Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Sallanan sistem…

1614
Van’da son yaşanan deprem ile bir kez daha deprem gerçeği ile yüz yüze geldik. 17 gün önce 600 kişiyi kaybettiğimiz Van’da son olarak ta sekiz vatandaşımız hayatını kaybetti, 27 kişi yaralı olarak enkaz altından kurtarıldı, kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız var. 17 gündür hasar tespiti yapamayan bir sistem gerçeği ile karşı karşıyayız.
 
Ayrıca, ülkenin Şehircilik ve Çevre Bakanının yıkık binalara yaklaşılmasın, diğer binalara girilebilir dediğini de unutmayalım. Dolayısıyla bir kez daha görüyoruz ki; sistemin işlemesinin oluşturduğu ihmaller nedeniyle bu acıları yaşıyoruz. Bu konudaki çarpıcı gerçeği, bayramdan önce yapılan Belediye Meclis toplantısında yaşadık.
 
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan bu kentin deprem sonrası bir afet planı olmadığını, var ise de bunun kendileri tarafından bilinmediğini açıkladı.
1. derece deprem bölgesi olan kentimizde depremsel gerçeklikler itibarıyla gerekli hazırlık ve önlemlerden de yoksun olduğumuz dile getirildi.
Özellik ile kamu binalarının depreme dayanıklılık noktasındaki sorunlarının varlığına dikkat çekildi.
Yaşanılan bunca acıya rağmen, bu alanda en acil şekilde gerekli önlemler alınmaz ise “yuh olsun” demekten başka bir şey söyleyemiyorum.
 
Bir gerçeği daha sizler ile paylaşmak istiyorum.
Van depreminin ilk günlerinde gazetemiz  haber merkezi  ‘Çanakkale depreme ne kadar hazır, yaşanılabilecek herhangi bir deprem sonrasında planlanmış önlemlerimiz nedir’ diye Çanakkale Afet ve Acil Durum Müdürlüğüne müracaat ettiklerinde aldıkları cevap gerçekten sarsıcı idi.
İlgili müdürlük Valilik kurumunun izni olmadan konuşamayacağını bildiriyor idi.
Böylesi hassas bir konuda vatandaşını bilgilendirmekten imtina eden bir sorumluluk merkezinin sorumluluk anlayışını, varın siz düşünün.
Daha sonra Başkan Gökhan’ın  ifadelerinden de anladık ki; Çanakkale’nin  bu konuda  alacağı daha çok yol var,anlayacağınız işimiz zor!
Anlaşılan o ki; vatandaşlarımızın herhangi bir doğal afet nedeniyle yaşamlarını yitirmelerinin kaynağında yatan, sistemsel sorunlardır.
 
Düşündüm...
Bayram sonrasında en çok karşılaştığımız soruların başında “Bayramda ne yaptın?“ gelmektedir.
Ben, bu bayram sadece düşündüm.
Bayramdan bayrama verilen,  gerçekler ile ilgisi olmayan popülizmden başka bir şey ifade etmeyen demeçleri düşündüm.
Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü hiçe sayarak; gazetecileri, aydınları cezaevlerine tıkan zihniyeti düşündüm.
Özgürlüklere sahip çıkmayı, ‘teröre destek olmak’ gibi sunan çağdışı anlayışı düşündüm.
Özgürlükçü olma hedefi ile hareket eden bir üniversitede basın açıklaması yapmak isteyen öğrencilere kantinci marifeti ile engel olmak isteyen mantığı düşündüm.
YÖK ‘ü protesto eden öğrencileri “10 kişiydiler” diyerek gözden düşürmeye çalışan aslında aynı kaderi paylaşan bazı kişilerin ne yapmak istediklerini düşündüm.
Sonuçta ben bu işin içinden çıkamadım.