Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Çanakkale yaramıyor (!)

982
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çanakkale ziyareti sonrasında vatandaşların düşünceleriyle birlikte, olanları bir değerlendirme ihtiyacı hissetim.
Bir siyasi figür olarak Cumhurbaşkanı bundan önceki ziyaretlerinden daha olumsuz bir görüntü sergiledi.
En önemli sorunlardan biri cumhurbaşkanlığı makamının, henüz başbakanlık dönemindeki performans ile sürdürülmesi, siyasallaştırılmış yeni bir statü olarak yeniden biçimlendirilmesinin getirmiş olduğu konudur.
Bu başkanlık sistemi adına atılmış fiili bir adım olarak kendisini gösterse de, biçilmiş bu elbise vücuda tam olarak oturmamaktadır.
Öncelikle yapılan organizasyon bu gerçeği tam olarak doğrulamaktadır.
Bir AKP klasiği olarak sürdürülen taşımalı sistem bu sefer arzu edildiği performansı yakalayamadı.
Tayyip Erdoğan’ı izlemek için gelenlerin sayısı oldukça yetersizdi.
Böylesi bir katılım halkın kendiliğinden gerçekleştirdiği bir katılım olsa idi, yani AKP organizasyonunun gerçekleştirdiği taşımanın dışında bir katılım olsaydı; o zaman daha farklı bir değerlendirme yapılabilirdi.
Bu ziyaret 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle düzenlendi ve sonrasında bir takım etkinliklerle sürdürüldü.
Gerek Tıp bayramı gerekse sonrasındaki etkinliklerde sağlık çalışanları ve vatandaşlar açısından doyurucu bir şey ortaya çıkmadı.
Bir gün önce sağlık çalışanlarının çalışma koşularının iyileştirilmesi, nitelikli parasız eşit sağlık hizmeti için yapmış oldukları grevi görmezden gelerek tıp bayramını kutlamak meselenin özünü yok saymaktan başka bir şey değildir.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddetin kabul edilemeyeceğini üzerine basarak kaydeden cumhurbaşkanı güncel bir sorun olan sağlık çalışanlarına uygulanan devlet şiddetini görmezden geliyorsa bu yaklaşımın samimiliği de tartışmalı hale gelir.
Cumhurbaşkanını bazı yatırımların açılışı için programa dahil eden bürokrasinin de ne kadar zorlandığı ayrı bir gerçektir.
Bu açılış programı bana Necmettin Erbakan’ın ağır sanayi hamlesi temelindeki açılışlarını hatırlattı.
Hani boş bulduğu arazi buldukça açılışı yapılan tank fabrikaları gibi…
Belediye başkanı ve valilik ziyaretlerinin basına kapatılması kafalardaki soru işaretlerini daha çok arttırdı.
Cumhurbaşkanının bir kentte taptığı ziyaretin en önemli duraklarından olan valilik ve belediye başkanı ziyaretlerinin basına kapatılması bence oldukça manidardır.
Böylesi bir tavır lüzumsuz yere bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden olmuştur, böyle olması da çok normaldir.
Tabiî ki klasik olan, muhalif her türlü sesin kısılması konusundaki girişimler de aynen hayata geçirildi.
Gözaltı terörü artık bu ziyaretlerin ayrılmaz bir parçası olarak uygulamaya konulmaya başlandı.
Tüm yaşananları üst üste koyduğumuzda bu ziyaret bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın Çanakkale’ye yaptığı ziyaretlerin en olumsuz olanıdır.
Siyasi sonuçları itibarıyla da AKP’ye hiçbir katkısı olmamıştır.
Zaten Çanakkale AKP örgütü cumhurbaşkanından, hükümetten,  meclisten bir beklenti içersinde olduğu sürece bu kentte başarılı olma şansı yoktur.  
Bunu neden mi söylüyorum; milletvekili adaylarının belirlenmesine çok az kala Çanakkale’de kamuoyu yaratmak, bunu da kamuoyu yoklamaları vasıtasıyla sonuca etki etmesini sağlamak amacıyla hareket eden aday adaylarının performansına bakarak söylüyorum.
Sağa sola pankartlar asmak, ışıklı reklam panoları cehennemine dönüşmeye ramak kala olan şehrimizdeki bu panolarda yer almak ile bu işler olmuyor.
Aday adayları sanki 13 yıldır AKP hükümette değilmiş gibi öylesine taleplerle kamuoyunun karşısına çıkıyorlar ki, bunların Çanakkale halkı nezdinde bırakın karşılık bulmayı ‘bugüne kadar AKP nerdeydi’ sorularının güçlenmesine hizmet ettiklerinin farkında değiller.
AKP milletvekili aday adayı Yeşim Karadağ’ın ‘Bozcaada’ki kilisenin saatini kendi maaşımdan onaracağım’ şeklinde vermiş olduğu bir söz dışında genel laflar ile süslenmiş, sanki bugüne kadar kendi partileri hükümette değilmiş gibi sürdürülen bir kampanya AKP örgütüne bir katkı sağlamaz.
Yeşim Karadağ’ın vaadi de bu partinin nasıl bir kısırlık içersinde olduğu açısından ayrıca anlamlıdır.
İşte böylesi koşullarda yapılan bu ziyaretler önce ziyareti gerçekleştirenlere sonra AKP’ye yaramamaktadır.
İtirazı olanlara 18 mart 2014 de yaşanılanları objektif bir gözle değerlendirmelerini öneririm.
Lafla peynir gemisi yürümüyor, yarın 18 Mart Çanakkale savaşlarının 100. yılını kutlayacağız.
100.yıl nedeniyle yıllardır şöyle yapacağız böyle yapacağız diyenlerin bugün ne yaptıkları ortada.
Sizler ne görüyorsanız, ne hissediyorsanız, 100. Yıl duygusunu nasıl yaşıyorsanız, hepsi bu…
Size dokunan, yaşamınıza katkı sunan, kentin gelişimine destek olan bir şey var mı?
İşte asıl mesele bu, gerisi lafı güzaf