Kendimizi sorgulamayacak mıyız?
İç güvenlik yasa tasarısıyla baskı ve şiddetin meşrulaştırılması, demokratik hakların gasp edilerek polis devleti uygulamalarıyla siyasal sistem bozuk çarklarını döndürmek için yol almaya çalışırken; demokrasi güçlerinin buna karşı durmaları, bu tasarının yasalaşmasına izin vermemeleri siyasal gündemin en önemli konularından biri haline gelmiştir.
Mecliste AKP milletvekillerinin, tasarıya karşı çıkan muhalif milletvekillerine uyguladığı şiddet bu yasa tasarısından beklentilerin düzeyini göstermektedir.
Gün geçtikçe saldırganlaşan siyasal iradenin, geleceğimizi karanlık bir noktaya götürecek bu girişimine karşı durmak; demokrasi güçleri açısından vazgeçilmez bir sorumluluk haline gelmiştir.
İç güvenlik yasa tasarısına karşı mücadele etmek, bu konuda birleşik bir mücadeleyi örmek gibi bir sorumluluğun önünde hiçbir gerekçe engel olarak var edilemez.
Ancak Pazartesi günü Çanakkale’de gerçekleştirilen KESK tarafından tüm Türkiye’de düzenlenen protesto eylemleri kapsamındaki AKP il binasına yapılan yürüyüşü izlediğimde farklı duygulara kapıldım.
HDP’sinden ,Birleşik Haziran Hareketi’ne , Eğitim-Sen’den DİSK ve diğer kamu sendikalarına kadar bir çok kesimi aradı gözlerim.
Onların kurumsal olarak bu tepkiye ortak olmaları gerektiğini beklerken, hayal kırıklığına uğradım.
Böylesine önemli bir saldırı karşısında bu saldırıya karşı durmanın önünde hiçbir engel olmaması gerektiğini düşünerek, bu duyarsızlığı herkesin sorgulaması gerekmektedir.
Demokrasi ve emek örgütlerinin demokrasi ve emek mücadelesinin gereklerini yerine getirmenin ötesinde başka bir amaçlarının olabileceğini düşünemiyorum.
Böylesi bir günde biraya gelemezsek ne zaman geleceğiz sorusunu herkes kendisine bir kez daha sormalıdır.
Bu durum iletişimsizlik ile birlikte organize olamama gibi bazı teknik sorunlardan kaynaklanmış olsa bile, artık bu sorunların aşılmış olması gerekir.
Herkes şöyle bir silkelenip kendisine gelmelidir.
Bu kentte CHP örgüt yapısındaki hantallık nedeniyle varlığı ile yokluğu fark edilmeyen bir parti haline dönüştürülmüşken şimdi de diğer devrimci, sol, sosyalist yapıların böylesine bir performans göstermesi kentin demokratik kazanımları başta olmak üzere demokrasi, özgürlük, barış, insanca yaşam noktasındaki bilincini de olumsuz etkileyecektir.
Unutulmalıdır ki bu bilinç ancak sahip çıkıldığı, bu alandaki saldırılara karşı durulduğu koşullarda korunur ve gelişir.
Pazartesi günkü protesto sonrasında mücadele bilinci konusundaki olumsuzluğun işaretleri ortaya çıkmıştır.
Buna müdahale etmek, demokrasi ve emek mücadelesinin omuz omuza örülmesi bu taleplerin ete kemiğe büründüğü etkinliklerin güçlü bir şekilde hayat geçirilmesi açısından her türlü ön yargıyı bırakarak, şimdi bütün güçlerin sorumluk alması zamanıdır.
Çanakkale’de demokrasi ve emek güçleri yaşanan bu olumsuzluğu telafi edecek bir girişim başlatmalı, birçok insanda ve kesimde gelişen umutsuzluğa karşı yeniden bir çıkış yaratmalıdırlar.
Yaklaşan seçimler nedeniyle AKP gericiliğini karşı mücadele etmenin sorumluluğu herkese bazı görevler vermektedir.
Ancak bir araya gelip ortak bir mücadeleyi yarattığımız sürece bu konuda başarılı olabilir geleceğimiz adına kazanımlar yaratabiliriz.
Şimdi hep birlikte bu konuda adımlar atmak üzere harekete geçme zamanıdır.
Yarın çok geç olabilir.
Çanakkale siyasetinde kadın
Yaklaşan seçimler nedeniyle seçim takvimine bağlı olarak aday adayları da ortaya çıkmaya başladı.
Ancak bugüne kadar müracaatta bulanan aday adayları arsında kadın neredeyse yok gibi.
AKP’den 32 müracaat olmasına rağmen bunun ancak ikisi kadın, CHP’de hiç kadın adayı yok, MHP’de de şimdiye kadar kadın aday adayı çıkmadı.
HDP Çanakkale’de ne yapar bilemiyorum,böylesi bir koşulda Çanakkale kadınlarının sesi olmak artık HDP’ye düşüyor gibi geliyor bana.
Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınların çok önemli sorunları olmasına rağmen bu denli ötekileştirilmesi bizzat bu sistemin bir sonucudur.
Onun için ilk Çanakkaleli kadınlar 8 Mart’ı direnişin başlangıcı olarak kutlamalıdırlar.
8 Mart’ta düzenlenen saat 12.00de Salı Pazarından başlayacak “eşitlik, özgürlük adalet yürüyüşünde “Çanakkaleli kadınlar sistemin kendilerini ikinci sınıf vatandaş noktasına getiren tüm uygulamalarını yok etmek adına bir başlangıç yapmalıdırlar.
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü