Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

HUKUK BÜLENT BEHÇET’İN DEĞERİNİ NASIL TANIMLIYOR

1524
Bu yazının kaleme alındığı an itibariyle Bülent Behçet Özüren ciddi sağlık sorunlarına rağmen açlık grevini sürdürüyor. Kurşunlu köyü sakinleri ayakta!... Çığlıklarını, seslerini duyurmaya çalışıyor. Bülent Behçet, açlık grevine başladığı gün kendisini yakacağını söylemişti. Yönetici çevrelerden daha doğrusu sorunu çözmesi beklenen makamlardan ses seda yok henüz. Köylülerin sunduğu dosya incelenecekmiş!... Sanki ellerine dosya ulaşmadan önce hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi bir tavır sergileniyor. Sanki yer demir gök bakır!... Burada şunu ifade etmeliyim; uzun yıllar İnsan Hakları Derneği Genel Merkez ve Şube yöneticiliği yapmış birisi olarak ve özellikle de açlık grevine bedellerini yatıranların yaşadıkları sağlık sorunlarına yakından tanıklık etmiş bir insan hakları savunucusu olarak; açlık grevlerini ilkesel düzeyde onaylamadığımı söylemeliyim. Ancak; çok özel koşullarda, çok özel durumlarda bu yönteme bir mücadele biçimi olarak başvuranların hangi açmazlar sonucu açlık grevlerine başvurduklarını anlıyor ve onları saygıyla karşılıyorum. Bülent Behçet’in açlık grevini bu genel çerçeve içerisinde saygıyla değerlendiriyorum. Umuyorum, kısa sürede bu eylemi sonlandırır.
               Kurşunlu köyü ile ilgili çok sayıda haberler okudunuz, ancak ben bugün çok kısa olarak hukuk-birey, hukuk-yurttaş ilişkisi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Hukuk karşısında bir yurttaşın değeri nasıl tanımlanır? Hukuk denilen ve tüm devletlerin ve insanlığın ortak kabulüne yükselmiş olan değerler bütünü açısından, yurttaş nasıl tanımlanmaktadır!? Örneğin; Bülent Behçet ve Kurşunlu köyünde yaşayanların hukuk karşısındaki değerleri nedir!... Ve bu değerler hayat içerisinde nasıl karşılık buluyor. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi açısından, yaşama hakkının kutsallığı açısından, sağlıklı bir çevrede yaşama açısından; Bülent Behçet ve Kurşunlu köyü halkı hukuk karşısında hangi değerler üzerinden tanımlanıyor. Ya da soruyu başka türlü soralım; Bülent Behçet’in ve köylülerin yaşamının bir anlamı var mı, bir değeri var mı!? Somut olarak bu konuda söyleyebileceğimiz bir söz var mı!? Konuyu genel hukuk terminolojisi çerçevesinden çıkararak anayasal ve yasal metinler açısından Bülent Behçet’in ve Kurşunlu köyü halkının değerleri birey olarak nasıl tanımlanmıştır!... Bu köy sakinlerinin hakları, anayasal ve yasal mevzuatın hangi maddeleri içerisinde karşılık bulmaktadır!... Biliyoruz ki; insanın hukuk karşısında kabul gören değerleri anayasal ve yasal mevzuatlar içerisinde “hak”/ “haklar” olarak karşılık bulur ve tanımlanır!...
                Bir köy rant uğruna yaşanılmaz hale geliyor. Köy sakinleri; hakları için direniyor, mücadele ediyor, seslerini duyurmaya çalışıyor. Hukukun ve anayasaların ilkeleri açısından bakıldığında; Kurşunlu köyü halkının sorunlarının gecikmeksizin ve hemen çözülmesi gerekiyor. Onların yaşama haklarının güvenceye alınması gerekiyor. Rant-insan yaşamı, maden çıkarma faaliyeti-insan yaşamı ilişkileri üzerinden bir tercih yapılması gerektiğinde önceliğin insan yaşamından yana olması gereğini yazan sayısız ulusal ve uluslararası metinler bulabiliriz. Ancak nedense bu metinler rant söz konusu olunca en genel anlamıyla sermayenin büyümesi ve çıkarları söz konusu olunca; yönetici erk tarafından yok sayılarak, anlamsız kılınarak bir kenara itilivermektedir!... Yönetici erk’in tercihleri insan yaşamından yana değil; rantiye’den yana işlemektedir!...
                Kurşunlu köyü uzak, soyut bir tehlike ile değil; yakın, somut ve yaşamsal bir tehlike ve tehdit ile karşı karşıyadır!... Köyünü savunan, doğasının savunan köylülerin ve başta açlık grevinde olan Bülent Behçet’in yaşamı ciddi bir tehlike ile karşı karşıyadır!... Bülent Behçet’in başına bir iş gelirse; bunun sorumlusu konuya duyarsız kalan yöneticiler olacaktır!... Biz son kez uyarmak istiyoruz. Bu duyarsızlığın altında kalırsınız!... Halkın lanetinden kaçamazsınız, kurtulamazsınız!...
                Şimdi bu aşamada yalnızca hukukun ve yasaların tanımladığı haklar değil; ahlak ve vicdanın tanımladığı duygular ve haklar da konunun bir an önce çözümünü zorunlu kılmaktadır. Hangi evde genç kızların kiminle, nasıl kaldığıyla meşgul olmayı muhafazakârlıklarının “manevi sorumluluğu” ile çetelesini tutmayı ve valilere genelge gönderdiğini söyleyen Başbakan’ın kulaklarını çınlatarak Kurşunlu köyü halkı ve Bülent Behçet içinde sorumluluk taşımanın bugün “manevi”, vicdani, ahlaki ve en önemlisi de yasal bir sorumluluk olduğunu açıkça ifade ediyoruz.
                Son kez yerel yöneticilere çağrımızı yineliyoruz; gecikmeden, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkmadan bu sorun çözümlenmeli ve Bülent Behçet Özüren açlık grevine başlama nedenlerini ortadan kaldıracak adımlar atılmalıdır!... Geç kalırsanız bu sorunun ağırlığını ve vicdani sorumluluğunu ömrünüzün sonuna kadar taşımak zorunda kalırsınız!...