Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

İLHAN SELÇUK’UN AFFETME YETKİSİ (!)

2248
Gazeteci İlhan Selçuk’un, “Ben işkencecilerimi affettim.” ifâdesi üzerine;Taylan Özgür’ün ablası Hâle Özgür Kıyıcı,Evrensel Gazetesi’nde “İlhan Selçuk’a Mektup” başlıklı bir cevap yayınladı.
Hâle Özgür,İlhan Selçuk’un geçmiş yıllarda işkence ile ilgili yazılarını ve işkencenin bireysel bir suç olmadığını anımsatarak,o dönemde (12 Mart Dönemi) işkence görenleri,katledilenleri dillendirerek; “ben affetmedim”diyor.
Aslında, Hâle Özgür’ün “mektubu” söylenmesi gereken şeylerin çok önemli bir bölümünü içeriyor.
Ben kısa bir anımsatma yapmak istiyorum.
“12 Mart Dönemi” diye anılan dönem;kontr-gerilla faaliyetlerinin azgınlaştığı,işkencelerin,katliamların yoğunlaştığı bir dönemdir.
Birçok aydın,yazar,gazeteci,yurtsever genç işkenceden geçirildi.
Gazeteci İlhan Selçuk ve İlhâmi Soysal da aynı dönemde,işkence merkezi durumuna getirilen Ziverbey Köşkü’nde işkence gördüler.Bu işkenceler,özellikle de Selçuk ve Soysal’a yapılanlar,dönemin gazetelerinde günlerce yer aldı.
Sonrasında ise, îdamlar, cinâyetler, körüklenen sağ-sol çatışmaları ve adım adım 12 Eylül faşist darbesinin koşullarının yaratılması…
Sözü uzatmadan işkence konusuna ve İlhan Selçuk’un “affediciliğine” dönelim.
Birincisi,İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi,çok sayıda uluslar arası sözleşme ve hatta ulusal anayasa metinleri işkenceyi suç saymaktadır.
İkincisi;işkence artık, “insanlığa karşı suç” niteliğinde değerlendirilmektedir.
Kime,nerede yapılırsa yapılsın,hangi ülkede gerçekleşirse gerçekleşsin;o ulusun “iç sorunu” veya o kişinin “bireysel konusu” olarak ele alınamaz ve değerlendiremez.
Yâni,bunun anlamı şudur;işkence insanlığın ortak sorunudur ve tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmektedir.
Bir başka açıdan söylersek;İlhan Selçuk’a yapılan işkence;sana,bana,ona ve tüm insanlığa karşı yapılmış olan bir fiil,işlenmiş olan ortak bir suç niteliğindedir.
Peki,İlhan Selçuk tüm bunları bilmez mi?
Elbette bilir !..
Öyleyse neden,kendisine ait olmayan bir “af yetkisini” kullanıyor?
Kuşkusuz ki;bu sorunun bireysel anlamda yanıtı beni aşar.Buna ancak bir psikanalizin sonucunda yanıt verilebilir…
Ancak,ülkemizin ve toplumun sürüklenmek istendiği sosyal-siyâsal iklim ve bunu yarattığı deformasyon sorunun cevabına zemin oluşturabilir.
Eğer siz,işkenceyi ve işkencecinizi meşrulaştırmak istemiyorsanız,O’nu(işkencecinizi)sizi traş ederken yüzünüzü kanatan berberinizden ayırt edebilirsiniz.
Berberinizi affetmek sizin yetkinizdedir.
İşkence ve işkenceciniz bu yetki kapsamında değildir.
Yoksa yüce gönüllülük mü,demeli…
Ya da,İlhan Selçuk; yaş kemâle erince kendisini, “esirgeyen ve bağışlayan” mertebesine ulaşmış bir “yüce yetkinin” sahibi mi sanıyor !..
Belki de,işkencecisini affederek tarihe geçeceğini sanıyor ve bize,benzerlerini çok gördüğümüz,dramatik bir “evrilmeöyküsü”dür anlatılmak istenen ve bizim anlamak istemediğimiz…