Ofreneion'dan Erenköy'e... (4)
"TROYA ATI"nın nal izlerini takip ediyoruz...
En erken dönemde; "İntepe-Erenköy" isimlerinin kaynağı...
Neden "İntepe"?
"Troya Savaşı" aynı zamanda kutuplaşan tanrıların savaşıdır. İda Dağı`nın zirvesinde savaşı izlerler. Savaşın kaderi belirlenmiştir, sonlanacaktır artık... Hektor`un kardeşi Paris, attığı okla, Akhilleus`u topuğundan vurarak öldürür. Sahneye BÜYÜK AJAX çıkar. Yoğun ok yağmuruna rağmen, Akhilleus`un ölüsünü sırtlayıp, savaş ortamından çıkarır ve Akha gemilerinin yanına taşır.
Homeros`un İlyada`sındaki "BÜYÜK AJAX"; Salamis Adası`nın kralı ve cesareti kadar Akha ordusunun önemli komutanlarından ve ordunun en uzun boylusu, en iri cüsselisidir. Akhilleus`tan sonra en büyük savaşçıdır. Akha ordusunun "BÜYÜK AJAX"dır... Akhilleus`un ölümünden sonra, kendi kılıcıyla kendini öldürür. Akha ordusunda moral çöküntüsü yaratır. BÜYÜK AJAX`a büyük bir cenaze töreni yapılarak, denize bakan ve deniz seviyesinden 1500 metre yükseklikte geniş bir alanda gömülür. Büyüklüğüne yaraşır bir tümülüs oluşturulur.
Bu tümülüs (tepe), "Ajax Tepe" olarak anılmaya başlar.
Büyük Roma İmparatoru Augustus (M.Ö.63-M.S 14) Troya`yı ziyarete geldiğinde, "Büyük Ajax"ın mezarını ziyaret eder, kurbanlar sunar, mezarın onarımını yaptırır ve tümülüsün üzerine Ajax`ın heykelini diker. Romalılar da Paganizm inancı hakim olduğundan, tanrılar ve kahraman kültlerine önem vermekte ve saygı duymaktadırlar. Bu yeni mezarla, Ajax`ı onurlandırmışlardır. Bu bölgeden vergi de anılmıyordu, çünkü kutsal topraklardı. Bu saygı ve itibar, 4`üncü yüzyılda, imparatorların Hristiyanlığı kabul etmesi, tek tanrılı dine geçmeleri, Hristiyanlığın devlet dini olması ile Troya Bölgesi önemini kaybetmiştir... Ama Ajax Tümülüsü varlığını "Ajax Tepe" adıyla günümüze kadar sürdürmüştür. İngiliz haritalarında, "Tomb Of Ajax" olarak işaretlenmiş, halk arasında "Tümbelez Tepe" olarak da kullanılmıştır.
Ajax Tepe, megaron tipi Roma mimarisi yapısıyla, tümülüsün altında, tümülüse giriş kapısı mevcuttur. Halk arasında, burası mezar değil, `in`, `mağara` olarak kabul edilmiş `İN-TEPE` anılmaya başlanmıştır. Altı mağara `in`, üzerinde yığma bir yükseklik `tepe`, "İN-TEPE"
İntepe`nin yeri ve önemi:
Kumkale Köyü`nün kuzeyinde, ovaya inen yolun yamacından görülebilir. Tümülüs, giriş kapısıyla, mezar odalarıyla, tepe görünümüyle varlığını sürdürmektedir.
Çanakkale Boğazının Tarihini, "BİTMEYEN SAVAŞLAR" tarihi olarak tanımlayabiliriz...
İnsanlık tarihi ile "boğaz savaşları" tarihi aynı süreçle başlar. Çünkü; Doğu ve Batı medeniyetlerinin geçiş alanıdır. Doğu Batı`nın, Batı Doğu`nun zenginliklerine hakim olmaya çalışmış, "KÖRDÜÐÜM" boğazlardan geçişle çözüme kavuşmuştur.
1699`da toprak kaybına ve gerilemeye başlayan Osmanlı, 1910`a gelindiğinde, Akdeniz çanağında hakimiyeti, sözde hakimiyetten öte gitmemektedir.
15`inci yüzyılın sonları, 16 ve 17`inci yüzyıllarda, Ege Adalarını talan eden, yağmalayan, Cenevizli, Venedikli korsanlar, Ege Adaları`nda yaşayan halkın Batı Anadolu`ya göç etmesine sebep olmuşlardır. Göç edenlerden, en çok "Kios" (Sakız) Adası`ndan Erenköy`e gelmişlerdir. 1`inci Dünya Savaşı`nın alt yapısı, 1770 Çeşme Baskınıyla, Osmanlı Donanması yakılarak, oluşturulmaya başlamıştır. 22 milyon kilometrekarelik devasa toprağa sahip Osmanlı, Akdeniz çanağında hakimiyetini ve otoritesini kaybetmiştir. Kuzey Afrika kıyılarındaki Osmanlı ülkeleri elden çıkmış, bu bölgeden pay alamayan tek ülke İtalya kalmıştı. İtalya`nın gözü, Trablusgarp`taydı. 14 Şubat 1910`da bir nota vererek Trablusgarp`ı istedi. Ret cevabıyla 28 Eylül 1911`de, Osmanlı`ya savaş ilan etti. 29 Eylül`de, Trablusgarp`ı işgal etti. İtalya, Osmanlı`yı antlaşmaya zorlamak ve tehdit etmek için, donanmasını Çanakkale Boğazı`nın girişine gönderdi. Boğazı abluka altına aldı. Ege`deki 12 Adayı işgal etti. Abluka süresince Anadolu kıyıları bombalandı.
İtalya`nın Osmanlı`ya Trablusgarp konusunda antlaşmaya zorlaması için yaptığı bu girişimler sonucu, "İntepe" gündeme gelmeye başladı. Bu arada, 8 Ekim 1912`de, Balkan Savaşı`nın başlaması sunucu, "Uşi Antlaşması"yla Trablusgarp ve 12 Ada, İtalyan`lara bırakıldı.
"İn Tepe" (Ajax Tepe)`den boğazın görünümü...
İtalyan`ların Anadolu kıyılarını bombalaması, bu İn-Tepe tümülüsünün coğrafi konumu nedeniyle, stratejik önemini öne çıkardı. "İn-Tepe", Osmanlı`nın kalbine gidecek deniz yolunun başlangıç noktasıydı. Ege ve Boğaz girişinin eşiğinde, Denize 500 metre mesafede ve denizden 25 metre yükseklikte, altı kocaman bir ova, karşısında yarımadanın tam ucunda, Seddülbahir insanları çıplak gözle görülecek mesafede...
Boğaz ve ovadan "İn Tepe" (Ajax Tepe) görünümü
Bu bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı`nda (93 Harbinde) Tabyalarla güçlendirilmiş. Osmanlı`nın kalbine giden yol için önlem alınmıştı. Anadolu Yakasında, güneyden kuzeye doğru Kumkale Bataryası, İntepe Bataryası, Çakaltepe Bataryası, Erenköy Bataryası olarak konumlandırılmıştı.
Bu arada, 1914`e varmadan, Trablusgarp Antlaşmasından sonra, "Yenişehir", 4 000 nüfuslu bir Rum Köyü, güvenlik gerekçesiyle, tamamen insansızlaştırıldı. Yaşayan halk tamamen dağıldı. Şimdi Yenişehir Köyü`nün tam ortasında, Deniz Radarı Kulesi mevcut. Yenişehir Köyü`nden kalan tek şey, moloz, taş yığınları ve dikenlik bir alan. 4 000 kişinin yaşadığı Yenişehir`de, Yenişehir`i çağrıştıracak tek bir yapı kalmamış, binaların taşları sökülerek tabya yapımında ve çevre köylerde ev yapımında kullanılmıştır.
Yenişehir`de yaşamın ne kadar güzel ve refah içinde olduğunu; "İlhan Selçuk"un, "Yüzbaşı Selahattin`in Romanı" kitabında anlatmaktadır.
19`uncu yüzyılda, ülkelerin zenginlik ölçüsü değişmiştir. 18`inci yüzyılda, zenginlik topraklarının genişliği iken, 19`uncu yüzyılda zenginlik, sanayi olmuştur. Sanayi Devrimini gerçekleştiren ülkelere, kendi toprakları dar gelmeye başlamış, ürettikleri malları satmak için pazar, mal üretmek için hammadde, ham maddeye ulaşmak için de yeni topraklar gerekmektedir. Yeni topraklara ulaşmak için "zor" kullanmak, "savaş" yapmak gerekmektedir. 20 ve 21`inci yüzyıl zenginliği ise "bilgi"dir. Toprakları geniş, ama sanayi ve bilgiden nasibini alamamış Osmanlı yağmalanma müsait konumdadır.
Ve o kıyamet günü gelmiştir. Boğaz girişindedir gemiler. İlk tanıştıkları, İntepe topçularıdır. Adını TROYA SAVAŞI kahramanı "AJAX"tan alan İntepe Bataryasının, Boğaz Savaşı`nda ve Kara Savaşlarında büyük rolü olduğundan, bataryaların arasında "Nazar Boncuğu" gibi "marka" olmuştur. Gücünü ve enerjisini de Çakaltepe`de kurulan ordudan alıyordu.
Erenköy sokaklarında sokaklarında Alman Subaylar (1914) Yol kıyısındaki telefon direkleri haberleşmeyi sağlıyordu. Telefon-telgraf merkezi de Erenköy`de idi...
ÇAKALTEPE;
Erenköy sınırları içinde, boğaza paralel uzanan ve denize hakim yüksekçe bir sırt, bu sırtın üzerinde iki topçu bataryası, "Çataltepe ve Erenköy" bataryaları mevcut, "İntepe" Topçu Bataryasına 6-7 kilometre mesafede, 15`inci kolordu burada konuşlandığından hastane bile kurulmuştur. Mühimmat ve lojistik destek, "İntepe"ye buradan sağlanmaktadır. Anlatımlara göre, "Çakaltepe" çam ağaçları ile değil, palamut, meşe ağaçları ile kaplıydı, asker sayısının çokluğunu anlatmak için "asker kaynıyordu", "her çalının dibinde bir asker" söylemleri mevcuttur.
Çakaltepe, antik dönemde "RHOTENİON" kenti, daha sonra "Eski Kale" olarak anılmıştır. "Rhotenion"un izleri hala mevcuttur. Ve bu kentin üzerine "Çakaltepe Bataryaları" kurulmuştur. 3000 yıl önce, "Troya Savaşı"ndakiler canlanmış, savaşın rövanşı karada değil, denizde oluyormuş gibi..