Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Machiavellist işportacılık

Machiavellizmin (Niccolò Machiavelli) temel önermesi; Amaca giden her yol mübahtır!.. Bu çizgi ve anlayış üzerinden hareket eden, parti, gruplar ve kişiler ve hatta siyasi anlayışlar, hayırla anılmazlar! Ancak, amaçlarını ve hedeflerini gizlemek için, başka bir ifade ile gizli ajandaları olanlar için, amaçlarını gerçekleştirme yolunda, her yolu, yöntemi, aracı kullanmak, neredeyse bir politik kültür olarak karşımıza çıkmaktadır.

3770

 

 
Günümüzün dünyasında, Machiavellizmin önermesine uygun davranan sayısız örnekler bulabiliriz. 
Sadece yakın tarihe, ülkemizin günlük politikalarına ve uygulamalarına bakmamız bile son derece ibret verici örnekleri karşımıza çıkarmaktadır. Örneğin, Cumhuriyet karşıtlığı tescilli olan kimi çevrelerin ve partilerin sıkıştıkları anda cumhuriyeti savunuyormuş gibi davranmaları ile karşılaşabiliyoruz. Türkiye’de cumhuriyete yönelik esas olarak iki farklı karşı çıkış söz konusudur. Birincisi; tarihsel olarak ve bir siyasal sistem olarak cumhuriyet karşıtı olanlar, ki bunlar esas olarak hilafeti geri getirmeyi savunan çizgi üzerinden varlıklarını ifade etmektedirler. Dahası, Kurtuluş Savaşını “keşke Yunanlılar kazansaydı” diyebilecek kadar da yurtseverliğe uzaktırlar. Tersine, açık bir düşmanlık tutumu sergilemektedirler. Tek örnek elbette bu değil… Ve bu anlayış tek bir kişinin anlayışı da değildir… İkinci anlayış, esas olarak cumhuriyetin yetersizliğini ifade eden ve laik demokratik bir niteliğe kavuşması için mücadele edenlerdir. Yani, laik, demokratik cumhuriyet çizgisi üzerinden mücadele edenlerdir. 
Birinci anlayışa dönersek, cumhuriyete kökten karşı olanlar, elbette onun kurucusu ve kurucuları ile de hesaplaşmayı göze alanlardır. Örneğin, Atatürk’ü itibarsızlaştırarak, her vesile ile ona saldırıp ve buradan açtıkları gedik üzerinden cumhuriyeti de itibarsızlaştırıp tahrif ve tahrip edileceğini ve nihayetinde hilafete ulaşacağına inanan bir anlayış… 
Özellikle son yıllara baktığımızda, Anıtkabir’e çıkışların bile yasaklandığı, Cumhuriyet Bayramlarının kutlanmasının program dışına itilip atıldığı,  ders kitaplarından başlayarak, cumhuriyet mantığı ile örtüşmeyen laik demokratik bir Türkiye anlayışına aykırı, başta cihat kavramının, en gerici biçimler altında ifade edilerek, adım adım amaca ulaşmanın hesaplarının yapıldığı örneklerle kanıtlanır hale gelmiştir. 
Ancak, laik-demokratik cumhuriyet talebi ve cumhuriyetin 94 yıllık birikiminin ortaya çıkardığı direniş potansiyeli ve direnişin kendisi, kolay kolay hilafeti gerçekleştirmek Türkiye’de dinci siyasi bir iktidar kurmak isteyenlere “işlerinin” kolay olmayacağı gerçeği ile yüz yüze getirmiştir. 
Belki de diğer problemlerin, açmazların yanı sıra ve buradan kaynaklanan zayıflıklarla birlikte, bu yılki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları bütün cumhuriyet karşıtlarını, cumhuriyeti savunmak, Atatürk’ü savunmak ve buradan yeni güçleri, daha doğrusu cumhuriyetçi güçlerin kafasını karıştırıp, yeni taraftarlar edinecekleri Machiavellist bir ikiyüzlülüğe yöneltmiş görünüyor. Bir yandan Atatürk’e hakaret edenleri, cumhuriyet karşıtlığını açıkça ilan edenleri, yüksek makamlarda taltif ederken, onların sırtını sıvazlayıp itibar bahşederken, öte yandan Atatürk ve cumhuriyet övgüleri olsa olsa “Amaca giden her yol mübahtır” anlayışını sergileyen kaba bir Machiavellizm olarak sırıtmaktadır. 
Şimdi buradan anlaşılması gereken, kaba bir cumhuriyet savunusu değildir. Laik-demokratik ve bağımsızlıkla taçlanmış, gerçek bir demokratik Türkiye ve demokratik Cumhuriyet mücadelesine çağrıdır. 
İnsan hakları değerleri, hukukun üstünlüğünün egemenliği, siyasetin ve toplumsal yaşamın, sosyal ilişkilerin demokratikleşmesi çağrısıdır. Bu eksen üzerinden birleştirilebilecek güçlerin, birleşmesi ve mücadelesi çağrısıdır. 
OHAL cenderesi içerisinde, demokratik siyasetin tasfiye edilmiş olması ve hayatın her alanında OHAL basıncının ve baskısının, yasak ve yasaklamalarının hissedildiği bir Türkiye’de, iktidarın bu somut ve nesnel gerçekliğe rağmen cumhuriyet övgücülüğü ve “Atatürk ile aldatma” çabaları, beklenen karşılıkları yaratmayacaktır. Geniş toplum yığınlarının her gün yoksullaştığı ve sınıf çelişkilerinin keskinleştiği bir ülkede Machiavellizmin bir çare olamayacağı görülecektir. Yeter ki, sorumluluk üstlenenler, sorumluluklarını, akılla, özveriyle yerine getirebilsinler. 
Özgürlükten, özgürlüğü yok eden, hayatı yasaklarla kısıtlayıp kısırlaştıran ve toplumun bilincini çarpıtmak için her yolu deneyen, Machiavellizmin pazar esnaflığına, işportacılığına soyunmuş siyasetin kurnazlarına, demokratik bir hat üzerinden cevap verilmesi artık kaçınılmaz bir zorunluluktur.