Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“PROSEDÜR” GEREKÇELİ SANSÜR!

5293
Önce konuyu Olay Gazetesinin 8 Aralık 2011 tarihli haberinden bir kez daha özetle aktaralım:” Çanakkale Belediyesi Yazar Sanatçı Evi’ nde sergilenen sanat eserlerinin okullarda sergilenebilmesi için Milli Eğitim Müdürlüğü ile Yazar Sanatçı Evi arasında ortak bir proje oluşturulduğu anlaşılıyor.
Buraya kadar bir sorun yok. Hatta desteklenmesi gereken olumlu bir uygulama da diyebiliriz. Ancak sorun bu noktadan sonra başlıyor.
 
Milli Eğitim Müdürlüğü okullarda sergilenecek eserleri denetlemek istiyor.
 
Yine bu noktaya ilişkin görüşleri Milli Eğitim Müdürü Sayın Bardakçı’ nın Olay Gazetesine yaptığı açıklamadan öğrenelim:” Eserler kontrol ediliyor, onay gelince sergileniyor. Okullara sergilenecek her şeyin öğrencilerin pedagojik formasyon yaşlarına uygun olup olmadığı konusunda yönetmeliğe göre incelemek zorundayım. Öğrencilere yönelik bir şey yapılıyor. Tiyatro, resim ya da buna benzer gösteri mahiyetinde ya da yazılı belge olabilir. Bütün okullarımızda komisyonlar oluşturuyoruz. Eserler komisyonlar tarafından inceleniyor. Onlar uygundur ya da değildir diyor. Okullarda problem teşkil eder mi, etmez mi? İncemelesini yapıyoruz. Uygulama kesinlikle sansür değil. Eserleri yaşa göre planlıyoruz. Birinci sınıf öğrencisine sunulacak bir şey var, 8. sınıf öğrencisine sunulacak bir şey var. O şekilde değerlendiriliyor. Sansür niteliğinde değil, o prosedür. Biz bunu yapmak zorundayız.”
 
Milli Eğitim Müdürü’nün yukarıya aktardığımız açıklamasını, neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir açıklama olduğunu peşinen söylemeliyim.
 
Ama önce bir hatırlatma yapalım. Eskiden savunmakta zorlanılan uygulamalar konusunda yetkililer;” mevzuat böyle” derlerdi. Halk ise durumu;”Mevzuat Hazretleri” diye tanımlardı.
 
Anlaşılıyor ki,”mevzuat” sözcüğünün yerini “prosedür” sözcüğü almış. Yani, “Mevzuat Hazretleri” gitmiş, yerine “Bay Prosedür” gelmiş.
 
Milli Eğitim Müdürü “eserler kontrol ediliyor”,”onay gelince sergileniyor.”
 
Bay’ ım bir sanat eserinin “kontrol edilmesi”,”onaylanması” ifadelerini eğer bilerek kullandıysanız bunun adı SANSÜR’ dür.
 
Sanat eserlerini KONTROL EDEN, ONAYLAYAN bir mantık, en hafif ifade ile tartışmalı bir mantıktır.
Hiçbir resmi kurumun sanat eserini kontrol etmek, onaylamak gibi bir yetkisi yoktur.
Sanat eserini “resmi evrakla” karıştırmayın!
Hele hele, bunu “öğrencilerin pedagojik formasyon yaşlarına” sözünün arkasına sığınarak savunmayın!
 
“Öğrencilerin pedagojik formasyon yaşı” ile sanat eserlerini algılamaları arasındaki bağ ve ilişkiyi anlamak, doğru değerlendirmek, sağlıklı önermeler sunmak, okullarda oluşturduğunuz komisyonları aşar!
 
Sanat eserlerinin okullarda sergilenmesi talebi, sanatçıların kendi talepleri değildir. Ve sözünü ettiğiniz prosedür, eser sahibi sanatçıların, görüşlerini dışarıda bırakan, yok sayan bir anlayışın ürünü olarak oluşturulmuştur.
 
Eminim ki, Louvre ile Orsay Müzelerini 5-6 yaşlardaki çocuklarda dahil olmak üzere, gruplar halinde öğretmenleriyle birlikte ziyaret ettiklerini ve öğretmenlerin eser ayrımı yapmadan açıklamalarda bulunduğundan haberiniz vardır.
 
Bir küçük soru: Ya öğrenciler aileleriyle birlikte sergi salonlarına, tiyatro salonlarına giderlerse, kapılara pedagojik formasyonlu iki görevli mi dikeceksiniz? Yoksa nasıl koruyacaksınız çocukları?
Biliyoruz ki, sansürü savunanlar, kimi kez din adına, kimi kez genel ahlak adına, kimi kez gelenek-görenekler adına yasakçılığa ve sansüre meşruiyet kazandırmak yolunu tercih etmişlerdir.
 
Siz ise bunu “öğrencilerin pedagojik formasyon yaşları”, ”yönetmelik”, ”prosedür” diyerek savunmaya kalkıyorsunuz.
 
Bu sansürcülüğü gizlemeye yetmiyor.
 
Bıraksanız hangi eserleri sergileyeceğine, çocuklarla buluşturacağına sanatçının kendisi karar verse…
Bu sansürcülüğün, genel olarak sanata ve sanatçıya karşı oluşturulmak istenen bir kültür olduğunun farkındayız.
 
Bir heykeli “ucube” diye tanımlayan ve deyim uygunsa “giyotine gönderen” bir Başbakanın ve “tükürürüm ben böyle sanatın içine” diyen bir Büyükşehir Belediye Başkanının, hükümranlık sürdüğü bir ülkede;”durumdan vazife çıkaran” müdürlerin olması hiç şaşırtıcı gelmiyor bize.
Siz çocukları, okulların burnunun dibine kurulan Baz İstasyonlarından koruyun, daha hayırlı bir iş yapmış olursunuz.
 
Birkaç söz de Çanakkale Belediyesi Yazar ve Sanatçı Evi temsilcisi Filiz Mutay’ın açıklamalarına ilişkin söyleyelim.
 
Filiz Hanım’ın 9 Aralık tarihli Olay Gazetesine konuya ilişkin yaptığı açıklama  Milli  Eğitim Müdürünün  bir gün önceki açıklamasını  aynı gerekçeler ile (prosedür gibi) yeniden ‘ izah etme’ gayretinden  başka bir anlam taşımıyor, diyebiliriz.
 
Milli Eğitim Müdürünün açıklaması ‘yeniden izah edilmeye’ ihtiyaç duyulmayacak kadar net ifadeler taşıyordu zaten. .
 
Evet,”Mevzuat Hazretleri” gitmiş, yerine “Bay Prosedür” gelmiş, komedi ise hala aynı komedi…