Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

Bu `Kalkan` Kimi Koruyacak?...

2635
Dünyanın yeni gündemi, NATO şemsiyesi altında kurulması düşünülen füze kalkanı sistemleri…
Geçtiğimiz hafta yapılan Lizbon Toplantısı ile de karar kesinleşmiş gözüküyor.
Türkiye açısından durum biraz daha netleşmiş oldu. Sistem, ülkemize de kurulacak.
Ülkeyi yönetenler, ‘istediğimizi aldık’ diyorlar. Yani, raporlarda düşman ülke adı zikredilmeyecek.
Eğer söylenen sözlere inanırsak, füze kalkanı sistemleri, belirli bir düşmana yada düşman ülkelere karşı kurulmuyor. Bunca gürültü patırtı, yapılacak harcamalar; belirsiz, soyut bir tehdit için yapılıyor!...
Demek ki bu kalkan; dal sarkınca kalkan kartallara, göçmen kuşlara veya belki de ufolara karşı kuruluyor!...
Şimdi biraz geriye dönelim. İkinci Paylaşım Savaşı sonrası kurulan NATO, özellikle soğuk savaş dönemi süresince varlığını ve amacını, Varşova Paktı’na ve Sovyetler’in yayılmacılığına karşı anlatmaya ve tarif etmeye çalışıyordu.
Bir savunma örgütü, olası saldırılara karşı müttefik ülkeleri korumak için kurulan barışçıl bir örgüt gibi halkların bilincine kazınmak isteniyordu. Oysa NATO’nun tarihi gösterdi ki; bu örgütün(NATO) stratejik hedefleri ve amaçları, özel olarak ABD çıkarları, genel olarak ise kapitalizmin merkez ülkelerinin çıkarlarına göre şekillenmişti.
Son söz, son karar, taktik ve stratejik planlar, düşman belirleme konsepti ve komuta merkezi, ABD tarafından belirleniyordu.
NATO’ya yönelik tartışmaların yoğunlaştığı dönemlerden birisi de Sovyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı’nın yıkılıp dağılmasından sonra, yani 90’lı yıllar boyunca gündeme gelmişti. Öyle ki ‘şimdi biz bu NATO’yu ne yapacağız, yeniden düzenlenmesi, yani duruma göre şekillendirilmesi gerekli mi değil mi’ vb tartışmalar sürüp gidiyordu…
Neredeyse NATO’nun çok yıldızlı generallerine, gazete ilanlarıyla iş aranacak duruma gelinmişti…
O günlerde NATO’nun bir tehdit olarak(!) gösterdiği ne sosyalist blok, ne Sovyetler Birliği ne de Varşova Paktı kalmıştı.
Emperyalist merkezlerin bütün propaganda argümanları boşa çıkmıştı.
Şimdi bugüne dönersek, hani (düğün değil, bayram değil) görünürde bir sosyalizm tehdidi(!) veya ABD’yi ve müttefiklerini zorlayan bir yakın savaş tehlikesi de ortada olmadığına göre bu ‘kalkan’ telaşı niye!...
Birincisi, ABD’nin stratejik çıkarlarını korumak, geliştirmek ve sonsuzlaştırmak için; yeniden gücünü toparlayan Rusya, Çin, Hindistan ve geçerken İran üzerinde baskı oluşturmak…
İkincisi ve esas olarak; dünyanın tüm eşitsizliklerine, baskılara, sömürülere ve halkların yaşadığı sefalete karşı yükselen ve yükselmesi muhtemel olan halk muhalefetlerine, eşitlik ve özgürlük taleplerine ve giderek sosyalizmin, sosyalist devletlerin ve sistemlerin yolunu açacak gelişmelere karşı şimdiden bir baskı, şantaj ve tehdit oluşturmak…
Latin Amerika’nın halkçı yönetimlerine karşı moral, motivasyon üstünlüğü sağlamak…
Emperyalist – Kapitalist dünyanın yıkılmazlığını sağlamak için yeni kaleler inşa etmek, yeni siperler ve mevziler oluşturmak!...
En kısa ve en genel anlamıyla füze kalkanı sistemlerinin arkasında yatan gerçekler burada aranmalıdır.
NATO şeflerinin ve hükümet sözcülerinin söylemleri, halkların bilincini çarpıtmaya ve bu temel gerçeği saklamaya yönelik olmaktan öteye bir anlam taşımıyor.
Onlara inanırsak bu kalkan hiçbir devlete karşı ve hiçbir devleti koruma amacına yönelik değildir.
Neredeyse bunlar füze kalkanının ABD’yi ve onun çıkarlarına yedeklenmiş (küçük itirazları ve mırın - kırınları bir yana bırakırsak) batılı emperyalistleri koruma amacını gizlemek için; stadyumlarda ‘Kartal gol gol!...’ diye tezahurat yapan Beşiktaş’ın Çarşı grubuna karşı kurulduğunu söyleyecekler.