Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Telekomünikasyon sektörüne dikkat! 27.08.2009

1948

Son günlerde tüketici şikâyetlerinin en fazla yoğunluk kazandığı sektörlerin başında telekomünikasyon sektörü gelmektedir. Bu şikâyetler öyle fütursuz uygulamalara bağlı olarak gelişmektedir ki, tanımlamamız gerekse modern eşkıyalık olarak değerlendirmemiz hiçte yanlış olmaz. 

Düşünün ki bir sektör temsilcisi vermediği hizmetin bedelini tüketiciden almakta, yapılan bu uygulama sonrasında da öyle bir tavır takınılmaktadır ki silah zoru ile yapılan gasp bile daha ‘mütevazi’ bir görüntü vermektedir.

Telekomünikasyon sektörü içersinde faaliyet gösteren bir firma allı pullu televizyon reklamlarında hiç utanmadan vatandaşını kandırarak gerçek olmayan, bir uygulamanın reklamını yapabilmektedir.

Bu konuda denetim uygulayacak hiç bir kurum ortalıkta yoktur.

Firma internet bağlantı hızını, ilave ücretin tüketici tarafından ödenmesine bağlı olarak arttıracağını söyleyerek başvuranları yeni paket tarifesi üzerinden faturalandırmaktadır.

Ama ne yazık ki aynı firma alt yapısı itibarıyla bu hizmeti bazı noktalarda tüketicisine verememesine rağmen, ilave fark ücretini almaya devam etmektedir.

Bu konuda yapılan müracaat noktasında müşteri servisinin verdiği cevap bu ülkede modern soyguncuların ne denli fütursuzlaştığının göstergesidir.

Ne yazık ki firma yetkilileri  “tarife değiştirme talebinde bulunmanız yeterlidir, buna bağlı olarak bu paket fiyatı ile faturalanmanız doğaldır” gibi bir açıklamayı yapabilme cesaretini bu ülkede buluyor ise vay halimize

Esas soyguncular aramızda dolaşıyor, aman dikkat.

Bu soyguna, adeta modern gaspa kim dur diyecek gerçekten merak ediyorum.

Aynı şekilde mobil telekomünikasyon sektöründe de benzeri uygulamalar yaşanmaktadır.

Bir okuyucumuzun başvurusunda bu noktada yaşadıkları şöyle anlatılmaktadır:

 1 aylık 1 GB internet kullanım paketi satın alan tüketici 1 ayın sonunda internet paketini kullanmayacağını ilgili firmaya bildirmesine rağmen firma tarafından faturalama işlemi devamını sürdürmüştür. Tüketicinin yaptığı müracaat sonrasında kesilen faturaların anaparası iptal edilmiş, fakat vergiler kısmı tüketicinin sırtına yüklenmiştir.

Aynı şekilde tüketici almadığı hizmetin şimdide vergilerini ödeme yükümlüğü ile karşı karşıya kalmıştır.

Bu alanda yoğunlaşan birçok tüketici şikâyetine rağmen firmalar nezdinde ciddi hiçbir denetim ve yaptırım yapıl(a)maktadır.

Vatandaş haksız yere kendisine çıkarılan faturaları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünmektedir.

Şimdi merakla bekliyorum; acaba ilgili birimler bu konuda bir girişimde bulunacaklar mı, yoksa son günlerin moda tavrı açılımın belirsizliğine sürüklenmiş bir durum olarak kalacak mıdır, tüm bu uygulamalar?

3G hızı ile mobil internet bağlantısı da işin tuzu biberi oldu.

Son kampanyalarda izlemektesiniz; 3G teknolojisi ile artık 3G hızında tüm yurtta internet bağlantısı yapılabileceği son günlerdeki reklamların temel teması. Peki, bu konuda televizyon ekranlarında boy boy bu konuda reklam verenler neden gerçekleri i gizleyerek vatandaşlarımızı aptal yerine koymaktadırlar?

Aynı şekilde onların da henüz bütün yurtta bu hizmeti verebilecek teknik alt yapıları yok iken televizyon ekranlarından bütün yurtta 3G hızında internet taahhüdü ile tüketici kandırılmıyor mu? 

 

Açılım demiş iken,

Açılım lafları öylesine allandırıldı ve ballandırıldı ki ortada hiçbir somut done olmamasına rağmen bir fırtına koparıldı gidiyor.

Şu anda ortada hiçbir somut bir durum yok iken koparılan çeşitli kesimlerin yaygaraları ile ortalık toz duman.

Küfürün bini bir para, herkes atıp tutmak ile meşgul.

Açılım dedikleri yeni süreç ile bilakis şimdi yeni bir gerici iklimin önü açılmaya çalışılmaktadır.

Halkların kardeşliği, ezilenlerin, emekçilerin, bu düzen altında inim inim inleyen etnik kökleri ne olursa olsun ortak çıkarları bir olan emekçilerin birliği gerçeği gözden kaçırılmaya çalışılmaktadır.

Çünkü siyasi iktidarların esas sorunu hizmet ettikleri sınıfların çıkarlarına uygun koşulların yaratılmasıdır.

Onlar için Kürt olmuş, Laz olmuş, Türk olmuş, Ermeni olmuş hiç önemli değildir.

Onlar için varsa yoksa karlarının maksimize edilmesidir. Globalleşen dünya kapitalist sisteminin ulusal yaklaşımı söz konusu değildir.

Ekonomik, siyasi, kültürel, askeri baskılara maruz kalan emekçi halkın daha iyi yaşam koşulları için verecekleri demokrasi özgürlük, iş, aş, eğitim, sağlık alanlarındaki mücadelenin önünün kesilmesinin yeni bir görüntüsü olarak açılım denilen kavram şimdilerde ortadadır.

Bu böyle bilinmelidir.

Bu gerçeği atlar isek, sözde Kürt halkının masum taleplerine sahip çıkmak adına hep birilerinin yedeğinde daha çok konuşur dururuz.

 

Sermet ATADİNÇ