Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Kral, obez ve çırılçıplak!...

Artık, çaldıkları minareye kılıf, mızraklarını sığdıracakları çuval bulamayacaklar... Yarattıkları kötülük, ikiyüzlülük, alavere dalavereleri yer küreye sığmaz hale geldi... Şeytanilikleri uzaya taşıyor artık!... Her şeyi hastalıklı hale getirdiler, kötülük saçıyorlar, hastalık saçıyorlar, açlık ve sefalet!

5362

 

 

 

Evet, şimdi evlerimizdeyiz, sokaklara çıkmıyoruz, ama yalnız değiliz, hadi bir fırsat yaratalım, düşünelim, unuttuğumuz soruları arayalım, kitapları, dergileri karıştıralım, eski sandıklara bakalım, unuttuğumuz, kaybettiğimiz merakları, soruları açığa çıkaralım, cevaplar üretelim, yeni cevaplar bulalım… Neden diyelim, niçin diyelim, kabul edilemez olanları ayıklayıp bir kenara koyalım, bize sunulan iki yüzlülüğe, kötülüklere, korkaklıklara ve korkutmalara boyun eğmeyeceğimizi söyleyelim… Bulduğumuz yeni soruların ve cevapların yanına cesareti de koyalım… Bilgilerimizden, yaşadıklarımızdan, ürettiğimiz bilinci de koyalım… Yeni bir dünya düşleyelim, bu hastalıklı, artık insanlığa verebileceği hiçbir şeyi kalmamış olan, doğanın ve insanın kanıyla, emeğiyle şişmiş, hastalıklı hale gelmiş bu obeziteyi, yer küreden, hayatın orta yerinden, silip süpürüp atmanın bilincini örelim… Biraz öteye, daha öteye bakıp güç kaynaklarımızı keşfedelim…

 

Gülen, gülümseyen, cıvıl cıvıl sokaklar yaratabileceğimizi, çocuk çığlıkları ile dolup taşan bahçeler parklar kurabileceğimizi, okullardan hurafeleri, çocuklarımızın beyinlerini zehirleyen safsataları sürüp atacağımızı düşünelim ve bunu başarabileceğimize inanarak, gücümüzün, birliğimizin, hayatı her gün yeniden yaratan asıl kaynağın emekte olduğunu, emekçilerde olduğunu, halklarda olduğunu, yeniden ve yeniden kavrayıp, aklımızı, bilincimizi ışıklandırmaya yönelelim…

 

Var olan verili koşulları hepimiz biliyoruz, açlığımızı biliyoruz, sömürüldüğümüzü biliyoruz, emeğimizin kimler tarafından çalınıp çırpıldığını biliyoruz, nasıl soyulup sömürüldüğümüzü biliyoruz, azıcık dikkatle baktığımızda, dünyayı hasta eden, savaşları üreten, yaşamın bütün dengelerini alt üst eden obezitenin merkezlerini de biliyoruz ve görebiliyoruz…

 

Yani ve kısaca ve özetle söylersek; şimdi sıra bütün gördüklerimizi ve bildiklerimizi rafine etmenin, onu bilince dönüştürmenin ve adımlarımızı, yeni, aydınlık ışıklarla dolu özgürlüklere giden yola çevirmenin zamanının gelmiş olduğunun farkına varmaktır…

 

Bugünler aşılacak, şimdi disiplinle, bu koşulları bilinçle aşmanın sorumluluğuna ulaşmak zamanında ve anındayız…

 

Ve yineleyeyim, artık bu tekelci sermaye düzeninin yarattığı obezlik ve obozite, insanlığa ışık, sağlık ve aydınlık bir gelecek üretmek bir yana, onun bütün gelişiminin ve var oluş kanallarının önündeki en büyük ve diğer ve öteki kötülükleri de üreten bir engel haline gelmiştir… İnsanlık, gerçek anlamda insanlık olarak kendini var edebilmesi için, bu asalaklıktan, bu hastalıklı obez asalaklıktan kurtulmayı başarmak zorundadır… Bunu başarabilecek kaynak, görüldüğü ve kavrandığı zaman fazlasıyla mevcuttur.

 

Şimdi yakına gelelim, bir bakın Kazdağları’na, bir bakın ve düşünün, dünün o ışıl ışıl, o yemyeşil, hayata zenginlikler sunan ormanlar, ağaçlar nerede şimdi? Nerede o kuşlar, ceylanlar, böcekler, o canlı doku nerede? Ve şimdi, ve elbette size güller, pırıltılı düşler sunmayacak, ne verdiyseniz karşılığını alacaksınız… Niçin? Bir avuç altın için öyle mi? Bu nasıl utanmaz, nasıl hayasız, nasıl ahlaksız bir durumdur?

Elbette, o çölleştirdiğiniz doğa, yalnızca bu kötülükleri üretenlere, yaratanlara değil, bu hayasız saldırganlığı, bu utanmaz aç gözlülüğü engellemek için yeterince savaşmayanlara, sessiz kalanlara da bana necilere de bir cevap gönderiyor şimdi…

 

Anımsayınız, yağmur ormanları, dünyanın oksijen merkezi ve yine o güzelim düşler ve hayaller coğrafyası, günlerce, yangınlarla yok edilirken, Brezilya’yı yönetenler başta olmak üzere gezegen bir ölüm sessizliğine bürünmüştü… Ve Avustralya Kıtası da aynı kaderi paylaştı… Dünyanın obez çakalları, barbarları, kim bilir hangi hesapları yapıyorlardı!?

 

Ve unutmayalım, dünyanın başına gelen hiçbir kötülük, hiçbir felaket, hiçbir salgın hastalık, tekelci sermaye obezitesinden, onun yarattığı düzenden, ilişkilerden, ideolojilerden ve ürettiği sessizlikten bağımsız değildir… Kötülüklerin anası ve kaynağı, bu tekelci obezitedir!...

 

Evet, şimdi masallarda söylenen “kral çıplak” sözü, eksik ve yetersizdir!

Artık, kral(!) obez ve çırılçıplaktır!... Hiçbir propaganda merkezi, bu ölümcül bedenin, bu yağmacı ve hastalıklı bünyenin, bu obez varoluş biçiminin kötülüklerini gizlemeye, üzerini örtmeye yetmez!

 

Evet, şimdi bugünleri aşacağız… Bütün sahte ritüelleri, cennetten ev “satıcılığına” soyunanlara, din istismarcılığına, çocuklarımızın beyinlerini çağ dışı ideolojik ritüellerle dolduran safsatacılığa rağmen, her türlü yalana rağmen, bu tekelci sermaye diktatörlüklerini, bu siyasi gerici yoğunlaşmayı, bu insanlığın geleceğini karartan ideoloji ve propagandaları, aşacak ve bütün canlılar için, bütün çocuklar için, bütün insanlar için, insan kanıyla beslenen obeziteyi yok edecek ve sağlık ve hayat üreten gülen şehirler, gülümseyen şehirler ve çocuk cıvıltıları ile şenlenen sokaklar yaratacak, insanlığın altın çağa yürüyüşünün önündeki bütün engelleri aşacak bir yolu, bilinci elbette bulacaktır insanoğlu…

 

Bütün değerleri yaratan emek ve emekçiler, elbette bunun da yolunu bulacak ve bu sorunları aşmanın üstesinden gelecektir…

 

Artık, kral, yalnızca "çıplak" değil, obez ve çırılçıplak!...