Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Kazdağları için ne yapılmalı!...

2099
Kaz Dağları’nda altın arayan uluslararası tekellere karşı, yöre halkının mücadelesi, başlangıç anlamında belirli bir noktaya geldi.
Ulusal medya, köşe yazarları, ilgili bilim çevreleri ve çevre örgütleri konuyu, bulundukları noktadan irdeleyerek; Kaz Dağları ve yöre insanı için olası tehlikeleri anlatmaya çalıştılar.
Bu durum karşısında altın tekelleri de faaliyetlerini yoğunlaştırdı.
Kimi zaman açıktan, kimi zaman ise kapalı, “fısıltı gazetesini” kullanarak : “Biz siyanürcü değiliz.” “Siyanür tehlikeli değil veya biz siyanür kullanmayacağız.” “İş sahaları açacağız.” diyerek (ve daha başka yol ve yöntemleri de kullanarak) özellikle bazı köylülerin ve muhtarların kafasını karıştırarak, mücadeleyi bölme çabalarını sürdürmüştür.
Bir kere şunu bilmeliyiz; altın tekelleri, dünyanın her yerinde her türlü dümeni çevirmekten geri durmamışlardır.
Aslında o kadar da uzağa gitmeye gerek yok; Bergama-Ovacık’ta olanlar bizler açısından öğretici derslerle doludur.
Kısaca söylemek istediğim; altın tekellerinin yıkıcı-bölücü çalışmaları göz ardı edilmemelidir. Çünkü bu konuda çok büyük olanaklara ve tecrübeye de (!) sahiptirler.
Ancak önemli olan “altın arayıcıları”nın yıkıcı çalışmalarını da göz ardı etmeden bizlerin neler yapacağıdır.
Öncelikle, bizlerin de önemli olanaklara sahip olduğumuz bilinmelidir.
Örneğin, İDA tüm dünyaca bilinen bir bölgedir. Truva bölgesi ne kadar biliniyorsa, İDA da o kadar biliniyor. Yalnızca bu bile, büyük olanaklar sunuyor.
Yapılacak şey; kısa ve uzun vadeli bir mücadele-eylem planı oluşturmaktır.
Bunun için, bir merkezi örgüte ihtiyaç var.
En temel ve vazgeçilmez, belirleyici olacak güç; yöre halkının örgütlü mücadelesini esas almak ve bu eksene bağlı olarak diğer tüm araçları ve ilişkileri kullanabilmektir.
Yöre belediyeleri örgütlü bir duruş ve mücadele sergiliyor. Bu, muhtarların birlikteliği ile beslenmeli, desteklenmelidir.
Üretici köylülerin, kadınların bilinçlenmesi ve mücadeleye katılmasının önü açılmalıdır.
Yöre üniversiteleri, konu ile ilgili akademisyen –öğrenci platformları oluşturabilir.
Çanakkale ve Balıkesir’de bulunan sendikalar, meslek odaları ve demokratik kikte örgütleri, Kaz Dağları’nın maruz kaldığı tehlikeyi diğer şubelerle paylaşabilir.
Ülkedeki tüm çevre ve insan hakları savunucuları ve örgütleri konuya ilişkin bilgilendirilerek, mücadeleye katılımları sağlanmalıdır.
Mücadelenin uluslararası ayağını da oluşturmak gerekir.
Örneğin; kardeş kent belediyeleri (ki; Almanya, İtalya, Yunanistan da var.) bilgilendirilerek, katkıları sağlanabilir, sağlanmalıdır.
Ayrıca, Kaz Dağları kartpostalları ile çok geniş bir uluslararası iletişim düşünülebilir.
Ve yine, internet geniş ölçüde kullanılabilir. Oluşturulacak bir web sayfasında, İDA için uluslararası S.O.S çağrıları yapmak mümkün.
İnternet üzerinden, imza kampanyaları, forumlar, veri toplama, bilgilendirme çalışmaları mücadeleye katkı sunabilir.
Kısacası; yerel, ulusal ve uluslararası bir dayanışmaya ihtiyaç vardır.
Bütün araçlar ve olanaklar, planlı, akılcı ve sistemli bir şekilde kullanılabilir, kullanılmalıdır.
Ancak böylesi bir mücadele perspektifi ve örgüt-eylem çizgisi, Kaz Dağları’nı emperyalist barbarların yıkımından kurtarabilir.