Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Hükümet Galatasaraylıları tehlikeye attı

1373
İşçilerimizin “can güvenliğini” düşündüğünü söyleyerek 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklayan hükümet Galatasaray’ın Taksimdeki şampiyonluk kutlamalarına müdahale etmedi.
Bildiğiniz gibi kentin valisi de “Taksim`de kutlama yapmak, uçurumun kenarında düğün yapmak demektir” şeklinde bir değerlendirme yapmıştı.
Mantık bu ya; Fenerli Başbakan Galatasaraylıları gözden çıkardı.
Siyasal iktidar samimiyet sınavında sınıfta kalmıştır.
İnşaat hikâyedir, demokratik haklara yapılan saldırı esastır.
Gelinen noktada şimdi daha iyi anlıyoruz…
 
“Taksim`de kutlama yapmak uçurumun kenarında düğün yapmak demektir" diyenlerin maskesi düştü.
Sorunun demokratik haklara yeni bir saldırının fitilini ateşlemek olduğu anlaşıldı.
1 Mayıs’tan beri Taksim’e ayak basanlara polis saldırıyor;Dersim katliamını ananlara, 1 Mayıs saldırılarında yaralanan Dilan Alp’e sahip çıkanlara, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan`ın idam edilişinin yıl dönümünde alanlara çıkan 2 ayrı gruba müdahale edildi.
Zaten Başbakan da, bundan böyle Taksimde protesto gösterisi yapılmayacağını mitinglerin artık belli alanlarda yapılacağını söyleyerek geleceğe ilişkin demokratik bir hakkın gaspına ilişkin ilk işaretini verdi.
Artan protesto ve gösterilerden rahatsız olan hükümet, tepkinin soyutlanması, kitleleri etkilememesi için meydanları gösterilere kapatmaya hazırlanıyor.
Böylece tepkilerin, gelişen muhalefetin yalıtılması yolu ile, kitlesel mücadelenin önü alınmaya çalışılacak.
Bu en temel demokratik hakkın gaspıdır.
Dünyanın her tarafında bu tip protesto ve gösteriler kentlerin en işlevsel meydanlarında olur.
Zaten amaç; protesto ve gösterinin mesajının kitlelere ulaştırılmasıdır.
Siz bunu halktan uzak yalıtılmış bazı bölgelere taşırsanız; bu hakkın kullanımını fili olarak yok etmiş olursunuz
Yapılmak istenen budur.
1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de engellenmesiyle, düğmeye basılmış ve sonrasında Taksim’de yapılan protestolara yapılan müdahaleler ile bu yolda atılan adımlar hızlandırılmıştır.
Halkın öfkesi, protestolar artık hükümeti rahatsız edici noktaya gelmiş olmalı ki; bu konuda önlemler alınmaya çalışılmaktadır.
Kentin turizm gerçeği
Özellik ile hafta sonları yoğun bir turizm hareketinin gerçekleştiğini izlemekteyiz.
Böylesi bir yoğunluğun kent ekonomisine hangi düzeyde katkı verdiğini düşünürken bir arkadaşımın anlattıkları ile şoke oldum.
Su isteyen bir çocuğun ailesinin “otobüste var orada içersin” sözleri üzerine biraz düşünmemiz gerekecek.
Yine büyük kalabalıklar halinde gelen bu grupların Çanakkale içindeki davranışları gözlendiğinde bu hareketin kente bir katkı sunmadığını söyleyebilirim.
Bu konuda elimde somut bir veri olmadığı için, gözlemler üzerinden değerlendirmek zorunda kalıyorum.
Elinde çeşitli veriler olan kurum ve kuruluşlar bunları paylaşırlarsa, gerçekleri daha doğru bir pencereden değerlendirme imkânına sahip oluruz.
Anzak törenleri nedeniyle var olan dış turizm potansiyeli yıllar içerinde nasıl Çanakkale’yi es geçer noktaya gelmişse yerli turizm hareketi de şimdiden Çanakkale’ye bir katkısı olamayan organizasyona dönüşmüştür.
Organizasyonu yapan kurumların daha ziyade kendi gerçekleri ile içselleştirdikleri bir düzenleme temelinde hareket etmelerinden dolayı programlar tamamıyla Çanakkale dinamiklerinin yok sayıldığı kriterlerle yapılmaktadır.
Böyle olunca da bu hareketin Çanakkale’ye bir katkısı olmamakta, Çanakkale maalesef bu işin hamaliyesini üstlenmektedir.
Bu konu üzerinde durulmalıdır.
Böyle giderse, Çanakkale kendi kaynaklarını da zorunluluk nedeniyle bu organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanıp aynı zamanda kendi kaynaklarından harcayan bir kent haline gelecektir.
Buna “Dimyat’a pirinç almak için giderken evdeki bulgurdan olmak” denir.
Çanakkale için böyle bir tehlike vardır.
Önce bu durumun sağlıklı bir şeklide tespit edilmesi, sonrada çözüm yollarının araştırılması gereklilik haline gelmiştir.
Kronikleşen belediye hizmetleri
Su patlakları nedeniyle su kesintileri artık bıktırdı.
Anlayabildiğim kadarı ile belediye bu konunun çözümünü bulamıyor.
Böyle giderse önemli bir memnuniyetsizlik nedeni olacaktır.
Henüz bu boyutta olmasa bile toplu taşıma hizmet kalitesinden şu günlerde önemli şikayetler gelmektedir.
Şimdiden bu konuda önlemler alınmaz ise, vatandaşın şikayetlerine neden olan konularda gerekli önleyici ve düzeltici çalışmalar yapılmaz ise; son derece başarılı başlayan bu çalışma da halkın önemli bir problemi haline gelebilir.
Biz görevimizi yerine getirelim; söyleyelim.
Tabii ki sadece söylemekle kalmayacağız, takip edeceğiz, ne yapılıp yapılmadığını ayrıca sorgulayacağız.