Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Deniz’lerden, Gezi Direnişine

1899
42 yıl önce egemen sınıflar, Deniz Gezmiş Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı idam ederek katlettiler.
3 yiğit devrimci ülkemizin bağımsızlığı için, demokrasi için, halk için mücadele ettiklerinden dolayı egemenlerin hedefi haline gelmişlerdi.
68 yılları gençliğinin gerek ülkemizdeki, gerekse diğer ülkelerdeki mücadelesi kapitalist emperyalist sistemin egemenlerini ürkütmüş ve gelişen mücadelenin engellenmesi için 12 Mart askeri faşist diktatörlüğü ile birlikte baskı şiddet yoğunlaştırılmıştır.
Gençliğin süren mücadelesi, işçilerin ve köylülerin gelişen mücadelesi ile birleşince egemen sınıflar düzenlerini korumak adına ciddi bir telaş içersine girerek, devrimci önderleri hedef aldılar.
Bu koşullarda Denizler, Mahirler, İbrahimler katledildi.
Onlar bizlere devrimci mücadele geleneğini miras bıraktılar bu mücadele içersinde hep aramızda oldular.
Onları katledenler şerefsizlikleri ile her gün ölüyorlar, öldüler, ölecekler.   
İdam kararını veren Mahkeme Başkanı Ali Elverdi yediği yemeğin solunum borusunu tıkaması sonucu öldü.
İlahi takdir böyle bir şey.
Denizlerin mücadele ve kararlılığı gençliğin hep rehber aldığı özelikler oldu.
78 gençliği de aynı ruh ile bağımsızlık ve demokrasi mücadelesini sürdürdü.
Yine egemen sınıflar, bu sefer 12 Eylül darbesiyle bu mücadeleyi engellemek adına en azgın saldırılarını sürdürdüler.
Denizlerin attığı devrimci mücadelenin tohumları ülke topraklarında yeşerdi, büyüdü.
Gezi mücadelesinde, 1 Mayıs ‘da onların mücadele geleneği yaşatıldı.
Onları katleden egemen sınıflar baskılarını hep sürdürdüler.
Gün geldi, devletin resmi kurumlarının saldırısı şeklinde, gün geldi devlet içersindeki organize çetelerin saldırılarıyla, daha dün Deniz’leri anmak isteyen gençlere sivil faşist çetelerin saldırdığı gibi;  bu saldırdılar sürüp geldi.
Bunlarla da yetinmeyen egemen sınıflar, Deniz’lerin mücadelesini itibarsızlaştırmak onların mücadelesinin içini boşaltmak için Denizleri reformist ve ulusalcı bir paye ile dönüştürmeye çabaladılar.
Hiç biri tutmadı.
Bugün yine onbinlerce insan onları anacak, mücadelelerini sürdürmek adına güncel taleplerini bir kez daha haykıracaklar.
Çanakkale’de de  saat 17.30 da iskele meydanında denizler anılacak, tüm devrimci demokrat ilerici güçler Deniz’lerin anısını paylaşarak bugünde aynı şekilde sürdürülen, ekonomik siyasi baskılara karşı güçlerini birleştirecekler.
Deniz’lerin idamının 42. Yıldönümünde, çocuklar üzerindeki şiddet, istismar ve ölüm olaylarının gündemin önemli bir maddesi olması, bu bağlamda idam tartışmalarının yeniden gündeme getirildiğini izlemekteyiz.
Burada yapılmak istenen halka şirin gözükmek halkın duygularını istismar etmekten başka bir şey değildir.
Çocuklar üzerindeki şiddet, cinsel istismar, ve cinayetler bu sistemin  yaşam tarzının bir parçasıdır.
Sistemin kendisi, kadınlar çocuklar üzerindeki bu şiddet ve istismar olaylarını olağan hale getirmiştir.
Peki bunun karşısında bugüne kadar ne yapılmıştır?
4+4+4 eğitim sistemi ile çocuk gelinlerin yaratılmasına fırsat verecek bir eğitim sistemi hayata geçirilmiştir.
Aile Bakanının “çocuklarınıza çığlık atmasını öğretin”  önerilerinin gündeme getirildiği günlerde atılan gaz bombaları ile çocuklarımızın çığlıkları ortalığı kaplamıştır.
Evinin önünde oynayan çocukların terörist olduğu gerekçesiyle katledildiği, patlayan bombalarla yaşamlarını yitiren çocukların olduğu bir ülkede aynı zamanda ensest, taciz ve tecavüz olaylarında “bağırmadı rızası var” deyip ceza indirimi uygulayacaksın ,çocuk istismarcısı olduğu kanıtlanan okul müdürlerini, öğretmenlerini, polislerini ve bilumum devlet zevatını koruyup bağrına basacak, hatta kıdem yükseltme, tayin etme gibi uygulamalarla ödüllendireceksin; sonrada idam cezasının arkasına sığınacaksın.
Dayatılmak istenen hayat tarzının sonuçları olarak yaşanan bu çarpıklıkların sürekli üzerini örterek kendi ideolojik hatlarının gericiliğini kamufle etmeye çalışanların şimdi yeniden idam ipine sarılmaları tam bir ikizyüzlülüktür.
Yaşamın her alanında böylesi ikiyüzlülükleri yaşamaktayız.
Gazetemizin gündeme getirdiği Gazi Ortaokulu özel eğitim sınıfındaki bir öğrenciye uygulanan şiddet ile ilgili sonuçlar ortada.
Şiddet uygulayan öğretmenin yaptığı yanına kar kalmış durumda, öğrenci velileri eğitim gereksinimleri çok daha önemli olan çocuklarını şimdi okullarına gönderemiyorlar.
Bunca çarpıklığa rağmen idam ipinden medet ummak tam bir aldatmacadır.
Bununda ötesinde hangi suç olursa olsun idam cezası; devlet eliyle işlenen bir cinayettir.
İdam cezasının caydırıcı etkisi üzerinde önemli tartışmalar yapılmış ve sonucunda demokratik ülkelerde idam cezası kaldırılmıştır.
“Gönlüm idamdan yana diyen” bir başbakanın ileriye dönük hedefleri iyi işaretler vermemektedir.
Tartışmanın esas boyutu bu nokta olup, bu anlayış tek adam diktatörlüğüne giden süreçte son derece tehlikelidir.
Sevgili okurlar,
Bir süre  yazılarıma ara veriyorum.
Yeniden buluşmak umuduyla, kalın sağlıcakla