Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

Burası Çanakkale…

1975
Astığım astık, kestiğim kestik tavrı ile kural kanun yönetmelik tanımayanların, diktatörlük özlemiyle sürdürdükleri tavırlar her alanda kendisini göstermeye başladı.
Bu konuya daha evvel dikkat çekmiştim.
Parti bayrağı asma konusunda hukuk tanımayan AKP’nin Çanakkale Belediyesi zabıtalarına karşı almış olduğu tavrı 22/05/2015 tarihli “Şov yaparak milletvekili olmak” başlıklı yazımda dile getirmiştim.
İki gün önce de lokma krizi yaşandı.
Buradaki esas sorun AKP’nin hukuk, kural tanımayan; ‘ben yaparım’ tavrıdır.
Bu şekildeki güce tapma hallerini kamuoyu çok yakından biliyor.
AKP’nin her halinde demokrasinin, hoşgörünün, saygının olmadığı bir biçim ve üslup şimdi çok daha görünür olmuştur.
Öyle ki, son günlerde içinde bulundukları koşullar nedeniyle bu tarzın çok daha agresifleştiğine tanık olmaktayız.
Kaybetmenin psikolojisi erkenden kendisini göstermeye başladı.
Tahammülsüzlük, agresiflik, kutuplaştırma üzerinden yaratılmak istenen şiddet ve çatışma ortamından nemalanmak hali kaybedenler kulübünün taktiğidir.
Lokma dağıtımıyla ilgili olarak yaşanan durum tamda bu içerikteki bir gelişmedir.
Olayın detayları üzerinde durmayacağım.
İlgililer bu konuda ayrıntılı bilgi vereceklerdir.
Zaten sorun ayrıntılar değil, mağduriyet ve gerçek olmayan gelişmeler üzerinden sürdürülecek dezenformasyon çabalarından medet umma halidir.
Ancak burası Çanakkale, burada kimse ‘ben yaparım, benim dediğim olur’ şeklindeki güce tapınma ruh hali ile kuralsızlık içersinde hareket edemez.
Seçimlere az bir süre kala yine 01/6/2015 tarihli “Böylesi görülmemiştir” başlıklı yazımda Bülent Turan’ın Çanakkale’ye geldiğinden beri yapmış olduğu uygulamaları dile getirerek ‘Aç kapa siyaset tarzı ile popülizmin dayanılmaz hafifliği içersinde hareket eden AKP milletvekili adayı Bülent Turan seçimlere 6 gün kala bakalım daha hangi skandal açıklamalar ile gündeme gelecek?
‘Yapacağız, edeceğiz’ gibi klasik açıklamalar sayılmaz’ şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştum.
O yazıyı yazdığım gün Karadenizliler Şenliğinde kendisini protesto eden bir vatandaş yumruklandı, ardından lokma olayı konusunda gerçekler çarpıtılarak; kadınlara yapılan bir saldırı söz konusuymuş gibi bir CHP aleyhine bir kampanya başlatıldı.
Tıpkı Gezi isyanı sırasında başörtülü bir kadının, üzerleri çıplak bazı kişilerce saldırıya uğradığı şeklinde yapılan yalan organizasyonu gibi…
Çarpıtma furyası devam ediyor; neymiş seçim propagandası nedeniyle izin almak zorunda değillermiş!
Kim söylüyor bunu AKP’nin dayatma milletvekili adayı Bülent Turan.
Seçim propagandası nedeniyle dağıtılacak olan malzemeler yani el ilanı, broşür vb gibi malzemeler ile, açıkta üretimi yapılıp dağıtılan bir gıda maddesini ayırt edemeyip bunun üzerinden “izne gerek yoktur” üzerinden açıklamalar yapmak makarna kömür dağıtarak siyaset yapmayı adet haline getirmiş bir geleneğin ürünüdür.
Tüm bu gelişmeleri anlayabiliyoruz.
Bunlar kaybedecek olmanın psikolojik halleri…
AKP her alanda aynı psikoloji ile hareket ediyor.
Tehdit, çarpıtma, hakaret böylesi bir ruh halinin sonuçları olarak kendini gösteriyor.
Gazeteciler yapmış oldukları haberlerden dolayı tehdit ediliyor, basın özgürlüğü ayaklar altına alınıyor.
Iğdırlı kadınların demokratik protestosu, ahlaksızlıkla suçlanıyor.
Bazı AKP’liler Kandil günü dualarını HDP’nin baraj altında kalması için yapıyorlar.
AKP’nin bu ruh hali, Çanakkale’ye de gerginlikler üzerinden nemalanmak taktiğinin pratiğe geçirilmesi üzerinden yansıyor.
Ancak Çanakkale halkı bu provokasyona alet olmayacak, her zaman olduğu gibi barışçı kimliğine uygun davranarak 7 Haziran günü gerekli cevabı sandıklarda verecektir.
Yıkılacak barajların altında kalacakların sesi, bakalım o zaman nasıl çıkacak!
Barajlar yıkılacak, halklar kazanacak…
Bizler meclise…