Sermet Atadinç

sermet@canakkaleolay.com

"Birlikte yaşıyoruz"

52. düzenlenen Troia Festivali'nin bu yılki teması "birlikte yaşıyoruz" olarak belirlendi. İçinde bulunduğumuz koşullarda, bu içerikteki bir festivalin anlamı bir kat daha önem kazanmıştır. 52 Troia Festivali kapsamında barış için verilecek mesajların, barış çağrılarının etkili olmasını sağlayabilmek diğer zamanlardan farklı olarak daha yoğun bir emek harcanmasını gerektirmektedir. Çanakkale Belediyesi önemli bir sorumluluk üstlenmiştir, tüm barış güçleri Çanakkale Belediyesi'ne bu noktada destek olmalıdırlar.

1383
Ülkemizi savaş felaketinin eşiğine getiren AKP hükümetinin politikalarına karşı barışın savunulması, Troia Festivali aracılığıyla barışa duyulan ihtiyacı gündeme taşımak 52. Troia festivaline özel bir anlam yüklemiştir. 
Savaştan nemalanalar şiddet politikalarını kendilerine rehber alanlar 52. Troia Festivalini karalamak adına bir takım ucuz spekülasyonlar içersine muhakkak gireceklerdir.
Özellikle içinde bulunduğumuz koşullarda barış talebinin festival aracılığıyla görünür olması bazı kesimleri rahatsız edecektir.
Zaten bu rahatsızlık çok öncelerden kendisini gösterdi.
Bu yıl Homeros Bilim Sanat Kültür Ödülü’nün mit tırları haberi ile IŞİD’e verilen desteği belgeleriyle açığa çıkaran Gazeteci Can Dündar’a verilmesi AKP’li politikacıların psikolojisini fena halde bozdu.
Öyleki; AKP Milletvekili Bülent Turan nefretine hakim olamayarak şiddet ve nefret söylevinden ileri gitmeyen öyle bir açıklama yapmış ki, gazetecilik hakkındaki ithamları ile gazetecilik mesleğine ne denli düşmanlık içersinde olduğunu ortaya koymuştur.
Milletvekili Bülent Turan Gazeteci Can Dündar için kin ve nefretten öte bir anlamı olmayan; “Can Dündar `operasyonel` ve `tetikçi` gazeteciliğin son dönemdeki mihverlerinden biridir. Selefinin haksız bir şekilde işine son verilmesi sayesinde onun koltuğuna oturmuş, gazetesini İslamofobi`nin uç karakolu haline getirmiştir. Yaptığı mesnetsiz ve yalan haberlerle, attığı iftiralarla milletimizin ve memleketimizin birliğine ve dirliğine kastetme amacında olduğunu aşikâr etmiştir” iddialarını bir bir ispat etmek zorundadır.
Can Dündar ne zaman hangi faaliyeti ile “operasyonel” ve “tetikçi” gazetecilik yapmıştır?
Hangi haberi mesnetsiz ve yalandır?
Cumhuriyet Gazetesi, islamofobinin uç karakolu mudur?
Can Dündar hangi haberiyle memleketimizin birliğine ve dirliğine kastetmiştir?
Bülent Turan bu sorularının cevaplarını vermek zorundadır.
Aksi takdirde bu suçlamaların altında ezilip kalacaktır.
AKP tarafından tam bir dezenformasyon rüzgarları estirilmektedir.
Bugüne kadar IŞİD’i koruyup besleyen siyasal irade sıkışıp IŞİD’e tavır almak zorunda kalınca göstermelik olarak IŞID’e karşı gündeme getirilen hava saldırıları; aslında 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin hedeflerini boşa çıkaran HDP’yi terörle bağlantılı göstermek adına yeni bir tezgahın parçası haline getirildi.
Yaratılan provokasyonlar ve şiddet eylemleriyle, birlikte yaşamaktan başka hiçbir alternatifi olmayan halklar arasına yıllardır yapıldığı gibi nifak tohumları ekilmeye çalışılarak adım adım ülkemizin savaşın eşiğine getirildiği süreci kaygı ile izlemekteyiz.
Bu bir siyasi operasyondur; AKP’nin 13 yıllık iktidarı dönemindeki yolsuzluk, şiddet, sömürü ve baskı politikalarının tek adam diktatörlüğü ile pekiştirilip, devam ettirme çabalarıdır, yaşadıklarımız.
Bunun için tarihin her döneminde olduğu gibi sermaye, vazgeçilmez yöntemi olan savaş ve şiddet politikalarını devreye sokmuştur.
Ancak gerek sınır ötesi operasyonlarda katledilen sivil insanlar gerekse ülkemizde yitirdiğimiz polisler askerler ve en son Silopi’de yaşadığımız gibi direkt sivil halkın hedeflendiği operasyonlar nedeniyle savaş denilen bu insanlık düşmanı illete karşı barışın savunulması, savaş ve şiddet uygulamalarına son verilmesi artık ertelenemez bir görev haline gelmiştir.
Bu ihtiyaç, tüm ülkede barış güçlerinin bir araya gelerek barışı tesis etmek temelinde yarattığı örgütlenmeler ile yeni bir sürece doğru evirilmiştir.
Çanakkale Barış Bloku da, Çanakkale halkını barış adına mücadeleye davet edeceği çağrısını bugün gerçekleştirecek olup, bu çağrı Troia Festivali’nin barış konseptine bir katkı olacaktır.
Troia Festivali’nin “birlikte yaşıyoruz” temasını ve içinde bulunduğumuz koşulları birlikte düşündüğümüzde Troia Festivali’nin barış temasını sergilerde, konserlerde,  söyleşilerde daha görünür kılmak tüm barış güçlerine düşen önemli bir görevdir.
Barışı savunmak bir emek gerektirir.
Bu emeği hep birlikte göstermek, festival boyunca barış adına farkındalık yaratmak adına daha çok çabalamalıyız. 
52 . Troia Festivali’nin barışa katkı verecek bir etkinlik olması tüm barış güçlerinin bir temennisidir.
Bu kapsamda Başkan Gökhan’ın vereceği mesajlar son derece önemlidir.
Geleneksel olarak Troia ören yerinde yapılan açılıştaki mesajlarını yakından takip etmenizi bu mesajların içselleştirilmesinin sağlanmasını özelikle gündemimize almalıyız.
51. Troia Festivali açılışında Başkan Gökhan’ın sözlerini bugün biraz olsun kavrayabilmiş olsaydık; Suruç’taki Silopi’deki Zergele’deki ve birçok acıyı yaşamazdık.
52 Troia Festivali bir barış çığlığı olsun; müziklerimizle, resimlerimizle, fotoğraflarımızla,  söyleşilerimizle hep birlikte barışa destek olalım.
Geçen yıl Başkan Gökhan’ın açılış konuşmasında belirttiklerini hatırlayarak, bu yıl vereceği mesajları rehber alarak inadına barış diyelim;
“Zaten kardeşliğin bu topraklarda mayası, bu havada kokusu vardır. Troia savaşında da Anadolu`nun tüm halkları kardeşti. Troialıların zor anında yanlarında Likyalılar, Mysialılar, Frigyalılar ve daha niceleri vardı. Çanakkale cephesindeki mücadelede de Anadolu`nun tüm halkları kardeşlikle birleşti. İşte Türkler, Kürtler, işte Aleviler, Sünniler ve daha niceleri şu karşı kıyıda koyun koyuna yatıyor. Onun için bugün bu ülkede ayrımcılık yapanları işitebilecek kulaklarımız yok. Ne mutlu ki sağırız. Kimseyi fikrinden, kökeninden dolayı horlayacak dilimiz yok. Ne mutlu ki dilsiziz, lalız. Kimseye inancından dolayı küçümseyerek bakacak gözlerimiz yok. Ve körlüğümüzle şeref duyarız. Onun için ben de bir Aleviyim, Sünniyim. Ben de Türk`üm ve Kürt`üm. Affınızı beklemeden Ermeni`yim, sıkılmadan Rum`um, ezanım, hazanım, çanım. Ve biz hepimiz, adımız ne olursa olsun, soyadı Türkiye olan kocaman bir aileyiz."