Damla Yeltekin

damlayeltekin@gmail.com

Güz şiirleri

1669

Son bir haftadır soğuklar iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Sonbaharın hallerini görmeye başladık. Buruk bir sıcaklık var havada. Yine de yazdan kalma günleri yaşıyoruz... Bu soğuk havalarda ise güneş o kadar güzel gösteriyor ki kendini... Kıymeti biliniyor bu güzelim güneşin... İnceden inceye güzel duyguları ruhumuza katıyor. Soğuk kış günlerindeki o kötücül duygular gelmeden hemen önce... Kış yalnızlığı gelmeden hemen önce, son güzel havalar...

Şairler de güz havalarını çok güzel anlatmamışlar mı? Şarkılar?

Ezginin Günlüğü`nden aşina olduğumuz;

"Aşk hiç biter mi?

Kalır dilimizde yinelenen bi` şarkıda

Bi` okul çıkışında, bi` çocuk bakışında

Kalır bi` kitapta, bi` masal perisinde

Bi` hasta odasında, bi` gece yarısında

Kalır bi` durakta, yırtık bi` afişte

Buruk bi` gülüşte, dağılmış yürüyüşte

Aşk hiç biter mi?"

Sözlerindeki gibi... Güz zamanı göz kırpan güneş gibi. Hayatın bir parçasında kalan aşk gibi... Çocuk gülüşünde gördüğümüz bir sıcaklık gibi. Kavanozda kalan az bir kahve gibi... 40 yıl hatırı kalan...

Güz mevsiminde ki güneş işte böyle... Sıcaklığı içimizi ısıtan ama ansızın bitecek olduğunu bildiğimiz bu nedenle hem temkinli davranıp hem de kıymetini bildiğimiz bir sıcaklık...

***

Metin Altınok demiş ki mısralarında;

"Sonbahar -ki acının değişmez dipnotudur-

Sesinin solgun göğünde

Küçük bir yıldızla bir harfi tutuşturur.

Savrulur her yana kavruk kelimelerle,

Yüreğini acıyla buruşturur.

Bakışının pasıyla zırhlanan dünya,

Binlerce pıtrak yapıştırır yüzünün kumaşına

Sonbahar -ki doyumsuz bir aşkın sonudur."

Metin Altınok sonbaharı bir dipnot olarak satırlara dökmüş. Acının dipnotu. Kışa gömülmeden hemen evvel... Kışın kara yalnızlığı gelmeden hemen önce, yaşamın son belirgin zamanları gibi... Dünyanın bir yıldaki son döngüsünün acısı gibi...

***

Hasan Hüseyin Korkmazgil güz mevsimini bir bitişe doğru bir çizgi olarak çizmiş. Sonbahar... Son bir çizgi. Bir nokta.

 

"Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

Ağaçlar bükmesinler n`olursun boyunlarını

Neden akşam oluyorum tren kalkınca

Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince

Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum

Öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki

Az önceki çiçekler nasıl da diken diken

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti

O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti

Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz"

***

Kışın yalnızlığı çökmeden üzerimize; Furuğ Ferruhzad`ın şu sözlerini kazıyalım akıllarımıza...

"Ben maviye inanırdım

Boynumdaki yorgun damarların mavisine

Beyaz dalgaları omuzlayan deniz mavisine

Denizin bittiği yerde başlayan

göğün mavisine inanırdım

Bi de ensemde ki dövmeye inanırdım

Kuş Ölür Sen Uçuşu Hatırla"