Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Gözler mecliste…

Bugün yeni seçilen milletvekillerimiz yemin ederek görevlerine başlayacaklar. Beraberinde de yeni hükümet oluşturma konusunda yoğun bir trafik oluşacak. Çanakkale milletvekillerimiz AKP'li Bülent Turan'ın geçen dönem İstanbul milletvekilliğini saymazsak Çanakkale için hepsi yeni vekil konumundalar. Bu yeni bir enerji olarak bir avantaj olabilir,ancak yine de onların yeni olması Çanakkale için yeni ve güzel işlerin yapılacağı anlamına gelmez. Bunu geçmişteki milletvekillerimizin deneyleriyle gördük. Şimdi merakla bekliyorum, ilk icraatları mecliste ne olacak diye!

912

 13 Aralık operasyonlarında adı yolsuzluk iddialarına karışan yönetiminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yer aldığı TURGEV adlı vakfa yurt yapılması için 18 dönüm arazi tahsis edildi.

ÇOMÜ yönetimi de bu tahsis için olumlu görüş bildirdi.

Nede olsa diyet ödeme vaziyetleri…

AKP’nin Çanakkale açısından planlarını ÇOMÜ üzerinden yaptığını, Çanakkale’nin  AKP’lileştirilmesi hedeflerini  düşündüğümüzde bu tahsis olayını masum bir olay olarak ele alamayız.

Bu tahsis; siyasal olarak belirli çıkarımlar yaratmak adına yapılmıştır.

Yurt yapımı, işin kamufle edilmesidir.

Kentimizin çiçeği burnunda milletvekilleri bu konuyu önemserler ve gereğinin yapılması için harekete geçerler mi göreceğiz.

Hele TURGEV vakfının avukatlığını yapan bir AKP ‘li milletvekilinin olması bu konuyu daha da önemli hale getirmektedir.

Kamunun kaynaklarının özel çıkarlar için peşkeş çekilmesi ülkemizin en temel sorunlarından biri olarak Çanakkaleli vekillerin gündeminde olmalıdır.

Daha ilk günden kimin yandaşlık adına taraf olacağını, kimlerin halkın çıkarlarını koruyacağını Çanakkale’de görme imkânına bu şekilde sahip olacağız.

Ancak şu günlerde milletvekillerimiz,  geleceklerini etkileyecek kendi konumlarını belirleyecek koalisyon girişimleri üzerine herhalde daha bir yoğunlaşmış olacaklar.

Nede olsa tamamıyla “duygusal” meseleler bunlar.

Henüz koalisyon ile ilgili resmi girişimlerin başlamadığı şu günlerde taraflar esasında birçok şeyi ortaya koydular.

Sermayenin kendi çıkarlarını korumak adına gösterdiği hassasiyet başta olmak üzere birçok yaklaşıma tanıklık ettik.

Önümüzdeki günlerde resmi iletişimler başladığında daha da bir netlik ortaya çıkacak.

Şimdiye kadar siyasi partiler ellerini güçlendirmek adına birçok spekülasyona imza attılar.

Ancak açık olan bir gerçek var; kurulacak koalisyon hükümeti AKP’siz olmayacak, bu anlamda sermayenin kararlı destekçisi olma noktasında rüştünü ispat etmiş AKP, kendi yanına alacağı ortak ile bu politikaları sürdürecektir.

Bu bağlamada özelikle sermayenin de propagandasını yaptığı, koalisyon için gerekli koşulların yaratıldığı propagandasıyla taçlandırılan AKP-MHP koalisyonu fikri bir adım önde gözükmektedir.

Sistemin mevcut ihtiyaçlarına uygun olacak ortaklık olarak da bu koalisyon gözükmektedir.

Özellikle AKP içersindeki Erdoğancı kanadın yaklaşımlarıyla uyum gösteren birliktelik de bu birlikteliktir.

Buradan şu sonucu da çıkarabiliriz; AKP-MHP ortaklığı AKP içersinde de bir dalgalanmaya neden olacaktır.

Bununda ötesinde esas olarak MHP’nin Kürt sorunu konusundaki düşmanca yaklaşımıyla var edeceği yeni politikalar kendisini de ciddi ölçüde yıpratacaktır.

Ayrıca AKP ile yapacağı bir işbirliğinin yıpratıcı etkileri de işin bonusu olacaktır.

Bu ortaklığın demokrasi özgürlükler ve barış adına ciddi olumsuzluklar yaratacağı unutulmamalıdır.

Onun için şimdi her zamankinden daha çok, emek demokrasi ve barış güçlerine sorumluluk düşmektedir.

Bu saldırılara karşı en geniş cepheden tabandan yükselecek mücadeleyi, parlamentoda CHP ve HDP’yi de içine alacak bir şekilde örmek bunun için güçleri birleştirmek son derece zaruri bir hal almıştır.

Hafta sonu Birleşik Haziran Hareketi’nin(BHH), anayasal hak olan gösteri yapma hakkı polis şiddetiyle engellenirken bir gün önce Hizb-ut Tahrir örgütü tarafından yapılan hilafet amaçlı yürüyüş için hiçbir engellemede bulunulmamıştır.

Buradaki fark siyasal sistemin tercihi ile ilgilidir.

Bir yanda demokrasi barış ve özgürlükler talebi, diğer yanda din esaslı mezhepçi politikalardan yana olmak tercihi söz konusudur.

Demokrasi emek ve barış güçleri kendi güçlerinin belirleyici olacağı bir muhalefet hattını birlik içersinde örmek noktasında daha çok sorumluluk almalıdırlar.

Özellikle AKP- MHP koalisyonunun getireceği şiddet ve baskı politikaları karşısında bu gereksinim çok daha acil hale gelmiştir.

HDP ve CHP de bu mücadelenin demokratik kazanımlarını mecliste en iyi şekilde savunabilmelidirler.

Çanakkale CHP milletvekillerinden, Çanakkale halkının beklentisi de bu yöndedir.