Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

OHAL(de) ADALET

Yollarda Adalet Yürüyüşü, meydanlarda "OHAL kaldırılsın" talepleri, meclisin önünde işsizlikten kendini yakan yurttaş, salonlarda parti kongreleri, sarayda 'Adalet şurası', güney sınırında top sesleri, kışkırtılan ırkçı, şoven ve savaş konsepti eşliğinde "bir gece ansızın gelebiliriz" tehditleri?

8545

 Anadolu coğrafyası kış-kıyamet…

 Halk refaha, huzura, dirliğe hasret ve nihayetinde iktidarını korumak isteyenler, saltanatını sürdürmek isteyenler 2019’u “hangi atla Üsküdar’ı daha kolay geçebiliriz” uyarlamasının-ayarlamasının-uyumlamasının telaşı içerisinde…

 Adaleti gerçekleştirmekle, uygulanabilir, yaşanılabilir, kolay ulaşılabilir kılmakla görevli olanlar-siyasi egemenler-erkler, eğer kapalı salonlarda ‘Adalet Şurası’ düzenliyorlarsa, sorun zirveleri bile sarmış demektir. Adalet hasreti ile yanan coğrafyanın ateşi, bacaları sarmış demektir. Oysa şuraları, adalet yürüyüşlerini, adalet tartışmalarını, aydınlar, üniversiteler, hukukçular, daha bir derinleştirip, anlamlandırmak, toplumun tümüne güven duygusunu içselleştirebileceği, geniş yığınları, adalet ve yurttaşlık bilinci etrafında birleştirebilecekleri bir iklimi oluşturmak için, dahası, bir kültürel adalet iklimini derinleştirip, yaygınlaştırabilmek için yapmalıdırlar ve işte tam da bu noktada siyasi iktidarlar, bu iklimi, bu adalet iklimini yaşanılabilir kılmanın normlarını, mekanizmalarını, kurumlarını hayata geçirmekle kendilerini sorumlu kılmalıdırlar ve zaten bundan sorumludurlar…

 Oysa şimdi biz, OHAL altında yaşıyoruz. Sınırlanmış, kısıtlanmış haklar ve talepler ve adalet giderek daha zor elde edilebilir ve daha zor ulaşılabilir uzaklıklara çekilmektedir. 

 Denilebilir ki, “OHAL bir anayasal kurum ve bizim anayasamızın öngördüğü bir uygulamadır.” Evet öyledir! Ve o kadar öyledir ki, ve o kadar anayasal çerçevededir ki, artık bir anayasaya gerek kalkamayacak kadar OHAL anayasal olmuştur…

 Hayır hayır, daha açıkçası OHAL, anayasa olmuştur… OHAL anayasalaşmış, anayasa o halde kalmıştır!

 Abartı yapmıyoruz, hukuk hiyerarşisi altüst olmuş, normlar hiyerarşisi rafa kaldırılmış, geçersiz kılınmış, her şey, her norm, her hukuk kuralı ve değeri, kendini egemen siyasete, onun direktiflerine, “durumdan vazife çıkaracak” ölçüde bağımlı görme, bağımlı kılma halini vazgeçilmez bir görev olarak yerine getirme gayretine girmiştir. Ve ne yazık ki bu durum küçümsenmeyecek ölçüde yaygınlaşmış ve belirleyici bir uygulama haline gelmiştir. 

 Örnek mi!? Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili ‘hak ihlali’ nedeni ile gerçekleşmesi gereken tahliye kararı, yerel mahkemenin direnişi ve uymama yorumu ve sonucu ile karşılaşmıştır. Adalet Bakanının, Anayasa Mahkemesi’nin ‘yetki aşımı’ yaptığı mealindeki sözleri de cabası olmuştur.

 Mesele Şahin Alpay ve  Mehmet Altan gibi insanların düşüncelerini  paylaşmak meselesi değildir… Bu ülkenin demokratlarının ve devrimcilerinin elbetti ki onlarla ortak bir paydası yoktur ve hiçbir zaman da olmamıştır. Buradaki tartışma, hukukla ve anayasada yerini alan Anayasaya Mahkemesi’nin kararlarının bağlayıcılığı ile ilgilidir. Burada mesele, hukukun kırıntısını bile savunma zorunluluğudur. Derinliğine anlatmak elbette hukukçuların görevi ve alanı ile ilgili bir konudur. İşte bu nedenlerle diyoruz ki, bu ve benzeri örnekleri yorumlayarak, anlayarak diyoruz ki, OHAL “fazlasıyla” anayasalaşmıştır!

 Bugün, 81 ilde sokaklara çıkanlar dahil olmak üzere, hangi partiye oy vermiş olursa olsun, tüm emekçiler olarak, ekmek için, adalet için, barış için ve insanca bir yaşam için, tek tek alanları birleştiren, gücünü büyüten, demokratik haklarını, yine demokratik eksenler üzerinden ortaya koyarak ve ilk adım OHAL’in kaldırılması talebi üzerinden mücadele etmektir. Eğitim alanı dahil olmak üzere, hayatın her alanındaki sorunların çözümünün ilk adımı ve ilk halkası olarak OHAL’in kaldırılması talebi yaşamsal bir öneme sahiptir.

 Diğer yazılarımızda da vurguladığımız gibi; “laik, demokratik, insanca yaşanılabilir bir cumhuriyet için, işin, ekmeğin ve özgürlüğün büyütülmesi için verilecek mücadelede, bugün kavranacak ilk halka OHAL’e karşı mücadele halkası olmalıdır. Diğer talepler, buradan bakılarak yeniden üretildiğinde her şey daha anlamlı olacaktır” diye görüşümüzü bir kez daha yinelemiş olalım…