan, Hrant Dink’in katline uzanan ırkçı-aydın düşmanı damardır.
 
Bu ülkeye  düşmanlık tohumları serpmek isteyenlere,karanlık çağrıcılarına söyleyeceğimiz tek ve kesin söz; çocuklarımız üzerinden ellerinizi çekin!..
 
Geçen haftanın ilginç ve üzerinde durulması gereken sözlerinden birisini Sayın Başbakan söyledi;”Biz,elitislerin,patronların,jakobenlerin değil milletimizin istediklerini yaparız”. Biz de Sayın Başbakan’ın bu sözlerine inanarak bir talebi hatırlatmak istiyoruz; üç aylık ücretleri verilmeden ve tazminatları ödenmeden işten atılan HEY Tekstil işçileri millet değil mi? Fabrika sahibi Aynur Bektaş patron değil mi?
 
İşçilerden söz etmişken ÇOMÜ’de işten atılan işçilerde milletin bir parçası değil mi?
Buradan Sayın Rektör Laçiner’e  bir sözünü,değer biçtiği bir kavramı hatırlatmak istiyorum;”ortak akıl”!..
 
“Ortak akıl” Sayın Rektör için hala önemini koruyorsa Çanakkale’nin yalnızca”ortak aklı”,”ortak vicdanı” işten atılan işçilerin bir an önce işe alınmaları yönünde birleşmiş görünüyor.
 
En son sözümüz heyecan verici bir projeye ilişkindir.
Sayın Vali Güngör Azim Tuna; Çanakkale de “Antik Kentler Müzesi” oluşturma projesini müjdeledi.
Desteklenmesi, katkı sunulması gereken önemli bir proje .
Ancak, Kazdağları’nı  mezarlığa çevirecek,siyanürle zehirlenmiş atık barajlarının yanında “Antik Kentler Müzesi”  oluşturmak bir paradoks gibi görünüyor.
Umuyoruz, Kazdağları’nın kurtuluş müjdesi “Antik Kentler Müzesi”ile taçlanmış olur!..