Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

DÖRDÜNCÜ KUVVET’İN ÇILGIN ASKERLERİ!...

2198
Manşetler kılıç kadar keskin, namlu kadar soğuk!...
 
Çatışmaların yoğunlaşması, operasyonlar, karşı saldırılar, 12 öğretmenin kaçırılması, BDP’ nin ve blok milletvekillerinin meclise dönme kararı, çelişkileri ve sorunları yoğunlaştırıp, derinleştirdi.
 
Bir başka açıdan ifade etmek gerekirse; barış talepleri ile savaş çığlıkları aynı ölçüde yükseldi.
Özellikle BDP örgütleri ve milletvekilleri, sivillerin ölümlerine karşı yaptıkları kınamalara ve sağduyu çağrılarına rağmen bir siyasi linç kampanyasının hedefi durumuna getirilmek istendi/isteniyor.
 
Böylesi durumlarda, “dördüncü kuvvet” diye tanımlanan basın, yeni ifadesiyle medya gücünü ve etkinliğini, objektif, sağduyulu kullanması gerekirken, tam tersi yayınlara tanıklık ediyoruz.
 
Kimi zaman savcı, kimi zaman yargıç, kimi zaman neredeyse ve ne yazık ki polis, gardiyan ve hatta siyasi cellat tavırlarını gösteriyorlar.
 
Ve yine kimi kez çılgın silahşorlar gibi Suriye’ye sefer ilan ediyorlar. Kimi kez serdengeçtiler gibi Kandil dağına akına çıkıyorlar…
 
Ekranlarda iddiaları gerçekmiş gibi, kesin hükme bağlanmış gibi muhataplarına kırbaç gibi savuruyorlar…
 
Astıkları astık, kestikleri kestik…
 
Kalemlerinin ve kameralarının parçaları haline gelmişler. İnsani olan, hukuki olan, hayata dair olan her şey onların ellerinde, dillerinde değersizleştirilerek yok edilmiş sanki…
 
Haber ve gerçekler metalaşmıştır artık…
 
Yalnızca olayın istenilen metalaştırılmaya en uygun yönü görülmek ve sunulmak istenmektedir.
Gerçeğin gözünün içine bakma cesareti, ahlakı, tarafsızlığı haberi metalaştıranların umurlarında bile değildir.
 
Kuşkusuz basının tamamı bu değildir. Kalemlerini ve ekranlarını metalaştırmayan, basın ahlak ilkelerine uygun davranan, insanı, barışı, yaşamı önemseyen, objektif habercilik yapan bir çevrenin olduğu gerçeğini de unutmuyoruz.
 
Onlar, büyük bir çoğunluğun gözünde inandırıcı ve saygın pozisyonlarını sürekli güçlendirmektedirler.
Bugünlerde basının; yasama, yürütme ve yargıdan sonra gerçek bir dördüncü kuvvet olmasına, öyle davranmasına daha büyük bir ihtiyaç vardır. Çünkü yaşadığımız coğrafyanın iç ve dış sorunları giderek büyümekte, karmaşıklaşmakta ve biri birini (iç ve dış dorunu) etkilemekte ve büyütmektedir.
Toplumun, gerçekleri, olayları ve sorunları bütün yönleri ile ve objektif olarak öğrenmelerine, bilgi sahibi olmalarına, tuttukları pozisyonları yenileyip, güçlendirmelerine çok daha fazla ihtiyaç vardır.
Aydınlık bir gelecek yaratmak için bu tutum tarihsel bir zorunluluk taşımaktadır.
 
“İliştirilmiş gazetecilik” ve hatta “iliştirilmiş medya” ancak “sahibinin sesi” kadar değerlidir!...
 
Şimdi ülkenin önünde, başta yeni anayasa tartışmaları olmak üzere, bir dizi çözülmesi gereken sorun sırada beklemektedir.
 
Artık genç ölümler görmek istemiyoruz!
Savaş çığlıkları kulaklarımızı tırmalıyor.
Toplum bütün enerjisini barış için, demokrasi için, yaşama hakkı için harcamak zorundadır.
Barış, elde edilebilir, kazanılabilir, inşa edilebilir bir gerçekliktir, bir değerdir.
Dördüncü kuvvetin “çılgın” savaşçılığı üzerinden bir gelecek yaratılamaz.
 
Hiçbir ülke, hiçbir kurum, kuruluş, hiçbir parti, siyasi organizasyon, hiçbir kişi kendini var eden yaşatan sürdürülebilir kılan ilke ve değerleri ahlaki ve hukuki normları yok sayarak , başka bir anlatımla “ kendi cesedini çiğneyerek” varlığını sürdüremez, özgürleşemez, geleceğe yürüyemez!...
 
Umuyoruz ki bu yazı yayınlandığı güne değin kaçırılan 12 öğretmen ve diğer siviller serbest bırakılmış olurlar.