Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

İşte termikçi

1041
Soma Yırcalı bugün ülke gündemindeki yerini tüm öğreticiliğiyle koruyor.
Termik yatırımcısı nasıl bir kirlilik içersinde olduğunu tüm çıplaklığıyla gösteriyor.
Yatırımın kendisi yaşamsal değerlerimizi her şeyden önce havamızı kirletecek en büyük kirletici olma özelliğinin yanında el attığı, dokunduğu her şeyin altından kirlilik ve hukuksuzluk fışkırıyor.
Peki kim bunlar?
Siyasal gericiliğin sermaye cephesi olarak her türlü hukuksuz ve kirli ilişkilerin altından çıkan, yolsuzluk operasyonun aktörlerinden, hani şu meşhur havuzdaki yandaşlardan biri
Savaş hukuku kurallarıyla hareket eden bu termikçi kirleticiler halkın zeytinliklerine acele kamulaştırma yoluyla el koyduktan sonra halka karşı açtıkları savaşı özel güvenlik terörü ile sürdürdüler.
Nede olsa dayandıkları zemin savaş hali durumu ya,onun için acele kamulaştırma yaptılar ya,o kadar şiddet de artık olsun yani!....
Yırcalıların zeytinliklerine el koyanlar bir kaç kez zeytin ağaçlarını katletmek üzere girişimde bulunup,Yırcalıların direnişi ile karşılaştılar.
Danıştay’ın, kamulaştırma kararını bozduğunu haber alınca durum değişti; şimdi son hamle yapılmalı ,kamulaştırılan alandaki zeytin ağaçları sökülmeli, karara rağmen termikçi şiddet elini güçlendirmeliydi.
Düğmeye basıldı; sabah vakti özel güvenlik ordusuyla gelip, zeytinlerine sahip çıkan Yırcalılara saldırarak, yerlerde sürükleyip, kelepçeleyip barakalara kapattıktan sonra 6 bin zeytin ağacını kestiler.
Yapılan tam bir katliamdı.
Bu katliam sürerken güvenlik güçleri bu şiddeti ve katliamı sadece seyretmekle yetindi.
Tarım bakanlığının tarım alanlarının korunmasına dönük kamu spotları ekranlarda dönerken termikçi şirket halka zulüm uyguladıktan sonra 6 bin zeytin ağacını katletti.
İşte termikçilerin bu ülkedeki konumlarını Yırca’da çok açık bir şekilde gördük.
Soma’daki 301 canın da ,6 bin zeytin ağacının katledilmesinin de sebebi; bu ülkedeki enerji politikalarının sınır tanımaz kar hırsı,  yaşamsal değerlerin rant için  kurban edilmesi politikalarıdır.
Yeni açıklanan orta vadeli ekonomik program ile bu katliamların çok daha fütursuzca yoğunlaşarak sürdürüleceği belirtilmektedir.
Yerli kaynaklara dayalı enerji politikaları dedikleri şey tamamıyla kömüre dayalı termik santraller,yine derelerimizi akarsularımı gasp ederek yapacakları hidroelektrik santrallerdir.
Yenilebilir enerji kaynakları bu ülkenin gündeminde yok.
Çünkü kolay yoldan çok para kazanmak termiklerle oluyor.
Onun içinde, insan yaşamının, doğanın hiçbir önemi yok.
Siyasal irade, yandaş sermayeye bu alanda önemli destekler veriyor.
Tüm imkânlarını onlar için seferber ediyor, bu konuda gözleri hiçbir şey görmüyor her türlü hukuksuz uygulama yerine getiriliyor.
Danıştay’ın iptal kararına rağmen 6 bin zeytin ağacının katledilmesi bunu gösteriyor.
Yandaş sermayenin nasıl korunduğu, nasıl işbirliği içersinde olunduğu Danıştay kararının bile ilgili şirkete sızdırılmasıyla ortaya çıkıyor.
Kömür maden sahaları, kömürle çalışacak termik santrallerin kurulması için sermayeye peşkeş çekiliyor.
Buradan elde edilecek elektrik üzerinden alınacak bir pay ile kurulan ortaklıkların gözü hiçbir şey görmüyor.
Soma faciası, Ermenek’te hala ulaşılamayan maden işçileri, 6 bin zeytin ağacının katledilmesi işte bu politikaların sonucu.
Kazdağlarında bir tek dalın bile kesilmesine izin vermeyeceğini söyleyen AKP milletvekili hadi gel şimdi bir şey söyle.
Karabiga bölgesini termik cehennemine çevirmek isteyenlere karşı mücadele ederken Yırcayı unutmayalım.
Termikçileri iyi tanıyalım.
İnsanımıza da, doğamıza da, ağacımıza toprağımıza suyumuza da düşmandır bunlar.
Bunların tek bir değeri vardır, hani “yeşili bizde severiz koruruz” dedikleri yeşil olarak anladıkları yeşil dolarları.