AİLENİN TARİHSEL GELİŞİMİ

4021
Günümüzde aile, genellikle anne, baba ve çocuklardan oluşan birim olarak tanımlanır. Ancak bu çok kullanılan tanım, evrensel anlamda "aile"yi değil, ailenin yalnızca belirli bir biçimi olan "çekirdek aile"yi tanımlamaktadır. Bu kavram ilk defa 1949 yılında antropolog Robert Murdock tarafından kullanılmıştır.
 
Dünya toplumlarında bazı insanlar, en köklü kurumlardan biri olan aileyi modası geçmiş bir kurum olarak görmektedir. Dünya Değerler Araştırması`na göre, "Aile, modası geçmiş bir kurumdur." düşüncesine katılanların oranı Fransa`da %36, İngiltere ve Hollanda`da %25, Arjantin ve Hindistan`da %19, Amerika ve Japonya`da %10, Türkiye`de ise %6-8 civarındadır ( Canatan ve Yıldırım ).
Farklı ülkelerin aile tanımları incelendiğinde aile tanımlarının üç gruba ayrıldığı söylenebilir. Bir kısım sosyal bilimci veya ülke, ailenin ayırt edici özelliğini ön plana çıkararak buna sahip olan sosyal birimleri aile olarak tanımlar. Örneğin Hollanda`nın aile tanımı, çocuklara vurgu yaparak bunu, ailenin ayırt edici özelliği olarak görmektedir.
 
1980`li yıllarda teknolojik gelişmeler, enformasyon devrimini de beraberinde getirerek, bilginin en büyük sermaye olduğu günümüz sanayi sonrası toplumlar oluşmuştur.
 
Tarihsel süreç içinde, aile kavramının yapısı, türleri ve işlevleri üretim ilişkilerindeki değişime bağlı olarak dönüşüme uğramıştır.
Günümüzden 10.000 yıl öncesine kadar, topluluklar otuz veya kırk kişiden oluşan sürüler hâlinde göçebe olarak yaşamaktaydı. Cinsiyete dayalı olarak ortaya çıkan iş bölümü, kadın ve erkek arasındaki anatomik farklılıklardan kaynaklanarak şekillenmiştir. Bu iş bölümünü yaratan en önemli nedenlerden biri, kadının doğurganlığı olmuştur. Kadının, hamile veya bebeğini emzirmek zorunda olması, topluluğun geçim kaynaklarından biri olan yiyecek toplayıcılığı ile uğraşmasına yol açmıştır. Üretim araçlarının gelişmesiyle birlikte, başlıca emek gücü erkekler tarafından sağlanmıştır. Emek gücüne duyulan ihtiyacın artması, ilkel toplumun kalıntıları üzerine, köleci ve ataerkil toplum yapısının kurulmasına neden olmuştur. Üretim araçlarına, servete ve siyasi güce sahip olan egemen sınıfın erkekleri, serveti korumak ve soyun devamını sağlayabilmek için yasalar ile aile ve evliliği düzenlemeye başlamıştır. Bu durum da, ataerkil sistemin pekiştirilmesine yol açan tek eşli evliliği ortaya çıkarmıştır. Tek eşli evlilikler, ev işleri ve çocuk bakımından sorumlu tutulan kadınlara dayatılan zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu durum, erkeğin başka kadınlarla birlikte olmasına sınırlandırmalar getirmemiştir. Erkek, ev hizmetleriyle uğraşan cariyeler ve köle kadınlarla birlikte çok eşli bir yaşam sürmüştür.
 
1980`li yıllardan itibaren dünya, hızlı değişimlere tanık olmuştur. Tarım ve sanayi devrimlerinden sonra üçüncü bir devrim niteliğinde olan enformasyon devrimi gerçekleşmiştir. Enformasyon teknolojisinin gelişimiyle birlikte hizmet sektörü de gelişmiştir. Bu dönemde, kadınların çalışma yaşamı içinde daha fazla yer almaya başlaması, aile içindeki güç ilişkilerini değiştirmiştir. Ekonomik bağımsızlığını kazanan kadın, aile içi kararların alınmasında daha fazla söz hakkı elde etmiştir. Günümüz toplumlarında boşanma oranlarının artması da bireylerin, evlilik ve aileyi algılayış biçimlerindeki değişimi beraberinde getirmiştir.