Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Burjuva Siyaset Komplocudur!

2915

Baykal’a düzenlenen çirkin komplo, bu olay üzerinden ama biraz daha derinden sistemin birçok üst yapı kurumunu da yeniden tartışmaya açtı.

Önce şunu söyleyelim: bu çirkin ve kirli tezgahla ilk kez mi karşılaşıyoruz.Bir çoğumuz dinlendik, izlendik, fişlendik, röntgenlendik; özel hayatlarımız, dokunulmazlıklarımız günü gelince kullanılmak üzere dosyalandı. Yani hikaye yeni değil.

Bugün ahlak, siyaset, hukuk yeni argümanlarla ve yeniden özel amaçlar için tartışılır duruma geldi. Burjuvazi ve bu çizgide oluşturulan siyaset, ataerkil ve erkek egemen kültür, önce kadın bedenini ve cinsiyetini metalaştırdı, sonra da bunun üzerinden ahlak ve namus kavramlarını tanımlama, topluma kabul ettirme ikiyüzlülüğüne soyundu.

Yalnızca ahlak ve namus kavramları için mi durum böyle? Siyaset, hukuk ve kültür gibi ve hatta tüm üst yapı kurumları için durum farklı mı oldu sanki?

Eşitsizlik, adaletsizlik ve tüm gelir dağılımı ve bir bütün olarak ekonomik alt yapı üzerinde şekillenen üst yapı kurumlarının arı, duru, temiz olması beklenebilir mi?

Bütün üst yapı kurumlarının birbirilerini etkilemesi, benzeşmesi kaçınılmaz değil mi?

Siyasetin kirlendiği bir sosyo/toplumsal iklimde hukuk tartışmasız olabilir mi ? Tartışmalardan azade olabilir mi?

Ahlak ve namus normları bu iklimden bağımsız değerlendirilebilir mi?

Kim, hangi hakla, hangi ahlaki değerleri savunarak, hangi namus adına yurttaşların telefonlarını dinleme, evlerini röntgenleme, günlük özel yaşamlarını izleme yetkisine sahip olabilir?

İnsan haklarını, insan onurunu, özel yaşamın gizliliğini çiğnemeden bu kurulan kirli tezgahlar savunulabilir mi? Bu siyasetin, hukukun, ahlakın çürüdüğü bir toplumsal sisteme işaret etmiyor mu?

Son komplo, başta siyaset olmak üzere bütün üst yapı kurumlarının kökten bir değişime ihtiyacı olduğunu göstermiyor mu?

Buradan inşa edilen siyaset, buradan çıkarılması düşünülen iktidarlar, hangi sorunu çözebilir ve temiz olabilir mi?

Şantajla, sindirme ile kazanılan sözde başarılar, toplumun değerlerini ilerletebilir mi?

Tekrar başa dönersek bu komplonun zamanlaması dikkat çekici değil mi? Ülkenin dağ gibi birikmiş sorunlarını ne zaman tartışacağız? Siyasetin bu konuda çözüme yönelik söyleyecek sözü mü bitti yoksa?

Biz yurttaşlar, hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik bir ülke istiyoruz. Kişi haklarına saygı istiyoruz. Konut ve özel hayatın dokunulmazlığını istiyoruz. Siyasetin temizlenmesini istiyoruz. Ellerinizi, gözlerinizi ve kulaklarınızı evlerimizden çekmenizi istiyoruz. Ama biliyoruz ki, bunu gerçekleştirmek tarihsel olarak çürüyen bir sınıfın yapacağı, yapabileceği işler değildir.

Bu görev temiz kalmış sınıfların, emekçilerin kendi siyaset tarzlarını egemen kılmasıyla mümkün olabilecektir. Gerisi boş bir beklenti ve teferruattan ibarettir.