Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

“Büyük Eğitimci Yürüyüşü”

2367
Eğitim-Sen’in düzenlediği “Büyük eğitimci yürüyüşü” Ankara girişinde güvenlik güçlerinin kurduğu barikatlarla engellendi.
Ankara Valisi’nden Başbakan Erdoğan’a bir çok yetkili yürüyüşü “yasadışı” ilan etti…
Sonrası izlediğimiz manzaralar; coplar, gaz bombaları ve yaralanmalar…
Aslında, eğitim emekçilerine yapılan bu gazlı-coplu saldırı ilk değildir.
Ülkemiz öğretmen hareketinin tarihi, bu tür saldırılarla doludur. 1900’lü ilk yıllardan itibaren, örgütlü olan eğitim emekçileri sorunlarını çözümü için örgütlü refleks göstermişlerdir.
Öğretmenlerin örgütlü mücadele tarihi ve geleneği Türkiye Cumhuriyeti’nin tahinden öncesine uzanmaktadır.
Özellikle Muallimler Cemiyeti’nden günümüze, öğretmen mücadelesi, bağımsızlık ve demokrasi ekseninden hiç sapmamıştır.
Kurtuluş Savaşı öncesinde ve sırasında olduğu gibi, Cumhuriyetin kuruluşunda da öğretmen örgütlerinin özel ve önemli rolleri olduğu bilinmektedir.
Anadolu’nun işgaline karşı, bu topraklarda ilk anti-emperyalist miting öğretmenler tarafından düzenlenmiştir. İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda yapılan bu ilk miting, mandacılığa ve mandacılara karşı da bir tepkiyi ortaya koyarak, Kurtuluş Savaşına katılma çağrısı ile noktalamıştır.
Ayrıca, Öğretmen Cemiyeti yöneticilerinden Cevat Dursunoğlu, “Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti”nin kuruluşunda önemli bir rol üstlenmiştir.
Bu örneklerin ve tutumların da gösterdiği gibi,  bu ülkenin bağımsızlık ve demokrasi tarihinin ana damarlarından birisini eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesi oluşturmaktadır.
Türkiye demokratik öğretmen hareketinin eyleminin muhtevasını iki ana nokta belirlemiştir; bağımsızlık ve demokrasi!..
Günümüze değin kurulan tüm öğretmen örgütleri kendi sorunlarını, geniş emekçi sorunlarının bir parçası olarak ele almış ve bağımsızlıkçı, demokratik bir rotadan sapmadan mücadele etmişlerdir.
      Bu nedenle emperyalizmin dostları, işbirlikçileri ve demokrasi düşmanları her zaman öğretmen örgütlerine karşı olmuşlardır.
      TÖS, TÖB-DER gibi yakın tarihimize damgasını vuran öğretmen örgütleri bağımsız ve demokratik bir ülke yaratma mücadelesi verdikleri için, gerici hükümetlerin ve faşist darbecilerin hedefi haline gelmişlerdir.
Bir başka noktadan söylersek, öğretmen örgütlülüğünün tarihi, önüne kurulan barikatları ve engelleri aşmanın da tarihidir.
26 Kasım’da otobüslerle Ankara’ya giden eğitim emekçilerini “bindirilmiş kıtalar” diyerek, küçümseyen ve halkın gözünden düşürmek isteyen Başbakan Erdoğan, öğretmen örgütlülüğünün tarihçesini kendi “ULEMA”sına sorarsa daha sağlıklı şeyler söyler…
Bir diğer şey ise; Eğitim-Sen’in kapatılma davasının sonrasında açıklama yapan bazı sendika yöneticileri kararı “Demokratikleşme adına olumlu bulduk” diyerek alkışladılar! Son olaylar “Demokratikleşme” hayali yayan Eğitim-Sen’in kimi yöneticilerine de ders olmalıdır.
Eğitim emekçileri bağımsız ve demokratik bir ülkede, insanca yaşamak için daha nice barikatları aşmak zorunda kalacaklardır.