Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Kazdağları ‘Vatan Toprağı’ Değil mi?

2048

Ne demeli, ne söylemeli, bilemiyorum?..
Olay Gazetesi, Kazdağları’nda yapılan ‘altın arama çalışmalarını çeşitli yönleri ile ‘manşet haber’ olarak kamuoyuna duyurma çabasını sürdürüyor. İlgili ve yetkili çevrelerin dikkatini çekmek için çırpınıp duruyor!..
Ama gelin görün ki, kimseden ‘tıs’ çıkmıyor. Sanki ‘ölü toprağı’ serpilmiş üzerlerine… Endişe verici, ‘kuşku uyandırıcı’ bir ‘ölüm sessizliği’ hüküm sürüyor, bu çevrelerde…

İnsan sormadan edemiyor; burası müstemleke toprağı mı? Kazdağları vatan toprağı  değil mi?
Ve yine, Kazdağları’nın mitolojik, tarihsel, güncel ve gelecek açısından taşıdığı, sahip olduğu ‘değerler’ bilinmiyor mu?
Yoksa ‘sözün tükendiği yer’de miyiz?
İçinde bulunduğumuz coğrafya yağmalanırken; hava, su, toprak ve doğal hayat, hayatımız kirletilip, zehirlenirken; tehlike bu kadar yakınlaşırken, bu ‘suskunluk’ neden, niçin?..
22 Temmuz seçimlerinde, ‘Her şey Türkiye için’ diyenler, seçim otobüslerinden bangır bangır ‘Çanakkale sevdalısıyız’ diye bağıranlar; sesinizi-soluğunuzu ne çabuk tükettiniz!..
Çanakkale’nin milletvekilleri, il ve ilçe yöneticileri, belediye başkanları, dilinize mühür mü vuruldu, elinizi-kolunuzu bağlayan mı var? Bu ‘derin ve anlaşılmaz suskunluk’ ne zaman sona erecek?..
Bir yanda; “Barış kültürümüz olsun” diyerek ‘festival’ düzenlerken, Kazdağları’nda ‘hayata karşı’ açılan ‘yağma ve talan savaşı’nı sessizlikle karşılamak, ‘yaman bir çelişki’, anlaşılması zor bir ‘ironi’ değil mi?..
(Bu saptama, Çanakkale Belediyesi’nin ‘Festival’in ana teması olan ‘Barış Kültürümüz Olsun’ konseptli etkinliklerine bir eleştiri değil, iki konuyu ilişkilendirmeye yöneliktir.
Kaldı ki; Başkan Gökhan’ın hakkını teslim etmek gerekir. O, “Kazdağları’nın altına değil, üstüne bakın!” uyarısını yapmıştı.
Umuyoruz ki; Çanakkale’den esen ‘Barış Kültürümüz Olsun’ rüzgarları, Kazdağları’nın doğal hayatını kurtaracak bir nefes, bir soluk yaratır.)
Altın tekellerinin, Kazdağları’nda başlattığı bu, ‘hayasızca akın’ doğaya karşı açılmış bir savaş değil midir?
Olay Gazetesi çırpınıp dururken, daha susacak mıyız?
‘Mazlum’ ve ‘mağdur’ olanın, yani doğanın ve hayatın; ağacın ve çiçeğin, kurdun ve kuşun, börtü-böceğin yanında, ‘yaşamı’ ve aynı zamanda ‘insanı’ savunmak için ‘saf tutulması’ gerekmiyor mu?..
Bölgemiz açısından tehlike, ‘büyük’ ve ‘yakındır’.
Ve de aslında, sözün özü şudur; başta Afrika olmak üzere, dünyanın bir çok ‘özel noktası’nı çöle çeviren altın tekelleri, karşılarına çıkan/çıkarılan engelleri aşmak için bir ‘fon’ ayırmışlardır. Kendi çıkarlarına uygun yasal düzenlemeler yaptırma çabalarından tutunda; ‘bildik’ bilimum yol ve yöntemleri denemekten geri durmamışlardır. Değişik ülkelerde, bu durumu açığa çıkaran sayısız belge ve bilgi ortaya dökülmüştür.
Bergama, yakın ve öğretici bir örnektir. Kazanılan onca davaya rağmen, altın tekeli yöreden sökülüp atılamamıştır.
Maden bir kez, çıkarılmaya başladı mı, iş daha da zorlaşmaktadır. Altın tekelleri,kendilerine karşı verilen mücadeleyi engellemek, zayıflatmak ve bölmek için, her türlü gayri yasal, gayri ahlaki yol ve yöntemi denemekten geri durmayacaktır/durmamıştır!..
Bu nedenlerle yapılacak şey; birleşik, güçlü, akılcı ve herkesi kapsayan örgütlü bir mücadeledir.
Daha fazla geç kalmadan, Kazdağları’na sahip çıkmalı ve gerekeni yapmalıyız.
Aksi durumda, ‘İda Dağı’nın ‘tanrılarına’ yalvarmaktan başka yapacak şey kalmaz!
Ha, bir şey daha; Bergama’da altın çıkarılan bölgeyi, kuşların ve böceklerin ‘terk ettiğini’ biliyor muydunuz?..