Doç. Dr. Olcay Uçak

olucak@gmail.com

Medya okuryazarlığı eğitimi yeterli mi, yoksa daha fazlası mı gerekli?

Çok değil bundan 15 yıl öncesinde iletişim dünyasında medya okuryazarlığı kavramını yaygınlaştırma çabaları gündemdeydi. Medya okuryazarlığı, medya iletilerine eleştirel bakışı ve özgün ileti oluşturma becerilerini içeriyordu. Peki bu kavram ve bu konudaki eğitimler günümüz dijital dünyasında yeterli mi?

103

Gazetecilik eğitiminde medya okuryazarlığı kavramı öğrencilerin medya iletilerine eleştirel bakışı ve kendi mesajlarını oluşturup yayma becerilerini geliştirmeyi içeriyordu. Ancak bu kavram ülkemizde bazı öncü ülkelerden çok daha geç kullanmaya başlanmıştı. Çünkü medya okuryazarlığı kavramının kullanımı film endüstrisinin propaganda yapısına karşıt olarak İngiltere, Fransa gibi ülkelerde 1920’lere dayandırılmaktadır. İngiltere’de 1930’larda medya okuryazarlığı eğitimleri özellikle Hollywood etkisine karşı ve reklamların tüketim iletilerine karşı korumacılık amacıyla verilmiştir. Böylece medya okuryazarlığı kavramı, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu olan UNESCO, Avrupa Birliği ve Frankfurt Sosyal Araştırmalar Enstitüsü gibi kurumların önderliğinde diğer ülkelere duyurulmaya çalışılır. Bu çalışmalar arasında Gazeteci ve İletişim Araştırmaları Derneği (İLAD) Kurucusu Hıfzı Topuz hocamızın UNESCO kapsamındaki özgür habercilik ve etik gazetecilik eğitimi öncü projelerini de hatırlatmakta yarar var.

1992 yılında Aspen Enstitüsü’nde yapılan Medya Okuryazarlığı Ulusal Liderlik Konferansı’nda ise medya okuryazarlığı için; ‘Farklı biçimlerdeki (ortamlardaki) medya metinlerine erişebilme, erişilen bu metinleri analiz ederek anlayabilme, değerlendirebilme ve kendi medya metnini üretebilme’ tanımı kabul edilir.

Türkiye’de medya okuryazarlığı eğitimi

Türkiye’de internetin yaygınlaşıp konunun ihtiyaç haline gelmesiyle, akademik çalışmaların öncülük ettiği medya okur yazarlığı eğitimi, MEB müfredatıyla 2007 yılında ilköğretim düzeyinde seçmeli ders olarak okutulmaya başlanır. Ancak iletişim fakültelerinin ortak duyurularıyla, ‘medya okuryazarlığı dersini iletişim fakülteleri mezunları vermeli’ yaklaşımı ne yazık ki karşılık bulamaz. Dolayısıyla bu dersler iletişim ve medya uzmanlığı olmayan diğer branş öğretmenleri tarafından verilmeye devam edilir.

Medya okuryazarlığı eğitiminin gelişmişliği üç aşamada analiz edilir: Birinci kategori gelişmiş eğitimi ifade eder ve Avusturya, İngiltere, Kanada, Finlandiya, Danimarka, Norveç, Hollanda, İsveç, Fransa ve İsviçre’yi kapsar. İkinci kategori henüz gelişimini tamamlamamış medya okuryazarlığını ifade eder. Bu kategoride Almanya ve ABD bulunur. Türkiye’nin de içinde bulunduğu üçüncü ve son kategoride ise medya okuryazarlığı eğitimi küçük ölçekte devam eder. Bu grupta ayrıca Uzakdoğu ülkeleri, Hindistan, Rusya ve Latin Amerika ülkeleri yer alır.

Medya okur yazarlığı eğitiminin, medyanın kullandığı görsel ya da işitsel her türlü iletinin arkasındaki kimliği ve o iletinin amacını sorgulayan bir bakış açısı geliştirmesi beklenir. Böylece iletilerin hedef kitlesinin kimler olduğu, içerikleri yayınlayan kurumun sermaye sahipliğinin kime ait olduğu, mesajların hangi etkileri yaratmak amacıyla ulaştırıldığı sorgulanır. Dolayısıyla medya okuryazarlığı eğitimi alan bir öğrenci daha eğitim ve öğretiminin ilk yıllarında medyadan gelen her iletiye sorgusuz sualsiz katılmadan önce şüpheyle yaklaşmayı ve bu mesajlardan kim ya da kimlerin fayda sağlayacağını düşünmesi, bu sorulara karşılık bulabilmesi beklenir. Böylece öğrenciler yetişkin olduklarında medyada çıkan her yazı ya da görüntüye inanmaz ve kendini o fikirlere körü körüne teslim etmez, aksine sorgulamaya başlar.

Ancak günümüzde medya okur yazarlığı eğitiminin esnek programı dijital dünyanın öngörülemez mesaj akışında yetersiz kalıyor. Çünkü artık sadece öğrenciler için değil her internet kullanıcısı için görülen mesajları anlamlandırmak mümkün olamıyor. Dijital iletişim farkında olmadığımız kaynaklardan, sermaye sahipliğini bilemediğimiz kurumlardan, hangi amaçla hangi hedefe gönderildiğini çözemeyeceğimiz kanallardan adeta akıyor. Bu kaynakların başında gelen Sosyal medya ise, dünyada yüzde 60’ları geçen kullanımıyla adeta tek geçerli iletişim biçimi oluyor.

Günümüzde medya okuryazarlığı eğitimini uzman kişiler tarafından hem mühendislik ve yazılım konularında geliştirmek, hem de sosyal medya okuryazarlığı ve siber güvenlik kavramıyla ilişkilendirerek birinci kategorideki ülkeler düzeyine çıkarmak gerekmektedir. Zira sosyal medya kullanıcılarının kişilik, sosyal hayat ya da kaygı gibi yaşadıkları başlıca sorunlara günümüzde güvenlik sorunları eklenmiş, gizli bilgilerin ele geçirilmesi sonucunda dolandırıcılık suçları ve bunlara bağlı mağduriyetler ciddi oranda artmış; yeni çözümler beklemektedir. Bu çözümlerin başında, medya okur yazarlığı eğitiminin iletişim fakültesi mezunları gibi konunun uzmanları tarafından yaygın bir eğitim müfredatıyla güncellenerek ilköğretim düzeyinde verilmesi ve yaşam boyu eğitim programlarıyla ileriki yıllarda farkındalığın desteklenmesi gerekmektedir.