Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Halk İradesi ve Kaz Dağları

2101
‘Genel oy hakkı’nı ‘kutsayarak’, millet iradesine saygıyı, demokrasinin vazgeçilmez kuralı olarak, öne süren sistem ve hükümetler, bu alanda da ikiyüzlü bir tutum sergilemektedir.
Son genel seçimde de yaşandığı gibi, işlerine gelince milletin karar ve iradesine övgüler dizerek dillerinden bal damlayanlar, eğer milletin kararı ve iradesi işlerine gelmiyorsa, binbir türlü oyuna başvurmaktan geri durmuyorlar.
Bu yazının amacı, ‘genel oy hakkı’nı tartışmak değil. Tartışmak istediğimiz konu; Kazdağları’ nda sürdürülen altın arama çalışmaları ve yöre halkının konuya ilişkin düşünce ve tutumlarıdır.
Şimdi, ‘genel oy hakkı’nı kutsayanlara açık ve yalın bir soru soralım: Kazdağları’ nda altın arama faaliyetlerine, yöre halkı ne diyor? Evet mi, Hayır mı?
Konuya ilişkin ortaya çıkan duruma bakarak, biz düşüncemizi söyleyelim…
Kazdağları’ nı yok etmeye yönelik bu çalışmalara, uluslararası altın tekellerine; yöre belediyeleri, muhtarlar, kitle örgütleri, sendikalar, meslek odaları, akademisyenler, üretici yöre köylüleri, kentli yurttaşlar, HAYIR diyor…
Ama, gelin görün ki; bu ‘hayır’ diyenlere rağmen, altın arama çalışmaları sürdürülüyor.
Eğer, tüm bu sayılan kurum, kuruluş ve çevrelerin ‘evet’ yönünde düşündüğünü iddia eden varsa, bunu anlamak için bir ‘halk oylaması’ yapabilirler, yaptırabilirler.
Ama, biz biliyoruz ki; ‘Maden Yasası’nı çıkaranların halk iradesi diye bir dertleri yok.
Ülkenin yeraltı,  yerüstü zenginliklerini emperyalist tekerlere peşkeş çekenlerin, yalnızca işlerine geldiğinde, sınıf çıkarlarına uygun düştüğünde, ‘genel oy hakkı’nı, millet iradesini kutsadıklarını biliyoruz.
Türkiye’yi yönetenlerin tavrı böyle…
Dönelim konunun başka bir yönüne: Böylesi durum ve mücadelelerde, iki önemli noktaya dikkat etmek gerekiyor.
Bunlardan birincisi; Altın tekerlerinin, yöre halkının mücadelesini parçalamaya, zaafa uğratmaya yönelik, doğrudan ve dolaylı yollarla yapacağı kafa karıştırıcı oyunlardır.
Onlar (altın arayıcıları), bu alanda, maddi olanaklarının yanı sıra, önemli deneyime de sahiptirler.
Bu nokta küçümsenmemelidir.
İkinci yön ise; mücadeleyi sürdüren, yöneten kurum ve kişilerin, ‘ben merkezci’ davranışlardan, küçük hesap ve kaprislerden uzak durup – durmamaları sorunudur.
Böylesi durumlarda, ayrıntı gibi görünen davranışlar, verilen mücadelenin zaafa uğramasına neden olabilmektedir.
Tehlike ve üstlenilen sorumluluk, ‘ben’ duygularımızdan ve ihtimal dahilindeki
’küçük’ hesap ve hesaplaşmalardan daha BÜYÜKTÜR!..
Çan Termik Santrali’ne karşı sürdürülen mücadele ve yaşanılan zaaflar, herkes ve her çevre için öğretici olmalıdır…
Birleştirici, kapsayıcı, kendi içinde demokratik olmak; birleşik bir kitle mücadelesinin başarı şansının ön koşuludur.